Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/766
Karar No: 2020/1640
Karar Tarihi: 26.02.2020

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/766 Esas 2020/1640 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2019/766 E.  ,  2020/1640 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davalıların istinaf istemlerinin esastan reddine, davacı Kurum tarafının talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak kurulan yeni hükümle davacı Kurumun dava ve ıslah dilekçesinde toplam alacağının belirlenmesi yönünde talebi olmadığı gerekçesiyle hüküm fıkrasındaki talep edilebilecek toplam alacak olarak belirlenen kısmın kaldırılmasına karar verilmiştir.
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı Kurum; Kurum sigortalısı ..."ın 13/09/2014 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat ettiğini, kurumca sigortalının hak sahiplerine ... geliri bağlandığını, ayrıca 3.214,14 TL ölüm gideri ödendiğini ve mirasçı ...a 1.740,31 TL evlenme yardımı yapıldığını, 26/02/2014 tarihli sözleşme gereğince davalı işveren ... İnşaat"ın asıl işveren, ... Madencilik"in ise alt işveren pozisyonunda olduğunu belirterek, uğranılan kurum zararının şimdilik PSD geliri yönünden 9.138,01 TL"si ile diğer ödemelerden 495,44 TL"nin davalılardan yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile; taleplerini 69.795,85-TL PSD gelir, 4.211,28-TL fiili ödeme ve evlenme yardımı olarak ıslah ederek, onay ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyek yasal faizleri ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    II- CEVAP
    Davalı ... İnşaat Nakliye Petrol Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazazedenin müvekkili şirketin çalışanı olmadığını, diğer davalı ... Madencilik"in işçisi olduğunu, tüm sorumluluğun diğer davalı şirkette olduğunu, ayrıca meydana gelen kazada müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... Madencilik Mobilya Gıda İht. Mad. İnş. Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin işyerindeki işçilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamaya yönelik bütün tedbirleri aldığını, işçilere uygun çalışma ortamı sağladığını, kazazedenin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini ve kazada kusurlu olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III- MAHKEME KARARI
    A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk derece Mahkemesince; "1-Davanın ıslah edilmiş haliyle kabulü ile,
    Davalılar ... İnşaat, Nakliye, Petrol San. Tic. Ltd. Şti. ile ... Madencilik Mobilya, Gıda, İhtiyaç Mad. Tic. Ltd. Şti."nin 13/09/2014 tarihinde meydana gelen ve sigortalı ..."ın vefatı ile sonuçlanan iş kazasında %85 oranında (bu kusurun %30"u ... İnşaat, Nakliye, Petrol San. Tic. Ltd. Şti."nin, %55"i ... Madencilik Mobilya, Gıda, İhtiyaç Mad. Tic. Ltd. Şti"nin) kusurlu oldukları ve davacı Kurumun 69.795,85 TL"si PSD geliri, 2.732,02 TL"si fiili ödemeler, 1.479,26TL"si evlenme yardımı olmak üzere toplam 74.007,13 TL"lik zararı söz konusu davalılardan rücuen talep edebileceğinin tespiti ile, 74.007,13 TL alacaktan; 69.795,85 TL"lik PSD gelirinin tahsis ve onay tarihi olan 28/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek, 4.211,28 TL fiili ödemeler ve evlenme yardımı alacağının sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek, yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine" şeklinde karar verilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davacı Kurum ile davalı şirket vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
    Davacı kurum vekili dilekçesinde özetle; davalılar arasında alt üst işveren ilişkisi olduğundan her ikisinin de sorumlu olduğunu, kusurun tamamen işverende olduğunu, gerçek zarar hesabı yapılırken müteveffanın kızlarının yaş hadlerinin 22 olarak hesaplandığını, oysa 25 alınması gerektiğini beyanla, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde düzeltilerek onanmasını, talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... İnş. Nak. Pet. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf ve cevap dilekçesinde özetle; hükme esas alınan kusur raporunun uygun olmadığını, eksik inceleme yapıldığını, ceza dosyası getirtilmeden kusur incelemesi yapıldığını, şantiye şefi...’un işveren vekili olmadığı halde bilirkişilerin yetersiz inceleme ile yönetim kurulu başkanı olarak değerlendirdiğini, yapılacak işin anahtar teslim verildiğini, kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğini, ...’