
Esas No: 2021/11231
Karar No: 2022/2396
Karar Tarihi: 23.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/11231 Esas 2022/2396 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/11231 E. , 2022/2396 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi : Adana 1. İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı ve feri müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı ve feri müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, davacının davalı apartmanda 01.11.1998-08.10.2010 tarihleri arasında ara vermeksizin kapıcı olarak çalıştığını, iş veren tarafından kuruma eksik bildirimde bulunulduğunu, 01.11.1998-02.06.2003 tarihleri arası bildirimde bulunulmadığını, dava edilen döneme ilişikn Dizayn Asansörlerine ait değişim malzeme ve bakım tutanaklarından işe giriş tarihinin Adana 5. İş mahkemesinin 2015/232-2015/1017 E.K. sayılı ilamı ile kabul edilen 02.06.2003 tarihinden önceki olan 01.11.1998 tarihi olduğunun açık olduğunu davacının davalı apartmanda 02.12.1998 tarihinde oturmaya başladığı muhtarlık kayıtlarında sabit olduğunu belirterek davacının davalı apartmanda 01.11.1998-02.06.2003 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı cevap dilekçesi sunmamış, vekili duruşmada davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Fer'i Müdahil SGK vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının dava döneminde davalı iş yerinde çalışmasına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığını, davacının çalışma olgusunu yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda " "... SGK'nın vermiş olduğu cevapta davalı apartman iş yerinin her ne kadar 02.06.2003-08.10.2010 tarihleri arasında kanun kapsamında olduğu belirtilmiş ise de, dosya içinde bulunan asansör bakım makbuzları ve dinlenen tanık beyanları doğrultusunda dava dönemi itibariyle geçerli iş yeri olduğu kabul edildi. Mahkememizce taraf tanıkları ve kamu tanıkları dinlendi. Dinlenen davacı tanıkları davacının söz konusu iş yerinde devamlı ve sürekli çalıştığını beyan ettikleri, yine kamu tanıkları ... ve ... beyanlarında davacının kapıcılık yaptığını beyan etmeleri, dava dönemi itibariyle apartman adına tutulan asansör bakım makbuzları da davacının mal sahibi olarak adının bulunması, 13.06.2003 denetim raporunda davacının sürekli çalıştığına ilişkin rapor edilmesi, her ne kadar davacının bir dönem Bağ-Kur'lu gözükmüş ise de, primlerinin yatırılmadığı dönemde sağlıktan yararlanmak amacıyla bu uygulamaya gidildiği dikkate alınarak davacının söz konusu apartman iş yerinde 01.11.1998-02.06.2003 tarihleri arasında devamlı ve sürekli olarak asgari ücret ile çalıştığı, kuruma 1651 eksik gün bildirimi olduğu ..." gerekçesiyle "1-Davanın kabulü ile, davacının davalı iş yerinde 01.11.1998-02.06.2003 tarihleri arasında toplam 1.651 gün süre ile asgari ücret ile çalıştığının tespitine, bu dönemde 1.651 günün kuruma eksik bildirildiğinin tespitine, ... " karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince; Davalı ve fer'i müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili, kararın eksik inceleme sonucu alındığını, davacı taraf dava dilekçesinde işe giriş tarihi olarak 01/11/1998 tarihini belirtmiş ise de 29/05/2003 tarihli Adana Sigorta İl Müdürlüğüne yaptığı başvuruda işe giriş tarihini 01/10/1999 olarak belirtmesinin, davanın kötü niyetle açıldığını gösterdiğini, davacı tarafın daha önce açtığı Adana 5. İş Mahkemesinin 2015/232 Esas 2015/1017 Karar sayılı dosyasında davacı tarafın temyize gittiği ve Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2014/1417 Esas 2015/1593 Karar sayılı ilamı ile (böyle bir ilam yok Uyapta) işe başlama tarihinin 02/06/2003 olarak kesinleştiğini, davacının iddiaları ve tanık beyanlarının çelişkileri nedeniyle re’sen araştırma yapılmadan hükme varılmasının hukuka aykırı olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aynı sebeple hak talep eden, menfaat birliği içinde olan tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, kamu tanıklarının da ifadelerinin yetersiz olduğunu belirterek kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
Fer’i Müdahil SGK vekili, davacının davalı işyerinde fiili çalışması bulunmadığını, iddiaların titizlikle araştırılması gerektiğini, yapılan işin niteliği gereği kısmi süreli işlerden olduğunu, sürekli ve aralıksız çalışmanın yazılı delille ispatlanması gerektiğini, çalışmaya başlama tarihinin somut olarak ispatlanamadığını, tanıkların ve bilirkişi raporunun fiilen çalışmayı ispatlar nitelikte olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun “Prim Belgeleri” başlığını taşıyan 79’uncu maddesinin onuncu fıkrası olup, anılan Kanunun 6’ncı maddesinde yer alan, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği yönündeki düzenleme ile anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davaların kamu düzeni ile ilgili olduğu ve özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri gerektiği açıktır. Bu bağlamda, hak kayıpları ile gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi ve temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan, söz konusu onuncu fıkrada, yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca belirlenmeyen sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile ispatlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Anılan Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun üçüncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup, halen geçerliliğini korumaktadır. Ancak söz konusu Yönetmelikle tespit edilen belgelerin bu meyanda işe giriş bildirgesinin verilmesi durumunda hak düşürücü sürenin işlememesi, ancak iş bu belgelerin içerdiği işe başlama tarihinden sonraki dönem için söz konusudur.
