Esas No: 2020/140
Karar No: 2022/3146
Karar Tarihi: 16.03.2022
Danıştay 6. Daire 2020/140 Esas 2022/3146 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2020/140 E. , 2022/3146 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2020/140
Karar No : 2022/3146
DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : …. Bakanlığı
VEKİLİ :Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : … Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Amasya İli, Tokat İli ve …. İli sınırları içerisinde … Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan "…" ile ilgili olarak … Bakanlığı tarafından verilen … tarihli "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Dava konusu işlemin mevzuata, uluslararası sözleşmelere ve kamu yararına aykırı olduğu; halkın katılımı toplantısının yapılmadığı; çok sayıda köy ve yerleşim yerinin projeden etkilendiği; projenin içme kullanma sularına, tarım ve hayvancılığa, alanın doğal bitki örtüsüne, tarihi ve kültürel alanlara etkisinin ÇED Raporunda yeterli düzeyde incelenmediği ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI :
Öncelikle, usule ilişkin olarak, ehliyet ve süre hususunun re'sen incelenmesi istenilmiştir.
Esasa ilişkin olarak; ÇED sürecinin mevzuata uygun olarak yürütüldüğü, … tarihinde ….tarihinde ise 2. İnceleme Değerlendirme Komisyonu Toplantısının yapıldığı, halkın katılımı toplantılarının mevzuattaki usule uygun olarak ilan edildiği ve yapıldığı; 20/09/2019 tarihinde dava konusu ÇED Olumlu kararının verildiği; … Otoyolu Projesinin … nolu yatırım programında yer alan bir kamu projesi olduğu; projenin içme kullanma sularına, tarım ve hayvancılığa, alanın doğal bitki örtüsüne, tarihi ve kültürel alanlara etkisinin ÇED Raporunda yeterli düzeyde incelendiği; sonuç olarak, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ :
Dairemizin 28/04/2020 tarihli, 2020/140 sayılı ara kararına istinaden, 03-04/06/2021 tarihlerinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunda, dava konusu işleme dayanak teşkil eden ÇED Raporunun, alana ait jeolojik/hidrojeolojik özellikler ve biyoçeşitlilik, projenin su kaynaklarına, tarım ve orman alanlarına etkileri, kazı fazlası malzeme depolama alanları, hafriyat yönetimi, kurulması zorunluluk arz eden kırma-eleme tesisleri ve arkeolojik açıdan pek çok eksiklikler içerdiği tespit edildiğinden; söz konusu eksiklikler giderilmek üzere, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ : Dava, Amasya İli, Tokat İli ve … İli sınırları içerisinde … Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan "Merzifon-Gürbulak Otoyolu Projesi" ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen … tarihli "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 2. maddesinde; "Çevresel Etki Değerlendirmesi: Gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları; Proje Tanıtım Dosyası: Gerçekleşmesi plânlanan projenin yerini, özelliklerini, olası olumsuz etkilerini ve öngörülen önlemleri içeren, projeyi genel boyutları ile tanıtan bilgi ve belgeleri içeren dosyayı" ifade ettiği; 10. maddesinde; "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Petrol, jeotermal kaynaklar ve maden arama faaliyetleri, Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır. Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir." hükümlerine yer verilmiş; Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde de; ''Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmıştır.
