
Esas No: 2021/10801
Karar No: 2022/2380
Karar Tarihi: 23.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/10801 Esas 2022/2380 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/10801 E. , 2022/2380 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi :... 4. İş Mahkemesi
Asıl dava, aksi kurum işleminin iptali ile kesilen aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanmasına, Kuruma borçlu olmadığının tespitine ve yapılan kesintilerin faizi ile birlikte tahsiline, birleşen dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı-karşı davalı vekili; davacının babadan aylık almakta iken eşiyle yaşadığı iddiası ile aylıkları iptal edilerek tarafına borç çıkartıldığını, davalı kurum tarafından 25/10/2008-25/11/2017 tarihleri arasında denetim raporuna istinaden anlaşmalı boşyanma nedeni ile 88.037,89 TL nin yersiz ödeme yapılması nedeniyle faizi dahil olmak üzere davacıdan ödenmesinin istendiğini, davalı kuruma 24/11/2017 tarihinde yazı yazılarak konunun yeniden değerlendirilmesi istenilmiş ise de, olumlu cevap verilmediği, davacının boşandığı eşinin hasta olduğunu, akciğerindeki rahatsızlık sebebiyle ... ilinde ve ... ilinde yatarak tedavi gördüğünü, boşandığı eşinin yeğenine ait evde kaldığını, davacının zaman zaman yeğeninin evine gittiğini, bunun ise yanlış anlaşılmalara sebebiyet verdiğini, davacının yalnız yaşamakta olduğunu, maaşının kesilmesinin davacıyı maddi ve manevi olarak sarstığını, davacının boşandıktan sonra önce annesine ait eve gittiğini, daha sonra 2005 yılından itibaren çocukları ile oturduğunu, 2012 yılından itibaren de oturduğu binanın yıkılması nedeni ile baba evinde oturmaya başladığını, davacının boşandığı eşi ile hiç bir zaman birlikte oturmadığını, bu sebeple haksız kurum eyleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı-karşı davacı Kurum vekili; 3210414012 tahsis numarası ile müvekkili Kurumdan aylık alan davalı borçlunun, boşandığı eşiyle birlikte yaşaması nedeniyle aylığının kesildiğini, 25/10/2008 - 24/11/2017 tarihleri arasında davalıya 88.037,89 TL yersiz ödeme yapıldığını, dava konusu borç nedeniyle davalıya borç tahakkuku gönderildiğini, ancak ödeme yapılmadığını, bu nedenle ... İcra Müdürlüğü'nün 2018/4124 Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz etmesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, dava konusu takip borcuna ilişkin davalı tarafça ... 1. İş Mahkemesinin 2017/424 Esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasının yargılamasının devam ettiğini ve her iki davanın birlikte yürütülmesi gerektiğini ileri sürerek, davanın ... 1. İş Mahkemesi'nin 2017/424 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
A-) Mahkememiz 2020/518 Esas Sayılı dosyası yönünden açılan davanın Reddine,
B-) Birleşen ... 2. İş Mahkemesinin 2018/505 Esas Sayılı dosyası yönünden davanın kabulü ile;
1-) ... İcra Müdürlüğünün 2018/4124 Esas Sayılı dosyasında takibin devamına,
2-) Asıl alacağın (88.037,89 TL) %20'si oranında icra inkar tazminatının birleşen dava davalısından alınarak birleşen dava davacısına verilmesine,
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı-karşı davalı vekili, tarafların birlikte yaşamadıklarının belirterek usul ve yasaya aykırı mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, takip miktarı üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56'ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96'ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56'ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa'nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
1- Somut uyuşmazlıkta, dava konusu edilen aylıklar yönünden davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşama olgusunun varlığına ilişkin mahkeme kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Getirtilen nüfus kayıt sisteminde ki davacı/karşı davalı ve boşandığı eşine ait tüm adreslerde, birlikte yaşadıkları iddia edilen dönem 25/10/2008-24/11/2017 tarihleri arasında birlikte yaşayıp yaşamadıkları zabıta marifetiyle araştırılmalı, söz konusu adreslerdeki komşular, mahalle muhtarları ve azaları tespit edilerek ifadelerine başvurulmalı, davacı ve eşine ait ihtilaflı döneme ilişkin medula/Aile Hekimliği kayıtları getirtilerek tedavi belgeleri değerlendirilmeli, kayıtları karşılaştırılmalı, Seçim kayıtları getirtilerek nerede oy kullandıkları tespit edilmeli, davacı ve eşinin boşandığı dönemde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile başka yardım kuruluşlarından yardım alıp almadıkları araştırılarak, yardım almış olmaları halinde buna ilişkin durum tespit tutanakları celbedildikten sonra, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konularak hüküm kurulmalıdır.
2-Kabule göre de: İcra inkar tazminatının hükmonulan toplam miktar üzerinden belirlenmesi gerekirken ana para üzerinden değerlendirilmesi de isabetsiz bulunmuştur.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ :... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 23/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.