Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/9835
Karar No: 2022/2932
Karar Tarihi: 02.03.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/9835 Esas 2022/2932 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/9835 E.  ,  2022/2932 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    No : 2020/169-2021/1233

    İlk Derece
    Mahkemesi : Karabük İş Mahkemesi
    No : 2014/386-2019/467

    Dava, hizmet tespiti ve prime esas kazanç tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı feri müdahil Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, feri müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin 01/04/1999 tarihi ile 23/09/2013 tarihleri arasında davalı şirket bünyesinde iş makinesi operatörü olarak çalıştığını, müvekkilinin maaşının 2.000,00-TL olmasına rağmen davalı şirket tarafından müvekkilinin sigorta primlerinin daha düşük bir miktar üzerinden yarıtıldığını. Bu sebeple müvekkilinin davacının düşük ödenen sigorta primlerinin aldığı maaş üzerinden uyarlanarak kurum kayıtlarının bu sebeplerle düzeltilmesini talep ettiklerini. Yine müvekkilinin davalı şirket bünyesinde 14 yılı aşkın bir süre boyunca çalışmış olmasına rağmen bazı dönemler müvekkilinin işten giriş-çıkışı yapılarak sigor prim ödeme gün sayısında kesintiye uğratıldığını belirterek, davacı müvekkilinin 01/04/1999 ile 23/09/2013 tarihleri arasında davalı işveren şirkette çalışmış olduğu dönemlere ait hizmetinin tespiti ile gerçeğe aykırı olarak düşük ödenen sigorta primlerinin gerçek maaşı olan 2.000,00-TL üzerinden tespiti ve kurum kayıtlarının bu şekilde düzeltilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP:
    Feri müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın, davacı tarafından hizmet akdine tabi olarak yanında çalıştığını iddia ettiği işveren ve kanuni hasım olarak müvekkili kurum başkanlığı davalı gösterilmek suretiyle hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebini içeren bir hizmet tespiti davası olduğunu, 11/09/2014 tarih ve 29116 sayılı mükerrer resmi gazetede yayınlanan 6552 sayılı İş Kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun 64. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri K. 7. maddesine eklenen 4. fıkrada "hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava kuruma resen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında fer'i müdahil olarak katılan kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa da kanun yoluna başvurabilir. Kurum yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür" hükmü getirildiğini. Bilindiği üzere Türk Hukuk sisteminde geçerli olan usul hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanırlılığı ilkesi gereğince görülmekte olan davada müvekkilinin kurum başkanlığının fer'i müdahil sıfatıyla dava ve duruşmalara katılımı yönünde karar verilerek, 6100 sayılı HMK'nun 69. maddesi "müdahilin yeraldığı davada hüküm taraflar hakkında verilir" hükmü doğrultusunda yargılama sonunda fer'i müdahil olan müvekkilinin kurum başkanlığı aleyhine hüküm kurulmamasını talep ettiklerini. Davacının dava dilekçesinde 01/04/1999 tarihi ile 23/09/2013 tarihleri arasında diğer davalı şirket bünyesinde kesintisiz olarak çalıştığının tespiti ile düşük ödenen sigorta primlerinin gerçek maaş üzerinde uygulanarak kurum kayıtlarının düzeltilmesini istediğini, 5510 sayılı yasa ve mülga 506 sayılı yasada "yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen ve çalıştıkları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundandan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet sürelerinin tespitini isteyebilecekleri" düzenlenmiş olduğundan bu sürede hak düşürücü süre olduğundan davacının 1999-2009 yıllarında çalışmasından kaynaklanan hizmet tespiti davasının hakdüşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddi gerektiğini. Kurum kayıtlarının incelenmesinde 01/04/1999 ile 23/09/2011 tarihleri arasında davacının 922 gün hizmetinin olduğu, ilgili servis birimlerince sunulan evraklardaki dönem bordrosunda davacının ismine rastlanılmadığını ve herhangi bir çalışmasının olmadığının tespit edildiğini. Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için çalışma ilişkisinin hizmet akdine dayanması, çalışana yükletilen iş görme ediminin de işverene ait işyerinde ve onun gözetimi ve denetimi altında fiilen yerine getirilmesi zorunlu olup, fiilen çalışma olgusunun çalışmanın gerçekleştiğini gösterir yazılı delille yada 506 sayılı yasa gereğince verilmesi gereken dönem bordrolarının verilmiş ve 5510 sayılı yasa gereğince işverence hizmetinin bildirilmiş primlerinin yatırılmış olması ile kanıtlanması gerektiğini. Davacının hangi işyerinde hangi dönemde çalıştığını iddia ediyorsa bunu açıklaması o işyerinde çalıştığını da alınan ücretin puantaj kayıtları, vergi kayıtları dönem bordroları vs yazılı belgelerle kanıtlanması gerektiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmamış olup yasa ve genel şartlar gereği hak düşürücü süre geçtiğinden ötürü davacının iş bu davayı açma hakkının bulunmadığını. Davacı ...'in müvekkiline ait şirkette 01/04/1999 tarihinde çırak olarak işe başladığını, 3 yıl süre ile çırak olarak çalıştıktan sonra 5 yıl iş makinası operatör yardımcısı, daha sonra iş makinası operatörü olarak 14/05/2008 tarihine kadar çalıştığını. Bu tarihten sonra hiçbir bilgi vermeden gerekçesiz olarak kendisinin işten ayrıldığını. Davacının tekrar 03/03/2011 tarihinde iş için davalı firmaya müracat ettiğini, müracaatının kabul edilerek 05/07/2013 tarihine kadar çalıştığını, davalı firma hazır beton firmalarına kum-çakıl üretimi yapıp satan bir firma olduğunu. Davacının iddia ettiği gibi ne çalışma alanı itibariyle ve ne fiili çalışma durumu nazara alındığında iddia edildiği gibi bir ücret alması olası ve gerçekçi olmadığını. Mahkemeyi yanıltıcı iddia ve beyanlarla dava açıldığını, davalı ...'in hiçbir zaman davalı işyerinde 2.000,00-TL. ücret karşılığında çalışmadığını. Böyle bir gelir olabilecek ne iş kapasitesi ne de yapılan iş itibariyle böyle bir ücret ödenmesinin mümkün olmadığını. Davacı keyfi ve mesnedsiz olarak işi bırakarak işten ayrıldığını. Buna rağmen haklı sebeple ve adeta müvekkil şirket yetkililerince işten çıkartılmış gibi hareket ile müvekkil şirkete tazminat davası açtığını ve iş bu davada aynı iddialarla 2.000,00-TL maaş aldığı iddiasında bulunduğunu. İş bu davada iddialarını güçlendirmek adına iş bu davayı açmış bulunduğunu. Mahkemece; çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, kesintili mi sürekli mi olduğu ve alınan ücret konularında tanıklar yeniden dinlenmesi gerektiğini, dinlenen tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulması gerektiğini, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıkların buna göre isticvap olunmalı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, çalışma süresi böylece bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlendikten sonra ücret konusu üzerinde durulmalı tespiti istenilen sürenin evvelinde ve sonrasında beyyine başlangıç sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun 288. maddesinde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarında yazılı delil aranması gerektiğini, davacı ...'in 23/09/2013 tarihine kadar hiçbir bilgi vermeden işe gelmediğini bunun üzerine çıkışı yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesi tarafından; İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne,
    a- Davacı ...'in 01/01/2005 tarihinden itibaren brüt asgari ücretin 1,6786 katı düzeyinde ücret alarak çalıştığının , davalı işveren Güzay Kum Ocakları İşletmesi San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından ödenerek eksik bildirilen prim kazanç tutarlarının tamamlanması gerektiğinin,
    b- Davacı ...'in bir hizmet akdine bağlı olarak davalı Güzay Kum Ocakları İşletmesi San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin 1018417 sicil numaralı işyerinde sigortasız olarak çalıştırıldığı; 1999/3. Dönem-04/05/2000 tarihleri arasında 44 gün, 01/10/2002-30/01/2003 tarihleri arasında 120 gün, 01/03/2009-03/04/2009 tarihleri arasında 33 gün olmak üzere toplam 197 günlük sürenin 506 Sayılı Kanunun 79/8. maddesi gereğince sigortalılık süresi olarak sayılması gerektiğinin tespitine,karar verilmiştir.
