4. Hukuk Dairesi 2015/10103 E. , 2017/481 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalılar ... ve ....... aleyhine 27/01/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen .../03/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, yıllarca kendisinin baktığı hasta ve yatalak olan annesi... ...’ın vefatından sonra, kızkardeşi ve kızkardeşinin eşi olan davalıların, ............. Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat edip, annesini döverek öldürdüğü iddiasıyla hakkında şikayetçi olduklarını, kasten öldürme suçundan ............. Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonunda, 2013/284 esas, 2013/241 karar sayılı ve 01/.../2013 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, yaşadıkları köy ortamında anne katili olarak ilan edildiğini, davalıların haksız şikayette bulunduklarını iddia ederek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, her ne kadar davacı ve davalılar arasında husumet bulunduğu anlaşılsa da, davalıların ortada bir durum yokken, salt davacıya manevi olarak zarar vermek amacıyla hareket etmedikleri, bu tür olaylarda tazminata hükmedilmesinin insanların şüphelendikleri durumlarda veya gördükleri olaylarda suçu adli makamlara bildirmekten kaçınacakları da ayrıca düşünüldüğünde, davalıların şikayet hakkının kullanılması kapsamında hareket ettikleri gerekçesiyle, istemin reddine karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan .... maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, .... maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk
Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda, davacı yönünden ağır sonuçlar doğurabilecek böyle bir iddia ile şikayet hakkının kullanılmasından önce, yeterli ve ciddi olguların varlığının belirlenmesi gereklidir. Dosya kapsamından, davalıların şikayeti gerektirir herhangi bir delil ve emare bulunmadığı halde davacı hakkında şikayetçi oldukları ve isnatlarının makul ve kabul edilebilir mahiyette olmadığı anlaşılmaktadır.
Şu halde, davacı yararına somut olaya uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.