Danıştay Altıncı Dairesince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; Merzifon-Gürbulak Otoyol Projesinin, TRACECA Ulaşım koridoru içerisinde yer alan projenin TRACECÂ - Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaşım Koridom, TRACECA Avrupa, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinde İpek Yolu'nun yeniden canlandırılarak uluslararası ulaştırmanın gelişmesini hedefleyen hükûmetlerarası bir program olduğu, davaya konu ÇED Raporu'nda incelenen Merzifon-Gürbulak Otoyolu (Merzifon-Koyulhisar arası) projesi güzergahının, Samsun, Çorum, Tokat Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı, Amasya İli 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve Yozgat Sivas Kayseri Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı olmak üzere üç 1/100.000 Çevre Düzeni Planı alanı içerisinde kaldığı, projenin, henüz bu üç onaylı plana da işlenmediği, ÇED raporunda özellikle yaban hayatının korunması için bu geçitlerin özellikleri, hangi sıklıkta yapılacağı ve yerlerin belirlenmediği, geçit yapılacağının taahhüt edilmesinin yeterli olmadığı, karayolu mesafesinin uzun olduğu dikkate alındığında aralarındaki mesafe çok açık "ekolojik geçitler”in bu canlılar için kullanılamayacağı, bölgedeki canlı türlerine bağlı olarak "ekoloji geçiler" planlanması gerektiği, ÇED raporunda karayolu güzergahının orman alanı içinden geçeceğinin belirtildiği ve ağaç kesileceğinin ifade edildiği, ancak ne kesilecek ağaç türleri ne de ağaç sayısı üzerinde bir çalışma yapılmadığı, bunun da raporun ciddi bir eksikliği olduğu, yol yapımından etkilenecek ormanlık alan ve bu bölgedeki meşçere haritalarının anlaşılması zor bir formatta (okunamıyor) verildiği, bu durumda ağaç sayılan hakkında bir çalışma yapılması beklendiği, otoyolun geçeceği alanın orman özelliklerinin (bitki türleri, yoğunluk vb.) kapsamlı incelenmesi gerektiği, yol inşaatı için beton tesisi veya kırma eleme tesisi kurulmayacağı ifade edildikten sonra, gerekli görülmesi halinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığından kurulması için izin alınacağı belirtildiği, ancak otoyol yapımı sırasında ortaya çıkacak taşlarında otoyolun inşaatında kullanılacağı belirtildiği, kırma ve eleme işlemi yapılmadan çıkaca taşların yol inşaatında kullanılır hale gelmesi mümkün olmadığından birden fazla kırma ve eleme tesisine ihtiyaç duyulacağı, bu durumun ÇED raporuna konmamış olmasının projede önemli bir eksiklik olduğu, otoyol yapımı için gerekli olan elektriğin gerekli izinler alındıktan sonra şantiyelere gidileceğinin belirtildiği, bu durumun yeni direk hatlarının kurulmasını gerektirebileceği, bu durumda enerji nakil hatlarını çevresel etkisinin de ÇED raporunda yer alması gerektiği, ÇED raporunda oluşacağı belirtilen hafriyatı taşımanın, depolamak, özellikle orman alanları olan bölgeler de dikkate alınırsa, çok ciddi planlama gerektiği, proje maliyetleri açısından, oluşacak hafriyatı olabildiğince tekrar kullanmak tercih edileceği, ancak oluşacak bu hafiyatın dolgu ihtiyacını nasıl karşılayacağının belirsiz olduğu, hafriyat alanlarının tanımlı olmadığı, raporda heyelan bölgeleri olması belinilmesine rağmen, bu konuda çalışmaların daha sonra yapılacağı taahhüt edilmediği, konunun yol ve çevre güvenliği açısından önemli olması nedeniyle daha kapsamlı ele alınması gerektiği, su kaynaklarına etki konusunda, ilk aşamada yapılması gerekenin, proje alanı ve etki alam içinde yeralan su (kullanım) envanterinin çıkarılması olduğu, ancak bunun raporda yer almadığı, proje güzergahı üzerindeki yerleşim birimleri, tarım, sanayi vb sektörler içme-kullanma sularını nereden sağladıkları, bu yerlerin proje alanı dikkate alındığındaki hidrolojik/hidrojeolojik konumlan, bu kaynakların proje faaliyetlerinden (inşaat dönemi ve işletme dönemi dikkate alınarak) miktar ve kalite açısından etkilenip etkilenmeyecekleri, etkilenecek olurlara