10. Hukuk Dairesi 2019/2417 E. , 2020/1664 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava ödeme emri iptali birleşen dava ise haczin iptali ve menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrası asıl dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Balıkesir Sosyal Güvenlik Merkezince gönderilen 2013/24023, 24024, 24025 nolu ödeme emirleri yönünden yapılan incelemede, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 134. maddesinde, "Bu kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlık, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür." 80. maddesinin 6. fıkrasında, "Kurum alacaklarının tahsilinde 21.07.1953 tarih ve 6183 Sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesi yetkilidir." hükümleri yer almakta iken, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 101. maddesinde, "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği," 88. maddesinin 19. fıkrasında, "Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesinin yetkili" olduğu düzenlenmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesinde ise, "İş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın, Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmaz." 15. maddesinde de, "Bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır." düzenlemeleri bulunmaktadır.
İş mahkemelerinde yetki kuralı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu/Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun yetki kurallarına uygun olup, buna ek olarak işçinin işinin yapıldığı yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesindeki düzenleme ile kanun koyucu, anılan kanunun 1. maddesi gereğince görevli bulunan iş mahkemelerinin, yer itibariyle yetkisini saptamaktadır. Bu maddenin kapsamı, sadece İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre açılacak davalarla sınırlı bulunmaktadır. Diğer Kanunlar bakımından, örneğin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"na, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’na (5510 sayılı sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na) göre açılacak davalar, bu maddenin kapsamına dahil değildir (Uygur T.: İş ve sosyal Güvenlik Hukukunda Temel Kavramlar, Olgaç matbaası, 1980, s.412)
Bu aşamada, genel ve özel yetki kurallarının niteliğinin açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgâhı mahkemesidir. Eş deyişle, her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde görülür (HUMK. 9/1., HMK. 6. maddeler). Bundan ayrı olarak bazı davalar için davalının ikametgâhı mahkemesinin yanında başka yer mahkemeler de yetkili kılınmıştır. Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına “özel yetki” kuralları denilmektedir. İlke olarak, özel yetki kuralları genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak, istisna olarak bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusu olur. Kesin yetki halleri, genel yetki kuralının istisnasıdır ve mutlaka uygulanması gerekir. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün 2009/10-236-345 sayılı kararı)
Bu yönde, kamu düzenine ilişkin yetki kuralını düzenleyen 5521 sayılı Kanunun 5. maddesinin, işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan alacak ve hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarına uygulanacağı kabul edilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.02.2013 gün 2012/10-1153 E., 2013/245 K. sayılı kararı)
Ödeme emri iptaline ilişkin dava yönünden, davacı hakkında Balıkesir Sosyal Güvenlik Merkezince tanzim edilen ödeme emri ile 6183 sayılı Kanunun uygulanması nedeniyle doğan uyuşmazlığın çözümlenmesi için açılan eldeki davada, 5510 sayılı Kanunun 88/19. maddesinde belirtilen yetkiye ilişkin hüküm, kesin nitelikte olup diğer yetki kurallarının üzerindedir ve uygulanmasının yasal gereklilik olduğu belirgindir.
Öte yandan, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna Göre Kullanılacak Yetkilere İlişkin Yönetmeliğin;"Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde; “Tahsil dairesi: Kurumun tahsilâtla görevli ünitesini, servisini, icra memurlarını, memurlarını ve Kurum adına vekâletname verilen gerçek ve tüzel kişileri” “Ünite: Kurumun tahsilâtla görevli sosyal güvenlik il müdürlüğü ile sosyal güvenlik merkezlerini ifade eder.”
“Takip işlemlerine yetkili tahsil dairesi” başlıklı 17. maddesinde;
“ Takip işlemleri, Kurumun ilgili ünitesince yapılır.
Borçlu veya malları başka mahallerde bulunduğu takdirde, takip işlemleri Kurumun o mahaldeki ilgili ünitesince niyabeten yürütülür.”
"Yetkili mahkeme" başlıklı 32. maddesinde;
"Kurum alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı ünitesinin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir." ifadelerine yer verildiği görülmektedir.
Değinilen mevzuat hükümleri çerçevesinde; “sosyal güvenlik il müdürlükleri” ile “sosyal güvenlik merkezlerinin" takip işlemlerinde yetkili olduğu görülmekte olup, bu yönde davaya konu 6183 Sayılı Kanunun uygulanması nedeniyle ödeme emirlerinin gönderilmesi işleminin Balıkesir Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından yapılması nedeniyle, bu merkezin bulunduğu yer iş mahkemesi olan Balıkesir İş Mahkemelerinin kesin yetkili olduğu gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
2- Davacının aylığına konulan haciz yönünden yapılan incelemede, Iğdır Sosyal Güvenlik Merkezince yaşlılık aylığına konulan haczin kaldırıldığına dair bilgi verildiği (dayanak ödeme emirleri yönünden, farklı bir işyerine ait olup, ödeme emri numarası belirtilmeksizin muhtelif borçlar denilmek suretiyle asıl dava konusu ödeme emirleri ile aynı dönemlere ilişkin ise de, farklı miktarda olduğu tespit edilmiştir) anlaşılmakla, söz konusu talep yönünden davanın konusuz kalıp kalmadığının araştırılması gerekmektedir.
3- 6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. 6183 sayılı Kanunun 58.maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. Bu bağlamda, borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının “ödeme emri” nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında davacının aracına konulan haciz yönünden yapılan incelemede, işbu hacze dayanak ödeme emirlerinin (Diyarbakır Sosyal Güvenlik Merkezince düzenlenen 2013/16914, 16917,16920 nolu ödeme emirleri) davacıya tebliğ edildiğine dair bir evrak bulunmadığı gibi Balıkesir Sosyal Güvenlik Merkezince düzenlenen ödeme emirlerinden farklı olduğu (aynı dönemlere ilişkin ise de, farklı bir işyerine ait olduğu ile miktarının da farklı olduğu) anlaşılmakla, söz konusu ödeme emirlerinin tebliğ hususu araştırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 26.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.