Yukarıda açılanan maddi ve hukuki bilgiler ışığında mahkemece dava konusu dönem olan 01.11.1998-02.06.2003 tarihleri arası dönem açısından hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi bakımından, davalı işveren tarafından davacı için 01.11.1998 tarihinde veya öncesinde kuruma işe giriş bildirgesinin verilip verilmediği veya bildirimin yapılıp yapılmadığı yahut buna ilişkin kurum tarafından bir tespitin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı ve çalışma olgusuna dair karar verilmeli, hak düşürücü süreyi kesecek bir durumun olmadığı sonucuna varıldığı takdirde ise işbu davanın, hizmetin sona erdiği 02.06.2010 tarihini izleyen yılın sonundan başlayan hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçmesinden sonra yani 15.12.2017 tarihinde açıldığı gözetilerek; 01.11.1998-02.06.2003 arası döneme ilişkin istemi hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmelidir.
O hâlde, davalı vekili ve fer’i müdahil kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ :
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Üyeler ... ve ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ... ve Üyeler ..., ...'nın oyları ve oy çokluğuyla, 23/02/2022 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1-Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık hizmet tespit davasında 12.06.2003-08.10.2010 tarihler arasında işyerinde prim günleri kuruma kısmen bildirilen davacı sigortalının bu tarihler öncesi 01.11.1998 tarihinden başlayarak 31.12.2011 tarihine kadar geçen blok çalışmasında 12.06.2003 öncesinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
2. Somut uyuşmazlıkta davacının 12.06.2003 tarihinden 08.10.2010 tarihine kadar ki çalışması kuruma kısmen de olsa bildirilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda blok çalışma ve kuruma bildirilen süreye ilişkin kayıt nedeni ile gerçekleşen çalışmadan dolayı 01.11.1998 tarihinden 08.10.2010 tarihine kadar hizmetin tespitine karar verilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
3. Kararın temyiz edilmesi üzerine çoğunluk tarafından blok çalışmada kayıt öncesi ise 12.06.2003 öncesinin hak düşürücü süreye uğradığı kabul edilerek 01.11.1998-12.06.2003 arası istemin reddi gerektiği gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
4. Çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir(Y. HGK. 01.07.2019 tarih ve 2016/21-1238 E, 2019/834 K). Belirtmek gerekir ki “hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür. Belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti hâlinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Sigortalının kayda dayanan çalışması bildirilmiş veya kurumca saptanan çalışması var ise bu bildirilen veya saptanan hizmeti ile blok çalışmanın da zamanaşımına uğramadığı kabul edilmelidir.
5. Dairemizin 2021/10923 E, 2022/1056 Karar sayılı karşı oy gerekçelerinde ayrıntılı olarak açıklandığı gibi blok çalışmalarda kuruma bildirilen süre var ise sonraki çalışma için hak düşürücü süreye uğramaz kabulü önceki çalışma içinde kabul edilmeli ve hak düşürücü süre uygulanmamalıdır. Davacının 01.11.1998-08.10.2010 tarihleri arası çalışmaları blok çalışmaya dayanmaktadır. Bu blok çalışma içinde kuruma intikal eden süreler olduğuna göre hak düşürücü süre önceleri içinde geçerli olmayacaktır. Bu nedenle çoğunluğun hak düşürücü süre yönündeki bozma gerekçesine katılınmamıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.