hangi düzeyde ve ne yönde etkilenecekleri ortaya konması gerektiği, bu kapsamda, örneğin, trafik yoğunluğu ve buna bağlı oluşabilecek kirletici girişinin irdelenmediği, yağışlar sırasında otoyol üzerine düşen kirletici unsurların drenaj yoluyla ulaşabilecekleri yüzeysulan ve yeraltısuları tanımlanmadığı, etki düzeyi ile ilgili bir değerlendirme yapılmadığı, raporun, birçok yönden kurallara uygun olarak süreci tamamlamış olmakla beraber, biyolojik açıdan yetersiz olduğu, biyolojik liste eksik hazırlandığı için verilerde çok eksikler bulunduğu ve bu nedenle gerekli tedbirlerin verilmediği, projenin gerçekleştirileceği alanda yoğun tarım bölgeleri mevcut olduğu, raporda "tarınsal faaliyetler, hayvan ve tarım makinalarının karayolunu geçişleri için gerekli sanat yapılan yapılacaktır” denmesine rağmen proje öncesi mevcut koşulda neredeyse kuş uçuşu bir yön ile geçiş mümkünken, proje sonrasında çiftçilerin karşı tarafta kalan arazilerine gidişlerinin ciddi anlamda zorlaşacağı, gidiş yollannın uzayacağı, yakıt giderlerinin artacağı, raporda projeden kaynaklanabilecek sorunlar dile getirildiği ancak çözüm önerilerinin hep havada bırakıldığı, sorunların olduğu yerler için ne bir örnek çözüm, ne de rakamsal bir ayrıntı verilmediği, su kaynaklan açısından, su iletim hatlarıyla oluşan kesişmeler için de yine örnek çözümler sunulmadığı, mevcut rapor, ortaya çıkması olası olan birçok konuya değinmediği gibi ortaya çıkması kesin olan kesişme, geçit, menfez gibi mutlak sorunlar için de yeterli çözüm getirmediği, projeden kaynaklanabilecek olumsuz etkiler tanımlanmadığından, olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması veya kabul edilebilir düzeye indirilmesi için hangi tedbirlerin alındığı somutlaştırılmadığı, DSİ kurum görüşleri kapsamında tanımlanan hususlar ve eksikliklerle de sınırlı kalacak şekilde, su kaynakları ile ilgili "genel taahhütler”le yetinildiği, Merzifon —Gürbulak Otoyolu Projesi ÇED raporu tarımsal açıdan değerlendirildiğinde önemli eksikliklerin bulunduğu, Merzifon-Koyulhisar arası otoyol güzergahı l. sınıf tarım arazilerini içerdiği ve yer yer organik tarım bölgeleri de güzergâh üzerinde bulunduğu, ÇED raporunda tarım alanlarının çoğu mera arazisiymiş gibi bir bakış ile değerlendirme yapıldığı ve arazi için gerekli değer verilmediği, otoyol güzergahı üzerinde kıymetli kültür bitkilerinin yetiştirildiği alanlar bulunduğu, bu alanlarla ilgili olarak güzergahın neden oradan geçmesi gerektiğinin belirtilmediği, su kaynaklarının ve su iletim hatlarının değerlendirilmelerinde de yeterli açıklamalar yapılmadığı, sulama sistemleri açısından kesişmelerin dahi verilmemiş olduğu, ortaya çıkabilecek sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirmeye alınmadığı ve bu durumun ÇED raporunun eksikliğini ortaya koyduğu, otoyol rotasının 0-130 km'sine kadar olan bölümün tarım alanı içerisinde yer aldığı, bu alanda sulu tarım yapıldığı, 10-115 km ler arasının meyve bahçelerinden oluştuğu, Amasya, Tokat ve Sivas illerinin tarım alanları ve üretimi yapılan ürünler hakkında geniş bilgiler vermekle beraber, otoyoldan etkilenmeleri veya etkilenmemeleri hakkında bilgi olmadığı, bu konuyla ilgili muallakta cümle kullanıldığı, halbuki bu hususların açıkça ortaya konulması gerektiği, raporda çok az yer verilmiş olan meyve (özellikle kiraz) bahçeleri ve organik tarım alanlarına ilişkin yorum bulunmadığı, yakınından bir karayolu geçmesi, organik tarım alanının özelliğini yitirmesi için yeterli olduğu, bu alanlara nasıl bir çözüm bulunacağı açıklanmadığı, meyve bahçelerinde entansif tarım yapılmakta ürünlerin bir kısmı ihraç edildiği, karayolu geçirilerek bölünen meyve bahçelerinde meyve kalitesinin bozulacağının kesin olduğu, bu konulara ilişkin çözüm önerilerinin de raporda yer almadığı, bu cihetle raporda bahsi geçen tedbirlerin bazı sorunların çözümü için yetersiz olduğu, güzergah boyunca