ın evlenerek gelirden çıktığını, yine diğer hak sahiplerinden de evlenerek gelirden çıkan olup olmadığının araştırılması ve ilk gelir durumunun sorulması gerektiğini, pasif dönem için hesap yapılmaması gerektiğini, evlenme yardımı iş kazası nedeniyle bağlanan gelir olmadığından rücu edilemeyeceğini, mahkeme kararının yerinde olmadığını belirterek, kararın istinaf incelemesi ile kaldırılmasını, davanın reddine, uygun bulunmaması halinde eksik incelemenin tamamlanarak itirazları doğrultusunda hüküm kurulmasını talep etmiş, davacının istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
    Davalı ... Mad. Mob. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, işyerindeki işçilerin sağlığını, güvenliğini sağlamaya yönelik her türlü tedbirin alındığını, işçilere uygun çalışma ortamı sağlandığını, işçileri denetleyip, gerekli tüm yükümlülükleri yerine getirdiklerini, ölen işçinin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, verilen iş güvenliği malzemelerini kullanmadığını, diğer şirketle aralarında alt üst işveren ilişkisi olduğunu, diğer şirkete % 30 kusur verilirken kendi şirketlerine % 55 kusur verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece eksik inceleme yapıldığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın istinaf incelemesi ile yeniden değerlendirilmesini, şirket lehine karar verilmesini talep etmiştir.
    B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK"nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine” karar verilmiştir.
    Davacı Kurum vekilinin istinaf talebi ise,“...Kurum vekilince gerek dava dilekçesinde gerek ıslah dilekçesinde toplam alacağın tespitine yönelik bir talebi olmadığı halde, mahkemece hükümde belirtilmesi hatalı ise de, esasa etkili olmadığı, açılması halinde ek davada yeniden değerlendirilebileceği, gerekçede yeterli açıklama yapılmak suretiyle talep edilen alacağa hükmedilmesi gerektiği” gerekçesiyle HMK’nın 353/1-b.3 maddesi gereğince kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, kurulan yeni hükümle,
    “Davanın kabulü ile;
    a)69.795,85-TL gelirden kaynaklanan alacağın tahsis ve onay tarihi olan 28/12/2015, 4.211,28-TL fiili ödemeler ve evlenme yardımı alacağının sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek, yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
    b)Alınması gerekli 5.055,42-TL karar ve ilam harcının davalılardan müteselsilen tahsili ile Hazineye irad kaydına,
    c)Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT göre 8.490,78-TL nisbi vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,
    d)Davacı tarafından Uyap üzerinden yapıldığı görülen 1.412,30-TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,” karar verilmiştir.
    TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
    Taraf vekilleri istinaf başvuru sebepleri ile temyiz isteminde bulunmuşlardır.
    IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-Davanın yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 21/1. maddesidir. Anılan maddede, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” hükmü mevcuttur. Söz konusu hükme göre, sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan ya da ileride yapılması gereken harcama ve ödemeler yönünden herhangi bir sınır öngörülmemişken; bağlanan gelirler yönünden, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamına, sigortalı veya hak sahibinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere hükmedilebileceği öngörülmüştür. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılarak, rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı ve bunlara kusur oranları uygulanmalıdır.
    Gerçek zarar ile karşılaştırması yapılacak olan ilk peşin sermaye değerli gelir ise,hak sahipleri için gelirin başladığı tarihteki gelir olup bu durumda gelirlerde, hak sahiplerinden bir ya da birkaçının durumlarında meydana gelen değişiklikler nedeniyle hak sahiplerine bağlanan peşin sermaye değerli gelirlerin güncellenmek suretiyle arttırılmış miktarları, Kurum zararı olarak istenemeyecektir. Kurum zararının tespitinde esas alınacak olan peşin sermaye değerli gelir, gelirin başladığı tarihte hak sahiplerine bağlanan miktar olup sonraki artışların göz önüne alınması mümkün olmayacaktır.
