10. Hukuk Dairesi 2019/94 E. , 2020/1628 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı ve fer"i müdahil Kurumu vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı ve fer"i müdahil Kurumu vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
01.12.1993 - 01.01.2001 arasında davalı yanındaki hizmetinin tüm sigorta kollarına tabi geçtiğinin tesbiti istemine ilişkindir
II-CEVAP:
Davalı ... vekili, süre uzatımı talebinde bulunmuş, davacının 93-2000 dönemi ... 28/07/2000"den itibaren Türk vatandaşı olmak kaydı ile 01/12/1993 den itibaren müzik ve sahne sanatları fakültesinde sahne uygulayıcısı olarak görev yaptığını, 28/12/1993 tarihli işe giriş bildirgesi ile sigortaya bildirildiğini, 506 sayılı Yasanın 3/2. maddesine göre Türk uyruklu olmayanların kurumdan yazılı istekte bulunması halinde uzun vadeli sigorta kollarından yararlanabileceğini böyle bir talep olmadığından kısa vadeli sigorta kolları üzerinden bildirim yapıldığını, emsal olarak bildirilen kararlarda işe giriş bildirgesinin yazılı istek yerine geçeceği gerekçesinin yasal olmadığı, yazılı talep olmadıkça uzun vadeli sigorta kollarından yararlandırılmanın mümkün bulunmadığı belirtilerek davanın reddi istenilmişti.
Fer"i müdahil konumundaki ... vekili ise davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davanın kabulü ile davacının 01/12/1993 - 31/12/2000 döneminde davalı üniversiteye ait 133860 sicilli iş yerinde 506 sayılı Yasanın 79. maddesi kapsamında tüm uzun vadeli sigorta kollarına tabi olacak şekilde ücret bordrolarında yazılı ücrete göre belirlenen dönemin prime esas kazanç miktarı üzerinden çalıştığının tespitine , karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
506 sayılı Yasa"nın 3/II-A maddesini değiştiren 4958 sayılı Yasa"nın yürürlüğe girdiği 06/08/2003 tarihine kadar olan dönemde, yabancıların uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmaları için yazılı istek arandığı, davacının 01/12/1993 tarihinde işe girdiğini belirten işe giriş bildirgesinin süresinde Kuruma intikal ettirildiği ve bildirgede kısa vadeli sigorta kollarına tabi olmayı içeren bir kayıt bulunmadığı, bu şekilde verilen işe giriş bildirgesinin yabancı uyruklu sigortalılar için 506 sayılı Yasa"nın 3/II-A maddesinde öngörülen yazılı istek yerine geçeceği kabul edilerek, davacı adına kısa vadeli sigorta kollarından prim yatırılan 01/12/1993 - 31/12/2000 tarihleri arasında, davacının 506 sayılı Yasa kapsamında uzun vadeli sigorta kollarına tabi çalışmış sayılmasına ilişkin Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı ve fer"i müdahil Kurum avukatları, davaya konu kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-İş mahkemelerince verilen ve HUMK hükümlerine göre temyiz edilen kararlarda temyiz süresi tebliğ tarihinden itibaren 8 gün, katılma yolu ile temyiz süresi ise temyiz dilekçesinin tebliği tarihinden itibaren 10 gündür. Bölge Adliye Mahkemelerince verilip HMK hükümlerine göre temyiz edilen kararlarda temyiz süresi, 20.07.2016 - 24.10.2017 tarihleri arasında 8 gün, 25.10.2017 tarihinden sonra ise 2 haftadır. Katılma yolu ile temyiz süresi ise 2 haftadır.
Yine HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kanuni süre geçtikten sonra verilirse, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar vermesi gerekir. Ancak temyiz edilen karar temyiz süresi geçtiği halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verebilecektir.
Somut olay incelendiğinde, hüküm davalı ... Rektörlüğüne 13.11.2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, temyiz ise 3.12.2018 tarihinde yapılmıştır. Bu duruma göre davada 2 haftalık temyiz süresi geçtiğinden temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünde reddine,
2-Fer"i müdahil Kurum vekilinin temyizi yönünden;
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 3. maddesinin II-A fıkrasının 4958 sayılı Yasa’nın 57. maddesi ile yürürlükten kaldırılmadan önceki halinde; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan kimselerden Kurumdan yazılı istekte bulunanlar hakkında ve istek tarihinden sonraki aybaşından başlanarak uygulanacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, Mahkeme tarafından sigortalı işe giriş bildirgesinin yazılı istek yerine geçeceğine dair gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, sigortalı işe giriş bildirgesinin yazılı istek yerine geçmeyeceği 506 sayılı Yasanın 3/II-a maddesi hükmü karşısında belirgindir. Bu nedenle Mahkemece davacı tarafından yapılmış yazılı bir istek bulunup bulunmadığı araştırılmalı, şayet yazılı istek mevcut değilse davanın reddi gerektiği gözetilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, fer"i müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üye ..."ün muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ..."ın oyları ve oy çokluğuyla 25/02/2020 gününde karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davalı işveren nezdinde 01.12.1993 - 01.01.2001 tarihleri arası dönemde geçen çalışma sürelerinin tüm sigorta kollarına tabi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi, istem gibi davanın kabulüne karar vermiştir.
Fer"i müdahil Kurum vekilinin İstinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesince, kurum işleminin aykırılığından bahisle SGK"nun başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmün, fer"i müdahil SGK vekilleri tarafından temyizi üzerine Dairemizce özetle "…506 sayılı Yasanın 3/II-a madde hükmü uyarınca kuruma yapılmış yazılı başvuru koşulunun araştırılmasına.." yönelik olarak verilen bozmaya aşağıda gösterilen nedenlerle iştirak etmiyorum.
Davacı, davalı işveren nezdinde 01.12.1993 - 01.01.2001 tarihleri arası dönemde geçen çalışma sürelerinin tüm sigorta kollarına tabi olduğunun tespitini istemiş olup, iddiaya konu hizmetin geçtiği dönemlerde yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması gerektiği dikkate alındığında, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. Bu maddedeki “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.” düzenlemesi uyarınca sözü edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları hususu kurumca tespit edilemeyen sigortalılara mahkemeye başvurarak hizmetlerini ispatlama olanağı getirilmiştir. Çalışılan sürenin belirlenmesi anılan maddeler kapsamında açılacak bir hizmet tespiti davası sonucunda mümkün olabilmektedir.
Anayasa’nın 12. ve 60. maddelerinde belirlenen sosyal güvenlik hakkının, sosyal hukuk devletinin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alması yükümlülüğü ile birlikte değerlendirildiğinde, kişiye sıkı sıkıya bağlı dokunulmaz ve vazgeçilemez bir hak olduğu hususu 5510 sayılı Yasanın 92. Maddesinde de benzer şekilde tekrar edilmiştir.
“Sigortalılığın zorunlu oluşu, sona ermesi ve sosyal güvenlik sicil numarası” başlıklı maddede; “Kısa ve uzun vadeli sigorta kapsamındaki kişilerin sigortalı ve genel sağlık sigortalısı olması, genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilerin ise genel sağlık sigortalısı olması zorunludur. Bu Kanunda yer alan sigorta hak ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmak, azaltmak, vazgeçmek veya başkasına devretmek için sözleşmelere konulan hükümler geçersizdir.
Sigortalılık, bu Kanunda sayılan sigortalı sayılma şartlarının kaybedilmesi veya ölüm halinde sona erer...”
Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Yabancı uyruklu kişilerin sigortalı sayılıp sayılmayacakları hususunda ise; yasadaki ve sosyal güvenlik hukuku anlayışındaki değişim süreci de dikkate alınarak daha önceki yasal mevzuat çerçevesinde konu incelenecek olursa;
4958 sayılı Yasa"nın 57 maddesiyle 06.08.2003 tarihinde yürürlükten kaldırılan Mülga 506 sayılı Yasanın 3. maddesinin II-A fıkrasında; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan kimselerden Kurumdan yazılı istekte bulunanlar hakkında ve istek tarihinden sonraki aybaşından başlanarak 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışabilmeleri söz konusu iken, bu yasanın yürürlükten kalktığı tarihten sonra yabancı uyruklu olanların istekleri olup olmadığına bakılmaksızın tüm sigorta kolları kapsamında sigortalı olarak çalışmaları mümkün hale gelmiştir.
506 sayılı Yasa bakımından; 06.08.2003 tarihinden önce, yabancıların Türkiye’de herhangi bir işveren nezdinde çalışmaları durumunda, kısa vadeli sigorta kollarına tabi tutulmaları esas, uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmaları ise istisna olarak öngörülmüş olup, çalışanların kuruma başvuruları ve talepleri halinde uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmaları mümkün olabiliyor iken, 06.08.2003 tarihi sonrasında, yabancıların istek veya başvurusu aranmaksızın artık tüm sigorta kollarına tabi olmaları esası getirilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonraki bir dönem bakımından ise ;Yasanın “sigortalı sayılanlar” başlıklı 4/2-(c) bendinde; “Mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülke uyruğunda olanlar hariç olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdi ile çalışanlar..” hükmü öngörülmüş olup, yabancı ülke vatandaşı olmak, esasen sosyal sigortalardan yararlanmaya engel bir neden değildir.
Madde hükmünü, karşılıklılık esasına dayalı uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış yabancı ülke vatandaşlarına, hiçbir şekilde Türk sosyal güvenlik sisteminin uygulanamayacağı şeklinde değil, bunlara öncelikle ilgili sosyal güvenlik sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağı, burada hüküm yoksa 5510 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağı şeklinde anlamak gerekir.(Prof. Dr. A. Can Tuncay,/ Prof Dr. Ömer Ekmekçi, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri,15. Bası, Beta Yayınevi, sh.243; Prof. Dr. Ali Güzel , Prof. Dr.Ali Rıza Okur / Doç. Dr. Nurşen Caniklioğlu, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri,13.Bası, Beta Yayınevi, sh:107)
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; açıkça ve münhasıran uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin olarak verildiği anlaşılan (kısa vadeli sigorta kollarına tabi olmayı içeren bir kayıt da bulunmayan) 01.12.1993 günlü işe giriş bildirgesinin davacı sigortalı tarafından imza edilmesiyle başvuru şartının gerçekleşmiş olması; giderek işveren tarafından 1993-2001 arası bildirimlerin uzun vadeden kesintisiz şekilde bildirildiğinin dört aylık sigorta bildirimleri bordrolarıyla açıkça yapılmış olması; keza, anılan mülga yasa maddesinde öngörülen ve sosyal güvenlik hukuku ilkelerine aykırı olduğu anlaşılan şekil şartına ilişkin düzenlemenin yasa koyucu tarafından bilahare yürürlükten kaldırılmış olması ve yürürlükten kaldırılan bu düzenlemeye dayanılarak yıllar sonra çalışmayı geçersiz sayan kurum işleminin Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde ifadesini bulan evrensel nitelikteki objektif iyiniyet kurallarıyla bağdaşması da mümkün olmadığından Daire çoğunluk görüşüne katılmak mümkün değeldir.
Belirtilen nedenlerle çoğunluğun aksi yöndeki bozma kararına katılmayıp, anılan değerlendirmelere uygun yaklaşım gösteren Bölge Adliye Mahkemesi Kararının ONANMASI gerektiğini düşünüyorum.