yerleşim birimleri ve diğer sektörlerin içme-kullanma suyu olarak kullandıkları kaynakların envanteri ve proje faaliyetlerinden (inşaat dönemi ve işlene dönemi dikkate alınarak) miktar ve kalite açısından etkilenip etkilenmeyecekleri, etkilenecek olurlarsa hangi düzeyde ve ne yönde etkilenecekleri ortaya konmadığından, projenin alandaki yerüstü ve yeraltısuyu kaynakları ile yörede yaşayan halkın içme ve kullanma suyunu etkileyip etkilemediği konusunda bir değerlendirme yapılamadığı, otoyol güzergahı üzerinde pek çok sulama alanı, HES, regülatör ve birçok dere bulunduğu, bu su kaynakları ile ilgili olarak raporda çok genel ifadelerin kullanıldığı, raporda "Dere Yatakları ve Taşkınlar” genelgesine uyulacağı dahi belirtilmediği, mevcut haliyle ÇED raporunun pek çok kuru dereyi tehdit eder nitelikte olduğu, su kaynaklan, su iletim hatları açısından gerekli tedbirleri içerir nitelikte olmadığı, su kaynaklan ile ilgili en önemli konulardan birisi olan su iletim ve dağıtım hatlarının geçtiği yerlere genelde geçit konmayıp projede zaten var olan geçitlere, bu su hatları yönlendirildiği ve su iletim hattının uzamasının söz konusu olduğu, su iletim hattının uzamasının, sürtünme kayıpları nedeniyle borulardaki su basıncını düşürdüğü ve bu durumun suyun istenilen noktalara ulaşmasını engelleyebildiği, benzer durumlarda su hattındaki basıncı artırabilmek için ilave pompa ile çözüm sağlandığı, ancak bu durumun çiftçilerin su maliyetini artırdığı, güzergâh ile kesilen herhangi bir su hattının nasıl karşıya geçirileceğine dair bir çözüm önerisi ve tedbir verilmediği, raporda verilen bilgilerin genel ifadelerle sınırlı kaldığı, projeye özgü sorunlar ve bu sorunlara karşı hangi projeye özgü tedbirler alınacağı konusunda herhangi bir bilgi verilmediği, proje alanının uzun bir kısmı tanm arazilerinden geçtiği için buralarda doğal biyolojik çeşitlilikten bahsedilemeyeceği, ancak Almus ve Koyulhisar'a kadar olan alanlarda doğal meşe ormanları ve karışık ormanlar ve yer yer açık bölgeler bulunduğu, buralardaki biyoçeşitliliğin özellikle bitkilere ait veriler literatür özetine dayandığı için genel durumu yansıtamadığı, biyoçeşitliliğin aydınlatılmasında sadece bir biyoloğun yerine konularında uzmanların bizzat arazi çalışmaları ile ortaya konulması gerektiği, incelemeler sonucunda, yol güzergahı içerisinde kalan tümülüs (anıtsal yığma toprak mezar), nekropol (mezarlık) ve kale yapıların bulunduğu yerlerde ÇED çalışmaları açısından önlemlerin alındığı bölge kurul uzmanları tarafından yapılan tescil çalışmalannm doğrultusunda yol güzergahının belirlendiği ve gerekli önlemlerin alındığı tespit edildiği ancak söz konusu otoyolun ÇED çalışmasının Tokat merkezdeki Komana Höyük yerleşmesi ile ilişkili olan çözümünün proje kapsamında ise doğru çözümlenmediğinin tespit edildiği, Komana Antik Kenti bir höyük yerleşmesi olarak bölgenin önemli arkeolojik değerlerinden bir tanesi olarak literatürdeki yerini aldığı, arkeolojik kazı çalışmalarının devam ettiği bu önemli yerleşim alanına sınır olarak oluşturulmuş otoyol projesi her ne kadar l. Derece sit alanı içerisine yerleştirilmemiş olsa da, bir höyük yerleşiminin yakın topoğrafraya dağılımının göz ardı edildiği, ayrıca bu alanda ayaklar üzerinde yükseltilerek üretilmiş otoyol projesinin görsel bütünlük içerisinde höyüğün hemen yanından geçirilmiş olması hem de höyük kotundan daha yüksek bir kotta geçirilmiş olmasının arkeolojik alanlardaki korumacılık ve sergileme anlayışı açısından kabul edilecek bir durum olmadığı, ayrıca halen kazı çalışmaları devam eden, ayrıca gelecekte de devam etmesi öngöıülen arkeolojik çalışmaların ÇED çalışmasında gösterildiği gibi arkeolojik yerleşmeye çok yakın bir mesafede olan ve sirkülasyonu çok yoğun olacak uluslararası bir otoyolun altında ve yanında yapılıyor olmasının arkeolojik bilimsel ve korumacılık anlayışı açısından kabul edilemez