Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/11642
Karar No: 2022/2617
Karar Tarihi: 28.02.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/11642 Esas 2022/2617 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/11642 E.  ,  2022/2617 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi :Sarıkaya Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi


    Asıl ve birleşen dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen karara karşı tüm taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum ile davalı şirket vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı Kurum asıl davada, 30.11.2015 tarihli iş kazasında yaralanarak tedavi gördüğü hastanede 09.03.2016 tarihinde vefat eden sigortalı için yapılan tedavi giderleri, birleşen davada ise hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle oluşan kurum zararlarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalılar davanın reddini talep etmişlerdir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    2017/44 Esas sayılı asıl dava yönünden;
    “Davacının davasının Kısmen kabul kısmen Reddi ile;
    Davacının davalı... Tim. İletişim Telekominikasyon İnş. Tar. Hay. Tem. San. Tic. Ltd. Şti. yönünden davasının Kabulü ile; 10.000,00 TL tedavi giderinin 30/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı... Tim. İletişim Telekominikasyon İnş. Tar. Hay. Tem. San. Tic. Ltd. Şti. 'den alınarak davacı kuruma ödenmesine,
    Davacının davalı ... yönünden davasının reddine”
    2017/104 Esas sayılı birleşen dava yönünden;
    “Davacının davasının kabulü ile;
    5.000,00 TL peşin sermaye gelir alacağı onay tarihi olan 17/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı kuruma ödenmesine” karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    “Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
    Davacı Kurum vekili; kusur raporuna itiraz hakkı tanınmaksızın dosyanın hesap için bilirkişi verilmesinden dolayı ihsası rey sözkonusu olduğu, tedavi giderlerinden diğer davalının da sorumlu oladuğu, davalı şirket vekili; diğer davalının 3.kişi olmayıp alt işveren olduğu, ölenin 15 yaşından küçük olup işçi olarak çalışmasının mümkün olmadığı, diğer davalının gemek amacıyla yanına aldığı, kusurun ve teselsülün hatallı olarak belirlendiği ve sair gerekçelerle kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
    Dava; 30.11.2015 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan tedavi yardımları nedeniyle oluşan kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı yasanın 21 ve 76. maddeleridir.
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı ve davalı vekillerinin aşağıdaki bentler dışında sair temyiz itirazlarının reddine,
    2- Mahkemenin davalı şirketi asıl işveren diğer davalı ...’u 3. kişi olarak kabulü yerindedir. Ancak tedavi giderlerinin, davacı Kurum tarafından 3. kişilerden rücuan talepte bulunamayacağına ilişkin 6111 sayılı Yasa'daki düzenleme trafik kazalarında uygulanabileceğinden, trafik iş kazasından kaynaklı davada 3. kişi olan davalı ...’ın tedavi giderinden sorumlu olduğu gözetilmeyerek davanın kısmen reddine karar verilmesi isabetsizdir.
    3- İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
    Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler (6098 sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zararı aşmayan gelirin ilk peşin sermaye değerinin müteselsil sorumluların toplam kusuruna düşeninden işveren, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısının müteselsil sorumluların toplam kusuruna karşılık gelen tutarından da üçüncü kişi sorumlu tutulmalıdır. Daha açık anlatımla, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
    Öte yandan 5510 sayılı yasanın 23. maddesinde ise "Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde sigortalı işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmemesi halinde, bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri sonucu ilgililerin gelir ve ödenekleri Kurumca ödenir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, Kurumca yapılan ve ileride yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri tutarı, 21 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir." hükmü yer almaktadır.
    Asıl ve birleşen dava dilekçelerinde Kurum alacağının 5510 sayılı yasanın 23. maddesine göre hesaplanarak tahsili talep edilmemiştir. Mahkemece bağlanan gelirin rücan tahsili istemli birleşen davada verilen hüküm her ne kadar taleple bağlı kalınarak verilmişse de karar gerekçesinde kurumun davalılara rücu edebileceği miktarlar ve teselsül hatalı kurulmuştur.
    Yukarıdaki ilkeler ve kurum talebi de dikkate alınarak davalı işveren şirketin %75’e, davalı 3.kişinin de %50’ye karşılık gelen kusurdan sorumlu tutulmaları gerekirken karar gerekçesindeki tespitler isabetsiz bulunmuştur.
    O halde, davacı ve davalı şirket vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin esastan reddine dair verilen karar kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
    SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 28.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi