Esas No: 2021/12596
Karar No: 2022/2305
Karar Tarihi: 22.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/12596 Esas 2022/2305 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/12596 E. , 2022/2305 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
No : 2019/1273-2021/1524
İlk Derece
Mahkemesi : ... Anadolu 19. İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum ve davalı işveren vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum ve davalı işveren vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı kurum vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkil kurum Ümraniye Sigorta Müdürlüğü'nde işlem gören davalıya ait işyeri işçilerinden ...'in 08/07/2012 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası sonucu malul kaldığını, sigortalıya ilk peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, geçici iş göremezlik ödeneği ödendiğini, tedavi masrafı sarf edilmiş olduğunu, toplam 183.228,20 TL kurum zararı gerçekleştiğini, olaya ilişkin müfettiş raporunda davalı işverenin olayın gerçekleşmesinde kusurlu olduğu tespit edildiği, tüm bu sebeplerden dolayı şimdilik kurum zararının fazlaya ilişkin haklırının saklı kalmak kaydıyla 30.500,00 TL nin onay, tediye ve sarf tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleri, yargılama giderleri ve ücreti vekaletle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davacı vekili 12/11/2018 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararının bulunmadığını belirterek zamanaşımı itirazında bulunmuş, meydana gelen kazada işveren davalının herhangi bir kusur ve sorumluluğunun olmaması nedeniyle davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Açılan davanın kabulüne,
137.628,43TL bağlanan gelirin onay tarihi olan 30/03/2016 tarihinden,
25.434,00TL G.İ.Ö ödeme tarihi olan 29/03/2016 tarihinden,
Toplam 1.842,95TL tedavi giderlerinin ayrı ayrı sarf tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Anadolu 19. İş Mahkemesi'nin 05/03/2019 tarihli, 2017/359 Esas - 2019/75 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı Kurum vekili ve davalı işveren vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Yasanın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı işverenin gerekli tedbirleri almamış, çalışma sahası içerisinde hiçbir güvenlik önlemi almamış, işin risklerini gösterir bir eğitim vermemiş, denetim ve gözetim yükümlüğünü yerine getirmemiş olduğunu, dava konusu iş kazasının olmasının sebebinin, işverenin iş güvenliği eğitimleri vermemesi, işçilerini gerekli tedbirleri almadan, bu işin yapıldığı alanda hiçbir güvenlik önlemi alınmadan, koruyucu ekipman ve malzeme tesis etmeden çalıştırması olduğunu, bahsi geçen işin teknik beceri ve eğitim isteyeceğinin aşikar olduğunu, gerekli eğitim verilmeden ve denetlemeden kazazedeyi çalıştıran işverenin %100 kusurlu olduğunu, kazazedenin olayın meydana gelmesinde hiçbir kusuru olmadığı gibi kazanın meydana gelmesini önlemesinin de mümkün olmadığını, kazanın meydana geldiği yerin tamamen işverenin sorumluluk ve yetki alanında olduğunu, bu alanda tüm önlemleri almanın işverenin sorumluluğunda olduğunu,
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini, hatalı ve eksik araştırma neticesinde hazırlanan bilirkişi raporları hükme esas alınarak verilen kararlerın bozulması gerektiğini, müvekkili şirketin, iş sahasında kanun ve yönetmeliklerin emredici ve düzenleyici tüm maddelerine riayet etmekte olduğunu ve daima işbu kanun ve yönetmeliklerine uygun olarak çalışmalarını sürdürdüğünü, tüm personeline İş Güvenliği ve Sağlığı Eğitimleri ve seminerleri aldırmış olan müvekkili şirketin, gerekli denetimleri yaparak, her türlü önlemi almış, kişisel koruyucu tüm donanımlarını kendilerine teslim etmiş, gerekli uyarılarda bulunmuş, işçilerin çalıştığı yerlere özel bilgi ve talimatlar içeren levhalar koymuş ve iş güvenliğinin iş sahasının esaslı unsuru olmasını sağladığını, kanunun kendisine yüklediği yönetim ve denetim sorumluluğunu harfiyen yerine getiren müvekkili şirketin işbu kazanın meydana gelmesinde hiçbir kusuru ve sorumluluğu bulunmadığından, müvekkile isnat olunan %90 kusur derecesinin kabulünün mümkün olmadığını, davacı işçinin kendisine verilen gereçleri kullanması için kaza meydana gelmeden önce yetkililerce uyarıldığını, kurumun, iş kazası nedeniyle tamamen işverenden aldığı primlerle finanse ettiği gelirlerinde ve mal varlığında bir azalma meydana gelmemesi için sigortalıya yaptığı veya yapacağı ödemelerin yine işverenden tahsili yoluna gidildiğini, bir bakıma mükerrer ödeme niteliğinde de sayılabilecek bu talebin hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, müvekkili işverenin davaya konu kaza ile ilgili kastı veya kazazedenin sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmediğinden 5510 sayılı yasanın 21. maddesinin ve 76. maddesinin ödemelerin işverene yükletileceğine dair fıkralarının uygulama alanı bulmadığını, 5510 sayılı yasanın 26. maddesinin ilk fıkrasının son cümlesi uyarınca işverenin sorumluluğu tespit edilirken kaçınılmazlık ilkesinin dikkate alınması gerektiğini, kazazede işçinin maluliyet oranının yüksek tespit edildiğini, bu oranın temelden etkilediği hesabın da hatalı olacağını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
5510 sayılı Kanun'un “İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile işveren davalının, Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.
Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller taktir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeni ile daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza davaları varsa, tazminat davasında verilen kararın güçlü delil oluşturduğu hususu ile ceza davasında belirlenen maddi olguların bağlayıcı olacağı hususu da gözetilmek suretiyle sigortalı ile davalının ve varsa dava dışı kişilerin kusur oran ve aidiyetleri konusunda rapor alınması gereklidir.
Kusur raporlarının, 5510 sayılı Kanun'un 21. maddesi, iş kazası tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Anılan kanunlarda; İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar, denilmekte, böylece, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır;
6331 sayılı Kanunun "Risklerden korunma ilkeleri" başlıklı 5. maddesinde, İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde; "a)Risklerden kaçınmak. b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek. c)Risklerle kaynağında mücadele etmek. ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle
tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek. d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak. e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek. f)Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek. g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek. ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." ilkelerinin göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilirken, Anılan Kanunun "Çalışanların yükümlülükleri" başlıklı 19. maddesinde, "Çalışanların, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlü oldukları ve çalışanların işveren tarafından verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda; a)İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek. b)Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak. c)İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek. ç)Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği yapmak. d)Kendi görev alanında, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile iş birliği yapmak" yükümlülüğü bulunduğu belirtilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; kazalı sigortalının, davalı işyerinde kalıp montajı elemanı olarak çalıştığı, olay günü masa kalıp montajı yapılırken kiriş arası boşluğun polywood ile kapatıldığı, çekirdek bileşim noktasında perde kalıbının olmasından dolayı 80 cm'lik bölgenin açık olduğu, perde kalıbının bu boşluğu kapatmayı engellediği, kazalının masa kalıpları arasındaki bu boşluğa düşmesi sonucu yaralandığı, bu olay nedeniyle %62 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, 06/01/2016 tarihli SGK Müfettiş inceleme raporunda olayın iş kazası olduğunun ve işverenin İş Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuat hükümlerine aykırı davranışı nedeniyle söz konusu kazada %100 kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece aldırılan ve tek kişi tarafından düzenlenen 05/03/2018 tarihli ile üç kişilik heyet tarafından düzenlenen 03/09/2018 tarihli kusur bilirkişi raporlarında, olayın meydana gelmesinde müteveffa sigortalının % 10 oranında, davalı işverenin % 90 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemenin oluşa uygun olmayan bu raporlar ile yetinerek karar verdiği, davacının tecrübeli kalıpçı olduğu, kaza günü de düştüğü kalıp işini yaptığı, kontrollü bir şekilde hareket etmesi gerektiğini ... ve kavrayacak vasıfta olduğu, bu nedenle tehlikenin farkında olması gerektiği, kişisel güvenliği ile ilgili kendisi tarafından alınması gereken tedbirlerin alınmadığı, gereken dikkatin ve özenin gösterilmediği gözönünde bulundurulduğunda sigortalının kusurunun daha fazla olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; 6331 sayılı Yasa’nın ilgili hükümleri kapsamında, olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden bu çerçevede yeniden uygun bir kusur raporu alınmalı ve varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına, ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir
SONUÇ: Tarafların temyiz itirazlarının sair yönleri incelenmeksizin, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesi'ne, karardan bir örneğin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 22/02/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.