olduğu, projenin çevresel etkilerini en aza indirecek veya koruyacak önlemlerin uygulanacağı belirtildiği, ancak bu uygulamaların teknolojilerinin ÇED raporunda ortaya konmadığı, o nedenle yapılacağı vaat edilen önlemlerin mevzuatı ne kadar kapsayacağını değerlendirmenin mümkün olmadığı, Merzifon-Gürbulak Otoyolu (Merzifon-Koyulhisar arası) güzergahının mevcut planlanan öngördüğü yol ağı ve yerleşim dokusu ile de hiçbir ilişkisi bulunmadığı, bu yeni yapının gerçekleştirilmesi halinde mevcut ya da planla öngörülen yerleşimler, planlı yapı, yol ağı ve çözümleri, planlarda korunmaya çalışıldığı gözlenen orman alanları gibi kullanımları gözetmediği, güzergahın mevcut planlı yapıya uyum sağlamak yerine yepyeni bir yapı ortaya koyup mevcut planlan da buna uymaya zorlayacağı anlaşıldığı, bu durumda ÇED sürecinin, planlama mevzuatı açısından uygun görülmekle birlikte mevcut planlarla arasında bir ilişki bulunmadığı, bu tip büyük çalışmaların muhakkak biyolojik açıdan çevreye olumsuz etkileri olacağı, projenin çevreye olumlu etkilerinin açıkça taahhüt edilmesi gerektiği, ÇED olumlu kararı verilmiş olunmasına rağmen, raporda birçok konu ve sorunun çözümü ile ilgili ve alınacak tedbirlere dair ciddi eksiklikler bulunduğu, yapılması planlanan projenin ülkemiz açısından önemli ve yapımı gerekli bir proje olduğu, ancak hazırlanan ÇED raporunun ortaya çıkması kesin olan problemlerde bile yeterli çözümü ortaya koyacak bir niteliği bulunmadığı, raporun ortaya çıkacağı kesin sorunlara net çözümlerle cevap vermesi, ortaya çıkma ihtimali olan sorunlara da net olmasa dahi çözüm bulunacağına dair garantiyi verebilmesi gerektiği, su kaynaklan açısından, Çevresel Etki Değerlendirme çalışmasının dayandığı temel ilkelere göre yapılarak, eksikliklerin "genel ifadeler ve taahhütler" şeklinde değil de projenin etkilerine özgü sorunları ortaya koyarak ve bu sorunlara karşı somut önlemler tanımlanarak raporlanması durumunda projenin gerçekleştirilebileceği kanaati oluştuğu, mevcut ÇED raporunun projenin gerçekleştirilmesini sağlayacak nitelikte olmadığı belirtilmiştir.
Dosyada mevcut bilgi ve belgelerin ile yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporlarının birlikte incelenmesinden; raporun tarımsal yönden ciddi eksiklikleri bulunduğu, su iletim hatları ile ilgili olarak yol güzergahı çakışmaların söz konusu olduğu, ÇED Raporunda, güzergah boyunca, proje alanı içinde kalan kesimlerle de sınırlı olsa jeolojik/hidrojeolojik durum, mevcut yüzey suyu ve özellikle de yeraltısuyu kaynaklarıyla ilgili herhangi bir bilgiye de yer verilmediği, ÇED çalışmasının su kaynaklan, biyolojik çeşitliliğin korunması konusunda önemli eksiklikler içerdiği, otoyolun güzergahı üzerinde sulama projelerinin yer aldığı, yoğun tarım alanlarının içinden geçen yol güzergahlarının orta ve uzun vadede o bölgelerin tarımını olumsuz yönde etkileyeceği, kesilecek ağaç türleri ve ağaç sayısı üzerinde bir çalışma yapılmamasının ÇED raporunun ciddi bir eksiği olduğu, birden fazla kırma ve eleme tesisine ihtiyaç duyulacağı halde bu durumun ÇED raporuna konmamış olaması projede önemli bir eksiklik olduğu, bir höyük yerleşim alanı olan Komana Antik Kenti alanına sınır olarak oluşturulmuş otoyol projesinde hem ayaklar üzerinde yükseltilerek üretilmiş otoyol projesinin görsel bütünlük içerisinde höyüğün hemen yanından geçirilmiş olması hem de höyük kotundan daha yüksek bir kotta geçirilmiş olmasının ve arkeolojik yerleşmeye çok yakın bir mesafede olan ve sirkülasyonu çok yoğun olacak uluslararası bir otoyolun altında ve yanında yapılıyor olmasının arkeolojik bilimsel ve korumacılık anlayışı açısından kabul edilemez olduğu, raporda birçok konu ve sorunun çözümü ile ilgili ve alınacak tedbirlere dair ciddi eksiklikler bulunduğu anlaşıldığından, "Merzifon-Gürbulak Otoyolu Projesi" ile ilgili olarak verilen 20/09/2019 tarihli "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararında hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kararın iptaline karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 16/03/2022 tarihinde, davacı vekili Av. …'nin ve davalı idare vekili Av. …'in geldiği, davalı yanında müdahilin vekilinin gelmediği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği" şeklinde değiştirildiğinden, husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Amasya İli, Tokat İli ve Sivas İli sınırları içerisinde Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan "Merzifon-Gürbulak Otoyolu Projesi" ile ilgili olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, 20/09/2019 tarihli "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı verilmiştir.
Bakılan dava, söz konusu işlemin hukuka aykırı olduğu iddialarıyla açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 2. maddesinde, çevresel etki değerlendirmesinin, gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları ifade ettiği belirtilmiş; 10. maddesinde, "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Petrol, jeotermal kaynaklar ve maden arama faaliyetleri, Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır. Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarihli, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde, Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı, "Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı" olarak tanımlanmış; "Çevresel etki değerlendirmesine tabi projeler" başlıklı 7. maddesinde, "(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-1 listesinde yer alan projelere, b) "ÇED Gereklidir" kararı verilen projelere, c) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelere, ÇED Raporu hazırlanması zorunludur." hükmüne yer verilmiş; 8 ila 14. maddelerinde ise çevresel etki değerlendirmesi sürecine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usul Yönünden:
Davalı idarenin ehliyet ve süre aşımına yönelik itirazları incelenip değerlendirilmiş olup, dava dosyasındaki bilgi ve belgelere göre, davacıların bakılan davayı açmakta menfaatinin bulunduğu ve davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Esas Yönünden:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; Yönetmeliğin Ek-1 listesinde yer alan projelere, bu listede yer almamakla birlikte "ÇED Gereklidir" kararı verilen projelere ve Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesinin Ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelerin çevresel etki değerlendirmesi sürecine tabi olduğu ve bu projelerin çevreyeolabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenmesi amaçlarıyla bir ÇED Raporu hazırlanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Dairemizin 28/04/2020 tarihli, 2020/140 sayılı ara kararına istinaden, … tarihlerinde, re'sen seçilen bilirkişiler Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi … Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. …, Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. …, Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. …, Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. …, Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Ekmekçi, İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. …, Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. …'in katılımıyla yerinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunun "Sonuç" bölümünde,
"● Bakanlık tarafından yürütülen çevresel etki değerlendirme sürecine format olarak uyulduğu, ancak rapor incelendiğinde belirlenen konular üzerinde izlenebilir bir çevresel değerlendirme yapılmadığı, ÇED raporunda karşılaşılacak sorunların çözüleceğinin “taahüt” edilmediği, ilgili kurum ve kuruluşların da kendileri için çevresel hassasiyetler taşıyan konularda verilen taahütü yeterli görerek rapora yeterlilik verdiği, bu uygulamanın raporda yer alan çevresel sorunların nasıl çözüleceğinin ve çevresel korumanın izlemebilirliğini sağlamadığı, Bilirkişi heyetimizi oluşturan uzmanlar da kendileri ile ilgili konularda raporda yer alan çevresel etkilerin nasıl yönetileceğinin açıklanmadığını ilgili bölümlerde vurguladığı,
