Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/2173
Karar No: 2019/1407
Karar Tarihi: 19.12.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/2173 Esas 2019/1407 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/2173 E.  ,  2019/1407 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 13. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.06.2015 tarihli ve 2014/165 E., 2015/281 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 08.10.2015 tarihli ve 2015/26849 E., 2015/27952 K. sayılı kararı ile;
    "... A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili özetle; müvekkilinin İ.E.T.T nin 1998 yılında açmış olduğu şöförlük sınavına girerek kazandığını, İ.E.T.T şöförü olarak 02/02/1998 Tarihinde çalışmaya başladığını, ancak kadro atanmasında zorluk olduğundan geçici olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bünyesinde bulunan İstanbul Ulaşım A.Ş. kadrosunda gösterildiğinin belirtildiğini, aradan zaman geçmesine rağmen müvekkilinin kadroya alınmadığını, 20/04/2001 Tarihinde kadroların... A.Ş ye geçtiğini, artık KİPTAŞ A.Ş nin çalışanı olarak gözüktüğünün gerek sendika ve gerekse İ.E.T.T tarafından kendisine bildirildiğini, bu geçiş aşamasında çalışanların hiç bir şekilde beyanlarının alınmadığını, işlemler tamamlandıktan sonra sadece sigorta bildirim formu imzalattırıldığını, müvekkilinin işe girerken zorunlu olarak Hizmet-İş Sendikası 2 nolu şubesine kayıtlarının yaptırıldığını, bu şekilde müvekkilinin her ay bu sendikaya aidat ödemek durumunda kaldığını, sendikanın da müvekkili adına işveren ile TİS yaptığını, her ne kadar müvekkilinin kadrosu önce İstanbul Ulaşım A.Ş de, daha sonra da KİPTAŞ A.Ş." de gözükse de müvekkilinin ilk işe girdiği tarihten bu yana İ.E.T.T de şöför olarak çalıştığını, gerek mesai ve gerek çalışma şartları açısından İ.E.T.T kadrosunda çalışan şöförlerden hiç bir farkının bulunmadığını, müteaddit defalar İ.E.T.T tarafından işçi teminine yönelik hizmet alımı ihalelerinin yapıldığını, bu ihaleleri önce İstanbul Ulaşım A.Ş, sonra ise... A.Ş nin aldığını, davalılar arasında yapılan işlemin muvazaalı olduğunun, müvekkilinin baştan itibaren İETT nin işçisi olduğunun Bölge Çalışma Müdürlüğü müfettişinin raporu ve İstanbul 9.İş Mahkemesinin 2010/1086 Esas sayılı dosyasından verilen kesinleşmiş kararla sabit olduğunu iddia ederek müvekkilinin çalışmaya başladığı tarihten itibaren İ.E.T.T nin kadrolu işçisi sayılmasına ve işe başladığı tarihten itibaren doğan hak kayıplarına karşılık; ücret fark alacağı, ikramiye fark alacağı, sosyal yardım fark alacağı, kıdemli işçiliği teşvik primi, kıdem tazminatı fark alacağı, 2010 yılı öncesi banka promosyon alacağı, dini bayram harçlık alacağı, ramazan bayramı kumanya para farkı, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti alacakları ve yemek ücreti fark alacaklarının faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    B) Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı İ.E.T.T Vekili cevap dilekçesinde; davanın yetkili mahkemede açılmadığını, yetkili mahkemenin Beyoğlu İş Mahkemesi olduğunu, davacının..."ın işçisi olduğunu, öncelikle davacının muvazaa iddiasının incelenmesi gerektiğini, davalılar arasında muvazaa olduğu bir an için kabul edildiği takdirde davalılar arasında yapılan sözleşmenin B.K. nın muvazaaya dair hükümleri gereğince batıl olup hükümsüz sayılması gerekeceğinden, davacının istihdamına dayanak olan hizmet ilişkisinin de kendiliğinden ortadan kalkacağını, İ.E.T.T bir kamu kurumu olması nedeniyle gerek işçi gerekse memur personelinin genel kadro ve bütçe kanunu ile sınırlandırıldığını, bu sınırların aşılamayacağını, bu sınırlama nedeniyle de davacının İ.E.T.T kadrosunda çalıştırılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin personel açığını kapatmak üzere merkezi yönetimden daimi işçi kadroları için açıktan atama izni talep ettiğini, merkezi yönetimden izin çıkmaması üzerine zorunlu olarak toplu taşıma hizmetinin aksamadan yürütülmesi için ihale ile hizmet alımına gidildiğini, ihalenin istihdam değil hizmet alımı için yapıldığını, yapılan işin bir zorunluluktan kaynaklandığını, davacı tarafın muvaaza, ücret ve diğer hakları hakkında şimdiye kadar her hangi bir itirazının söz konusu olmadığını, alacakların zamanaşımına ugradığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    Davalı... vekili cevap dilekçesinde; Kiptaş ve İ.E.T.T nin iki ayrı kurum olduğunu, davacının..."ın personeli olduğunu, bu durumun Mahkeme kararları ile sabit olduğunu, davalılar arasında yapılan sözleşmenin hukuka uygun olarak yapıldığını, muvazaalı olmadığını, davacının taleplerinin hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
    C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı, taraflar temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir
    2-Somut uyuşmazlıkta; açılan dava belirsiz alacağı tespit davası olup, kısmi eda külli tespit şeklinde açılan bu davada, davacı vekili talep konusu alacakların miktarı tespit edildikten sonra kalan kısmını ıslah suretiyle talep etmiştir. Belirsiz alacak davasının her türünde, zamanaşımı dava tarihine göre dikkate alınır ve davanın açılması ile tüm alacak için zamanaşımını keser. Mahkemece bu husus dikkate alınmadan, davanın niteliği gözden kaçırılarak ıslah dilekçesi üzerine zamanaşımı itirazı nedeniyle, alacakların bir kısmının reddi hatalıdır. Islah edilen miktar dava tarihine göre zamanaşımına uğramadığından hüküm altına alınmalıdır..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava; işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; davanın belirsiz alacak ve tespit davası olduğunu, müvekkili işçinin esasen davalı İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü (İETT) işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak diğer davalı... İstanbul Konut İmar Planı Ulaşım Turz. San. Tic. A.Ş. (Kiptaş) işçisi olarak gösterildiğini, bu nedenle davalı İETT iş yerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinden yararlanamadığını ileri sürerek davalı İETT’nin kadrolu işçisi sayılarak fark işçilik alacaklarının tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar vekilleri; davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece 08.10.2012 tarihli ve 2012/68 E., 2012/568 K. sayılı kararı ile davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece 25.02.2014 tarihli ve 2013/5940 E., 2014/5815 K. sayılı kararıyla davacı işçinin baştan itibaren İETT işçisi olması karşısında muvazaanın olmadığına dair yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğundan bahisle karar bozulmuştur.
    Mahkemece 30.06.2015 tarihli ve 2014/165 E., 2015/281 K. sayılı kararıyla; Özel Daire bozma kararına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece 17.03.2016 tarihli ve 2015/637 E., 2016/131 K. sayılı kararıyla; önceki hükümde direnilmiştir.
    Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılar arasındaki asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun ve baştan itibaren davalı İETT işçisi olup olmadığının tespiti ile toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark işçilik alacaklarının tahsili istemli eldeki davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava olarak mı açıldığı, burada varılacak sonuca göre talep konusu alacakların miktarı tespit edildikten sonra kalan kısmın ıslah suretiyle arttırılması üzerine arttırılan bu miktarlar yönünden zamanaşımının dikkate alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemenin direnmeye yönelik 17.03.2016 tarihli kararının gerekçe kısmında kabul edildiği belirtilen alacak miktarları ile hüküm fıkrasında yer alan alacak miktarlarının farklı olması nedeniyle gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulup oluşturulmadığı hususu ön sorun olarak görüşülüp tartışılmıştır.
    Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre karar, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
    Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
    Diğer taraftan yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
    Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüte yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.
    Önemle vurgulanmalıdır ki, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini, bozma kararına karşı tarafların beyanlarının tespiti ile uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararları ile sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak da kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
    Başka bir ifadeyle, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması, kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
    Nihayet direnme kararları, yapıları gereği yasanın hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı bir Yargıtay dairesinin bu denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
    Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında:
    Mahkemece direnme kararının gerekçe kısmının son paragrafında, “…“Davacının hak ettiği alacakların miktarı konusunda alınan bilirkişi raporunda 1.507,91-TL ücret fark alacağı, 1.155,86-TL ikramiye fark alacağı, 250,00-TL kıdemli işçiliği teşvik primi ve 373,69-TL fazla mesai ücreti, bayram ve genel tatil ücreti fark alacaklarının bulunduğu hesaplanmış olup, fazla çalışma ücretinden takdiren 1/3 oranında indirim yapılıp ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.” denildikten sonra hüküm fıkrasında bu kez; “2.279,41-TL Ücret Farkı Alacağının 1.500,00-TL"sinin dava tarihinden itibarin, kalan 779,41-TL"sinin 31/03/2015 ıslah tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle,
    1.359,95-TL İkramiye Fark Alacağının 1.000,00-TL"sinin dava tarihinden itibarin, kalan 359,95-TL"sinin ıslah tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle,
    250,00-TL Kıdemli İşçi Teşvik Pirimi Alacağının dava tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle,
    390,76-TL Fazla Çalışma Ücretinden 200,00-TL"sinin dava tarihinden itibaren kalan 190,76- TL"sinin ıslah tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine…” şeklinde hüküm oluşturulduğu, gerekçe kısmında yer alan alacak miktarları ile hüküm fıkrasındaki alacak miktarlarının birbiri ile uyumlu olmadığı anlaşılmıştır.
    Açıklandığı üzere mahkemece, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratacak şekilde bir karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Hâl böyle olunca yerel mahkeme kararının işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.12.2019 tarihinde oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi