Esas No: 2021/12082
Karar No: 2022/2657
Karar Tarihi: 28.02.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/12082 Esas 2022/2657 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/12082 E. , 2022/2657 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2020/395-2021/1297
İlk Derece
Mahkemesi :... 3. İş Mahkemesi
No :2013/317-2019/288
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esasdan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
I-İSTEM
Davacı 12.12.1998-30.03.2009 tarihleri arasında davalı nezdinde çalıştığının tespitini talep etti.
II-CEVAP
Davalı ..., davacının kendi aracında sürekli çalışmadığını, ihtiyaç olduğu zaman bazı günler çalışmasının olduğunu, diğer araçlarda da şoför olarak çalıştığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini, tanık beyanlarıyla çalışmanın ispatlanamayacağından bahisle davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARLARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, davacının davalıya ait iş yerinde 12.12.1998-30.03.2009 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esasdan reddine karar verildi.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum, davanın yasal süresi zarfında açılmadığını, hak düşürücü süre yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının belirtilen süre içerisinde çalışmasını gösterir herhangi bir bordro ve belgenin bulunmadığının anlaşılmakta olduğunu, davanın sadece tanık beyanları ile ispatının mümkün olmadığını, davalı ... davanın ispatlanamadığını belirterek kararın bozulması talebinde bulunmuşlardır.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1) Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddesidir. 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.
2) Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup, buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir.
Çakışan sigortalılık sürelerinin belirlenmesinde;
a) 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacakları belirtilmiş, “Sigortalılık hallerinin birleşmesi” başlığını taşıyan 53. maddesinin ilk fıkrasında, sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülmüştür.
b) 5510 sayılı yasanın 53. Maddesinin ilk fıkrası daha sonra 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişikliğe uğramıştır. 01.03.2011 tarihinde yürürlüğe giren bu maddede, sigortalının 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi durumunda ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı açıklanmış, 5510 sayılı Kanuna 6111 sayılı Kanunla eklenen geçici 33. maddede de, Kanunun 53. maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişikliklerin, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmayacağı belirtilmiştir.
c) 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Baskın çalışma, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin kişinin hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı hususunda, vergi ve maliye kayıtları getirtilmek, belirtilen dönemde beyan edilen gelirler araştırılmak suretiyle belirlenen ve kişinin emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyorsa, ekonomik yönden geçimini hangi çalışmadan sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınması gereken çalışmadır.
Diğer bir anlatımla; 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınmalı, 01.10.2008 – 01.03.2011 dönemi yönünden 5510 sayılı Kanunun 53. maddesi gereğince ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.
İnceleme konusu dosyada; Davacı 12.12.1998-30.03.2009 tarihleri arasında davalıya ait dolmuşta şoför olarak çalıştığının tespitini talep etmiştir. Davacının 29.10.1998-30.03.2009 tarihleri arasında çalıştığının tespit edilmesi yönünde kuruma başvurması neticesinde tanzim edilen 23.03.2015 tarihli kurum raporunda; davalıya ait iş yerinin 12.12.1998 tarihi itibariyle tescil edilmesi,davacının 26.05.2007 tarihine kadar trafik cezalarının uygulandığı tarihlerde çalıştığının, 27.05.2007-30.03.2009 tarihleri arasında aylık tam ve 30 gün üzerinden çalıştığının tespit edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kurum raporu gereğince, davacının 03.03.1998,31.05.1999, 27.11.2001, 11.12.2001, 06.05.2003,06.01.2004 tarihlerinde ve 27.05.2007-30.03.2009 tarihleri arasında davalı iş yerinde çalıştığı hizmet cetveline işlenmiştir. Diğer yandan davacının 01.01.2004 tarihinde 2926 sayılı yasa kapsamında tarım bağ-kur tescili ve 01.01.2004-22.10.2010 tarihleri arasında tarım bağ-kur sigortalılığı bulunmaktadır. Ayrıca 12.12.1998-03.03.2008 döneminde davacı adına trafik para cezası tutanakları düzenlenmiştir. Davalının ayrıca şehiriçi dolmuş işletmeciliğinden 01.02.2011-28.05.2012 tarihleri arasında kanun kapsamında olan 1114639 sicil nolu iş yeri de bulunmaktadır.
Somut dosyada; Davacının çalıştığını iddia ettiği aracın tescil durumu ilgili trafik şube müdürlüğünden sorularak ihtilaf konusu dönemde davalı adına tescilli olup olmadığı tespit edilmeli, komşu iş yeri işverenleri ve bordrolu çalışanları tespit edilerek tanık olarak beyanları alınmalı, iş yeri ve çalışmaları ile ilgili kayıtlar celp edilmek suretiyle beyanları denetlenmeli, davacının 01.01.2004-31.12.2007 tarihleri arasında 2926 sayılı yasaya tabi tarım bağ-kur sigortalılığı bulunduğundan, bu dönemdeki 2926 sayılı yasa kapsamındaki sigortalılık gözetilerek ve yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde irdeleme yapılarak çakışma hali giderilmelidir.
Kabule göre de; bildirimlerin dışlanmamış olması, ayrıca tespite konu sürelerle ilgili olarak kurum raporu ile tespit edilen iş yeri sicil numarası yerine 01.02.2011-28.05.2012 tarihleri arasında kanun kapsamında bulunan başka bir sicil numarası üzerinden hüküm kurulması yerinde değildir.
Mahkemece yukarıda belirtilen hukuki ve maddi olgular göz önünde bulundurulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 28.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.