9. Hukuk Dairesi 2017/5283 E. , 2018/2096 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, aylık ücret farkı ve ikramiye farkı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin 01/02/2001 ile 31/12/2012 tarihleri arasında davalı şirkette sözleşmeli personel statüsünde Ticaret Müdürü görevi ile çalıştığını ve 31/12/2012 tarihinde iş akdinin feshedildiğini, 01/01/2009 tarihinden başlamak üzere 31/12/2012 tarihine kadar aylık ücret zammı uygulaması yapılmamış olup 4 yıl süre ile müvekkilinin maaşının sabit kaldığını, davalı tarafa emsal nitelikte açılan davalar sonrasında davalı tarafın 28/03/2013 tarih ve 2013/22 Sayılı Yönetim Kurulu kararı ile geriye dönük olarak yıllık %3 zam ile aylık ücret ve aylık ücret farkına dayalı olarak ikramiye farkı ödenmesine karar verildiğini, iş bu kararın talepleri karşılığı olarak kısmi kabul niteliğinde olduğunun kuşkusuz olduğunu ancak talepte bulundukları dönemler için yıllık %3 zam uygulaması yapılmışsa da iş bu uygulamanın tamamen keyfi ve yasal gerekçeden yoksun olduğunu iddia ederek, aylık ücret farkı ve ikramiye farkı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; dava tarihinden 5 yıl önceki ücret ve ücret türü alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının şirket personel yönetmeliğine tabi olarak çalıştığını, Personel Yönetmeliği’nin 143. maddesine göre ücret artışı yapıp yapmamakta, yapılacak ise ne miktarda yapılacağı hususunda Şirket Yönetim Kurulu’nun tam yetkili olduğunu; şirketin 2007-2010 yılları arası ekonomik yapısının iyi olmadığını; Yönetim Kurulu’nun 28.03.2013 tarih ve 2013/22 sayılı kararı ile Personel Yönetmeliği’ne tabi çalışan personele 01.01.2009-01.01.2010-01.01.2011-01.01.2012 tarihlerinden geçerli olmak üzere %3"er ücret zammı yapılmasına karar verildiğini, bu karar gereğince yapılan zamlara göre oluşan ücret ve ikramiye farklarının davacının maaş hesabına ödendiğini, Personel Yönetmeliği ve iş sözleşmesinin zam yapılmasının zorunlu olduğuna ilişkin emredici bir hüküm taşımadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
T.C. Anayasa’sının 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemenin gerekçeli kararında davacı ile davalının iddia ve savunmalarına yer verilmiş, gelen belgeler belirtilmiş, Yargıtay 7. HD. sinin bozma kararının tarih ve sayıları yazımlı ve,
Gerekçe olarak da aynen;
“ Tüm dosya kapsamı, dava dilekçesi, taraf beyanları, gelen müzekkere cevapları, bilirkişi raporları birlikte incelendiğinde; Tüm dosya kapsamı, dava dilekçesi, taraf beyanları, gelen müzekkere cevapları, bilirkişi raporları birlikte incelendiğinde; bilirkişinin Yargıtay 7. H.D. nin 10/07/2014 tarih 2014/8261 esas 2014/1607 karar sayılı ilamı doğrultusunda ve davalı şirketin Personel Yönetmeliği"nin 143. maddesine göre Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen altışar aylık enflasyon oranları ve Devletçe kamu kesiminde benzer iş kollarında çalışan personele yapılacak zam oranlarından artış oranı daha yüksek olan artış oranına göre fark ücret alacağı ve fark ikramiye alacağına ilişkin rapor tanzim ettiği bilirkişi raporunun denetime elverişli ve uyuşmazlık konusu hususlarda gerekli incelemeyi kapsar nitelikte olduğu, davalı vekilinin ek rapor tanzimi talebi olsa da ek rapor tazmine gerek bulunmadığı değerlendirilmiş davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir “ şeklinde açıklama yapılmıştır.
Mahkeme kararında tarafların iddia ve savunmalarından hangisine, ne sebeple üstünlük tanındığı, bozma ilamının içeriği ve özellikle kabulün gerekçesinin ne olduğu yazılmamış, sadece bilirkişi raporuna atıf yapıltır.
Hüküm kurulurken, tarafların iddia ve savunmalarından hangisine, ne sebeple üstünlük tanındığı ve özellikle kabulün gerekçesinin ne olduğu yazılmadan sadece bilirkişi raporuna atıf yapılması hatalıdır. Bilirkişi raporuna atıf yapmak gerekçe oluşturmak değildir.
Bu nedenlerle usulüne uygun gerekçe içermeyen kararın salt bu nedenle bozulması gerekmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 08.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.