    Eldeki davada, Mahkemece gerçek zarar hesabı yaptırılmış, ancak gerçek zarar karşılaştırması yapılan her bir hak sahibine bağlanan peşin sermaye değerli gelir,hak sahiplerinin gelire girdikleri tarihteki ilk peşin sermaye değerli gelir olmayıp hak sahiplerinden ...’nun 03.06.2015 tarihinde evlenmesi nedeniyle 17.06.2015 tarihi itibariyle geliri kesilmiş olup ...’nun gelirden çıkmış olması nedeniyle diğer hak sahiplerine bağlanan gelirler 18.06.2015 tarihi itibariyle güncellenmiş, ve bu hak sahipleri yönünden, 28.12.2015 onay tarihli güncellenmiş peşin sermaye değerli gelir ile hak sahiplerinin gelire girdiği tarih olan 01.10.2014 ile gelirlerinin güncellendiği tarih olan 18.06.2015 tarihi arasında kendilerine yapılan fiili ödeme toplamları,hak sahibi ... yönünden ise gelirden çıkmadan önce hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir bulunmadığından 01.10.2014 - 17.06.2015 tarihleri arasında kendisine yapılan fiili ödeme tutarı ile evlenme yardımı tutarının Kurum zararı olarak dava ile talep edildiği anlaşılmaktadır.
    Mahkemece, her bir hak sahibi yönünden (hak sahibi ... hariç) söz konusu güncellenmiş ilk peşin sermaye değerli gelirlerin esas alındığı ve hesaplanan gerçek zarar miktarları ile bu miktarların kıyaslanarak hüküm kurulduğu, belirlenen bu miktara ek olarak hak sahiplerine gelirlerinin güncellendiği tarihe kadar yapılan fiili ödemelerin davalıların kusur oranları karşılığı kadarının da müştereken ve müteselsilen ödenmesine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da yine hak sahiplerinin güncellenen ilk peşin sermaye değerli gelirleri esas alınmış, ayrıca her bir hak sahibi yönünden ayrı ayrı yapılan gerçek zarar hesabında, hak sahiplerinden ... ve ... yönünden gerçek zarar miktarı daha düşük olmasına rağmen bu iki hak sahibi de dahil olmak üzere güncellenmiş ilk peşin sermaye değerleri ile (hak sahibi ... yönünden ise fiili ödeme ve evlenme yardımı) hak sahiplerine gelirlerinin güncellendiği tarihe kadar yapılan fiili ödemelerin davalıların kusur oranları karşılığı kadarının da müştereken ve müteselsilen ödenmesine karar verilmiştir.
    Kurum uygulamasına göre, hak sahiplerine önceden bağlanan gelirler, bir hak sahibinin sonradan gelirden çıkması nedeniyle son gelirden çıkma tarihi esas alınarak tüm hak sahipleri yönünden gelirlerin peşin sermaye değerleri yeniden güncellenerek belirlenmesi ayrıca gelirden çıkan hak sahibinin fiili ödemeleri de ilave edilmesi yasaya uygun değildir. 21. maddede belirlenen "gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının rücu edilebilmesi" ilkesi nedeniyle bağlanan gelirlerin sonradan güncellenerek istenmesi mümkün değildir. Başka deyişle, hak sahiplerine ilk tahsis tarihinde bağlanan gelirin peşin sermaye değeri belirlendikten sonra tekrar peşin sermaye değerinin güncellenmesi mümkün değildir. Gelirden çıkan hak sahibi varsa onun yönünden sadece fiili ödeme belirlenip bu miktar rücu alacağına konu edilmelidir.
    Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalara göre,her bir hak sahibinin gelire girdiği ilk tarih itibariyle belirlenen ilk peşin sermaye değerli gelir ile hesaplanan gerçek zarar miktarları karşılaştırılarak davalıların kusur oranları nisbetinde her bir hak sahibi yönünden düşük olanı esas alınmak suretiyle davalıların sorumlu olacağı miktarın belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulüne ilişkin kararı kaldırılarak Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
    SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi