21. Hukuk Dairesi 2017/4446 E. , 2018/8566 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 01.11.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitiyle biriken aylıkların faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, davacının 01/11/2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ve birikmiş aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, Dairemizin 13/03/2017 tarih 2016/15731 Esas ve 2017/1895 Karar sayılı bozma ilamı üzerine davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 13/02/1989-21/04/1989, 09/01/1990-27/08/1991, 27/08/1991-31/12/1998, 18/06/2007-01/05/2009 tarihleri arasında vergi mükellefiyetinin bulunduğu, 22/05/1989-31/12/1998 tarihleri arasında ticaret odası üyeliği bulunan davacının 16/03/1989 tarihli giriş bildirgesi ile 13/02/1989 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının 01/12/1982 tarihinde başladığı giriş çıkış yapılmak sureti ile devam ettiği, 02/08/2007-31/12/2007 tarihleri arasında ... sicil numaralı işyerinden yapılan bildirimin ardından 08/01/2008 tarihinden itibaren bir başka işyerinden bildirimin başladığı, 13/02/1989 -31/12/1998 tarihleri ile 01/01/2008-06/10/2008 tarihleri arasında tahsis talep tarihine kadar Bağ-Kur sigortalısı kabul edildiği, 06/10/2008 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebinin Bağ-Kur sigortalılığına ilişkin prim borcu olduğundan reddedildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, 506 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığın çakışması halinde hangisine öncelik verileceği noktasında toplanmaktadır.
"Çakışan sigortalılık sorununu" gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde "Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların" ( K ) bendinde ise. "Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların" sigortalı sayılmayacağı" belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu"nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında. başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı).
5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile değişik 53. maddesinde “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” hükmü yer almaktadır. 5510 sayılı yasanın 53. maddesinde 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile yapılan bu değişiklik 01/03/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten önceki süreler için uygulanamayacaktır.
5510 sayılı yasanın 53. maddesinin 6111 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki halinde ise; “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” hükmü bulunmaktadır.
Ayrıca, 7143 sayılı Yasanın 24. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 76. madde ile, “Köy ve mahalle muhtarları, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, 31/5/2018 tarihi itibarıyla prim borcu bulunanların, bu tarihten önceki sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar ödememeleri veya ilgili Kanunları uyarınca yapılandırmamaları halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez. Sigortalılıkları durdurulanlardan bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışmaya devam edenlerin sigortalılıkları 1/6/2018 tarihi itibarıyla yeniden başlatılır.” hükmü getirilmiştir.
Somut olayda, davacının vergi mükellefiyeti nedeni ile 01/01/2008 tarihinde başlayan 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığının önceden başlayıp devam eden sigortalılık olduğu, 08/01/2008-18/10/2008 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmaların bu sigortalılığı sona erdirmeyeceği anlaşıldığından davacının 01/01/2008 tarihinden tahsis talep tarihine kadar Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmesi sonucu prim borcundan dolayı yaşlılık aylığı talebini reddeden davalı Kurum işleminin yerinde olduğu ortadadır. Ancak, yukarıda bahsi geçen ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 7143 sayılı Yasanın 24. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 76. madde kapsamında davacının prim borcu nedeniyle Bağ-Kur sigortalılığının durdurulup durdurulamayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Yapılacak iş, davacının 13/02/1989 tarihinden tahsis talep tarihine kadar devam eden ve Kurum tarafından kabul edilen Bağ-Kur sigortalılığı süresi bakımından, iptal edilen 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığından aktarılan primler hariç olmak üzere, prim borcunun bulunup bulunmadığını ve buna göre 7143 sayılı Yasanın 24. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 76. madde kapsamında sigortalılığının durdurulup durdurulamayacağını Kurumdan sormak, alınacak cevaba göre yaşlılık aylığı koşullarının oluşup oluşmadığını değerlendirmek ve sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.