3. Hukuk Dairesi 2019/3154 E. , 2019/5243 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davaya konu taşınmazın paydaşı olduğunu, davalıların kardeşleri olduğunu, taşınmazda onların da payları olduğunu ,babaları vefat edince davalıların rızası ile dairede oturduğunu, 1. ve 2. katı kaloriferli daireye çevirdiğini, sıva, boya, elektrik tesisatı, su tesisatı, yer döşemesi, tavan,cam kapı, pimapen, iç kapı, banyo mutfak, tuvalet, fayans, dolap, kalorifer tesisatı yaptırdığını, depoda tadilat yaptırdığını, yaptığı masraflar için tespit yaptırdığını ileri sürerek şimdilik 69.993.00.- TL dava tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, 1. katın tamamını ortak murisin yaptırdığını, baba vefat edince 1. kattaki eve anneleri, teyzeleri ve davacının taşındığını, davacının evlendikten sonra da davalıların rızasını almadan 2. kattaki dairede yaşadığını, yaşadığı bu yerde boya badana onarım yaptırdığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 69.520,00-TL"nin dava açılma tarihi olan 16/02/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir .
Türk Borçlar Kanunu"nun 77. ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkisinden söz edilebilmesi için, bir tarafın mal varlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhine çoğalması gerekir. İade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu muhdesatın yapıldığı anda ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği ileri sürülemez. Zira, vücuda getiren tarafından kullanılan muhdesatın, diğer kişilere herhangi bir katkısı bulunmamaktadır. Daha açık bir ifadeyle azalma ve çoğalmanın, dava konusu taşınmazın davacı tarafından davalıya teslim edildiği tarihte gerçekleştiğinin kabulü zorunludur.
Mahkeme tarafından da yargılama sırasında, davaya konu yapının (dava tarihi itibari ile) davacının kullanımında olup olmadığına ilişkin araştırma ve tespitin yapılmadığı anlaşılmıştır. Şu durumda mahkemece, tanık beyanları da dikkate alınarak davacının muhdesat bedelini talep ettiği taşınmazda oturup oturmadığının araştırılıp taşınmaz davacının kullanımında ise sebepsiz zenginleşme olgusunun henüz gerçekleşmediği gözetilerek hukuki yarar yokluğu nedeni ile davanın reddinin gerekeceğinin gözetilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Mahkemece muhdesat bedelinin talep edildiği taşınmazın davacının kullanımında olmadığının tespiti halinde ise; dinlenen tanık beyanlarının ayrıntılı olarak incelenerek, davacının davaya konu yere yaptığı katkılar kesin olarak tespit edilerek , bu konuda gerekirse bilirkişi ek raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir .
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"un 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.