    Feri müdahil kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle;
    1-Çalışmanın gerçekleştiğinin gösterir yazılı delil ya da 5510 sayılı kanuna göre verilmesi gereken dönem bordrolarının verilmiş ve primlerinin yatırılmış olması ile kanıtlanması gerektiği,
    2-Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğu,
    Gerekçeleriyle kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, feri müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Mahkemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince, esastan reddine dair karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Feri müdahil Kurum vekili; yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.
    V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Hizmet tespitine ilişkin davaların yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79 ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında vurgulandığı gibi davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiğinden, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekir.
    506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
    Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
    506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
    Mahkemece verilen davanın kabulüne dair karar, karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
    1-Hizmet tespiti yönünden;
    Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı taraf 01/04/1999-23/09/2013 tarihleri arası davalı nezdinde kesintisiz çalıştığının tespiti ile eksik bildirilen sigorta primine esas kazancın belirlenmesini talep ettiği, davacının iş makinesi operatörü olup, maaşının 2.000,00 TL olduğunu iddia ettiği, davacı adına davalı tarafından 01/04/1999-23/09/2013 tarihleri arası (2001, 2005, 2006, 2007, 2008, 2010, 2011,2012 ve 2013 yıllarında tam, diğer yıllarda ise kısmi) bildirim yapıldığı,öte yandan,davacı adına dava konusu dönem içinde dava dışı 575 sicil Yılmaz Kum Tic. Ltd. Şti.’nden 01.02.2003-06.08.2003 arası 186 gün,dava dışı 634 sicil Güzay Yapı San. Ltd. Şti. İşyerinden 22.09.2003-200373. dönem arası 99 gün, yine dava dışı 954 sicil Güzay Yapı San. Ltd. Şti. işyerinden 24.01.2004-13.12.2004 arası tam bildirim, dava dışı 686 sicil Niyazi Okumuş ve Hasan Yazgaç ortaklığı işyerinden 15.05.2008-28.02.2008 arası, 04.04.2009-02.03.2011 arası tam, dava dışı 672 sicil Pimtek İnş. Mad. A.Ş. işyerinden 13.08.2013-16.12.2013 arası bildirimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
    Davacı, davalı Güzay Kum Ocakları İşl. San. ve Tic. Ltd. Şti. nezdinde 01.04.1999-23.09.2013 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmekte olduğundan, Mahkemece, kabule konu dönemde davacı adına bildirim yapan yukarıda anılan farklı sicil sayılı işverenlikler ile davalı işveren arasındaki bağ ve faaliyet durumunun araştırılarak ayrıca işverenlik adresleri de dikkate alınmak suretiyle bunların aynı ya da farklı işyeri olup olmadığı belirlenmeli,kabule konu sürelerin davalı işyerinde geçip geçmediği hususu davalı işyeri bordro tanıkları da dinlenmek suretiyle belirlenmeli, çalışmaların farklı işyerlerinde geçtiğinin anlaşılması halinde hak düşürücü süre de irdelenmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    2-Prime esas kazanç yönünden;
    Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin birinci fıkrasında, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddelerine dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamı, işverence Kuruma verilmeyen belgelerin yerine geçecek nitelikte olduğundan hükümde ayrıca 77 ve 80. maddelere göre hesaplanacak olan 1 günlük ücretin belirtilmesi de gerekmektedir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200 ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
    Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtlan, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas-2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas-2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas-2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas-2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas-2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
    Bunun yanında; 6100 sayılı HMK.nın "senede karşı tanıkla ispat yasağı" başlıklı 201. maddesinde ise; "Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz" hükmü yer almaktadır.
    Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; Mahkemece, davacı yanın çalıştığını iddia ettiği dönem yönünden, yukarıda izah edilen yönteme uygun inceleme ve araştırma yapılmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, feri müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak; İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 02.03.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi