Esas No: 2021/9853
Karar No: 2022/2710
Karar Tarihi: 28.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/9853 Esas 2022/2710 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/9853 E. , 2022/2710 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2020/142-2021/1101
İlk Derece
Mahkemesi :... Batı 1. İş Mahkemesi
No :2017/789-2019/781
Dava, hizmet ve prime esas kazancın tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10 Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 1997 yılının 8. Ayında davalı ...'e ait ... plakalı minibüste SGK kaydı olmadan çalıştığı, davacının Sincan/Ulus, Sincan- Sıhhiye hattında çalıştığı, ... Batı 3. İş mahkemesinin 2016/537 Esas sayılı dosyası ile açılan davada davacının SGK kaydı olmadan çalıştırıldığının davalı tarafından ikrar edildiği, bu dosyadaki tanık ifadelerinin davacının davalı yanında çalıştığı yönünde olduğu, ... trafik tescil şube müdürlüğü tarafından davacının davalıya ait araçta çalışırken kesilen para cezalarının yer aldığı, bu nedenle davacının davalıya ait ... plakalı araçta 1997/08 ile 15/12/2012 tarihleri arasında, asgari ücretin 3,02 katı ücretle çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 1997 ağustos ayından 15/12/2012 tarihine kadar çalıştığı iddiasının doğru olmadığını, zira davacının 1997 yılında 1 yıl 2011-2012 yılları arasında da 6 ay süre ile çalıştığı ve bu sürede sigortasının yaptırıldığı, tespiti istenen sürelerin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Feri müdahil SGK tarafından verilen dilekçede özetle; davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını bu nedenle davanın öncelikle hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının 25/04/2013 tarihinde Sincan Sosyal Güvenlik Merkezine başvurarak 08/08/1997- 15/12/2012 tarihleri arasında davalı ...'e ait ... plakalı araçta çalıştığı halde sigortasının yapılmadığını beyan etmesi üzerine kurum denetmeni tarafından düzenlenen 25/11/2014 tarih ve 164 sayılı durum tespit raporunda davacının beyanının alınması için davet edildiği, yapılan tebligata rağmen davacının kuruma müracaat etmediği, iddialarını kanıtlayacak herhangi bir belge de sunmadığını, durum tespit raporunun kurum kayıtlarından elde edilen bilgiler bölümünde davacının 01/06/1998- 30/04/1999 ve 01/06/2004- 05/07/2004 tarihlerinde işveren Tahsin Budak'a ait olup, Eskişehir de faaliyet gösteren iş yerlerinden 15/06/2011- 31/12/2007 ve 19/01/2008- 20/01/2008 devrelerinde işveren Yalçın Cengiz - Erkan Alp'e ait iş yerlerinden 06/01/2012- 26/02/2012 devresinde ise Enver Özata'ya ait iş yerlerinden hizmetlerinin bildirildiği ve 27/02/2012 tarihinden itibaren ise ticari araç statüsünden sigortalı olduğu hususlarının tespit edildiğini, çalışanları sigortalı olarak bildirme yükümlülüğünün işverenlere ait olduğunu kurumun dava açılmasına sebebiyet vermediği belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince "Davanın kısmen kabulü ile, 21/01/2008 - 05/01/2012 tarihleri arasında davacının 1119258 işyeri sicil numaralı davalı Muktad Aköz işverenliğinde 3 yıl 11 ay 14 gün prime esas asgari kazanç üzerinden çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine," karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf gerekçelerini tekrarla müvekkilinin asgari kazanç üzerinden çalıştığına dair yapılan tespitin hatalı olduğunu, işçilik alacakları dosyasında dinlenen davacı ve davalı tanıkları davacının anılan dönemlerde davalıya ait dolmuş hattında kesintisiz olarak şoförlük yaptığını beyan ettiklerini, 2002-2012 arası ilgili araçtan 20 defa trafik cezası verildiğini, 2008 yılındaki bir günlük giriş çıkış kaydının kesinti olarak kabul edilmemesi gerektiği, davanın hak düşürücü süreye uğramadığını, davanın tümden kabul edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, 506 sayılı Kanunun 79/10. (5510 sayılı Kanun’un m. 86/9.) maddesi uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Dosyanın incelenmesinde; davacının hizmet döküm cetveline göre, talebe konu dönem içerisinde, 01.06.1998-30.04.1994 tarihleri arasında dava dışı 1010873 işyeri sicil sayılı işyerinden, 01.06.2004-05.07.2004 tarihleri arasında dava dışı 1032625 işyeri sicil nolu işyerinden, 15.06.2007-31.12.2007 tarihleri arasında dava dışı 1144994 işyeri sicil nolu işyerinden, 19.01.2008-20.01.2008 tarihleri arasında dava dışı 1153244 işyeri sicil nolu işyerlerinden, 06.01.2012-26.02.2012 tarihleri arasında dava dışı 1215149 işyeri sicil nolu işyerlerinden sigorta bildirimlerinin yapıldığı, 27.02.2012 tarihinden itibaren de davacının kendi adına Ek- 6 kapsamında sigortalı olduğu, davalıya ait ... plakalı minibüsün 119258 sicil sayılı dosyada işlem gören “servis taşımacılığı” mahiyetli iş yerinin 23.09.2005-30.09.2013 tarihleri arasında Kanun kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında somut olay değerlendirildiğinde; davacı yanın 1997/08 ile 15.12.2012 tarihleri arasında, davalıya ait işyerinde asgari ücretin 3,02 katı ücretle çalışmalarının tespitini istediği eldeki dosyada, davanın 13.12.2017 tarihinde açılmış olmasına göre, Mahkemece 21.01.2008 öncesi dönem yönünden davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi isabetlidir. Yine Mahkemenin kabulüne konu 21.01.2008- 05.01.2012 tarihleri arasındaki dönem yönünden ise; davalı işyerinden 23.09.2005-01.09.2012 tarihleri arasında tam gün üzerinden sigortalı bildirimi olan tek bordro tanığı olduğu anlaşılan ...’ün, Mahkemece tanıklığına başvurulması gerekmekle, Mahkemece beyanlarına itibar edilen tanıklardan ...’ın hizmet cetveline göre; 14.04.2007-22.10.2010 tarihleri arasında aralıklı tam gün üzerinden dava dışı gerçek kişi unvanlı işyerinden sigortalı bildiriminin olması, Can Duru’nun ise 20.01.2002-2012/12 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun anlaşılmasına göre, komşu işyeri tanığı olup olmadıkları konusunda, Mahkemece yöntemince araştırma yapılmadan, beyanlarına itibar edilmesi isabetsiz bulunmuştur. Bu meyanda, uyuşmazlık konusu dönemde iş yerine komşu olarak kayıtlı iş yerleri Kurumdan sorularak komşu iş yeri tanıklarını tespit edilip, çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanları alınmalı, toplanan deliller ışığında varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
2- Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin birinci fıkrasında, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddelerine dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamı, işverence Kuruma verilmeyen belgelerin yerine geçecek nitelikte olduğundan hükümde ayrıca 77 ve 80. maddelere göre hesaplanacak olan 1 günlük ücretin belirtilmesi de gerekmektedir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200 ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtlan, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Bunun yanında; 6100 sayılı HMK.nın "senede karşı tanıkla ispat yasağı" başlıklı 201. maddesinde ise; "Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz" hükmü yer almaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; Mahkemece, davacı yanın çalıştığını iddia ettiği dönem yönünden, yukarıda izah edilen yönteme uygun inceleme ve araştırma yapılmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak; İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 28.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.