● Her ne kadar keşif sırasında karşılaşılan yerel halkın proje konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları gözlense de, dava dosyasındaki belgelerden halkın katılımı toplantılarının üç ilde de gerçekleştirildiği,
● ÇED raporunun en önemli eksiğinin yol güzergahının seçiminde ortaya çıktığı, en düşük maliyet üzerinden bir planlama yapıldığı,
● Güzergah seçiminde orman, tarım, yaban hayat ve diğer paydaşların nasıl korunduğunun açık olarak belirtilmesi ve belirlenen 11 güzergahtan en “optimimunun” seçildiğinin ortaya konması gerektiği, her güzergahın avantaj ve dezavantajlarının ortaya konması gerektiği, bu hat üstünde halen kullanılmakta olan yollara paralel bir yapılanma, zaten antropojenik etkilere maruz kalmış bir bölgeyi kullanacağı için öncelikli olarak dikkate alınması gerektiği,
● ÇED raporunda “bazı yerlerde” geçitler yapılacağı belirtilmiş olsa da, özellikle yaban hayatının korunması için bu geçitlerin özellikleri, hangi sıklıkta yapılacağı ve yerlerin belirlenmediği, geçit yapılacağının taahhüt edilmesinin yeterli olmadığı, karayolu mesafesinin uzun olduğu dkkate alındığında aralarındaki mesafe çok açık “ekolojik geçitler”in bu canlılar için kullanılamayacağı, bölgedeki canlı türlerine bağlı olarak ekolojik geçitlerin planlanması gerektiği,
● ÇED raporunda karayolu güzergahının orman alanı içinden geçeceğinin belirtildiği ve ağaç kesileceğinin ifade edildiği, ancak kesilecek ağaç türleri ve ağaç sayısı üzerinde bir çalışma yapılmadığı, bunun da ÇED raporunun ciddi bir eksiğid olduğu, ÇED Raporunda yol yapımından etkilenecek ormanlık alan ve bu bölgedeki meşçere haritalarının anlaşılması zor bir formatta (okunamıyor) verildiği, bu durumda ağaç sayıları hakkında bir çalışma yapılması beklendiği,
● ÇED raporunda otoyolun geçeceği alanın orman özelliklerinin (bitki türleri, yoğunluk vb.) kapsamlı incelenmesi gerektiği,
● ÇED raporunda yol inşaatı için beton tesisi veya kırma eleme tesisi kurulmayacağı ifade edildikten sonra, gerekli görülmesi halinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığından kurulması için izin alınacağının belirtildiği, ancak otoyol yapımı sırasında ortaya çıkacak taşların da otoyolun inşaasında kullanılacağı belirtildiği, kırma ve eleme işlemi yapılmadan çıkacak taşların yol inşaatında kullanılır hale gelmesi mümkün olmadığı, bu nedenle birden fazla kırma ve eleme tesisine ihtiyaç duyulacağı, bu durumun ÇED raporuna konmamış olmasının projede önemli bir eksiklik olduğu,
● ÇED Raporunda otoyol yapımı için gerekli olan elektriğin gerekli izinler alındıktan sonra şantiyelere getirileceğinin belirtildiği, bu durumun yeni direk hatlarının kurulmasını gerektirebileceği, bu durumda enerji nakil hatlarının çevresel etkisinin de ÇED raporunda yer alması gerektiği,
● ÇED raporunda hafriyat oluşacağının belirtildiği, hafriyatın, maliyetleri nedeniyle uzun mesafe taşınmadığı, o nedenle bu miktarları taşımak, depolamak, özellikle orman alanları olan bölgeler de dikkate alınırsa, çok ciddi planlama gerektiği, proje maliyetleri açısından, oluşacak hafriyatı olabildiğince tekrar kullanmanın tercih edileceği, ancak oluşacak bu hafriyatın dolgu ihtiyacını nasıl karşılayacağının belirsiz olduğu, ÇED raporunda hafriyat alanlarının tanımlı olmadığı, bu büyüklükteki ve hassas alanlardan geçen bir projede “dikkatli seçilmiş” haftiyat alanlarının yerleri ve büyüklüklerinin yer alması gerektiği, hafriyat alanlarını bakanlık veya belediyeler ile daha sonra belirlemenin bu büyüklüklükte bir proje için yeterli olmadığı,
● ÇED raporunda heyelan bölgeleri olduğu belirtilmesine rağmen, bu konuda çalışmaların daha sonra yapılacağının taahhüt edilmediği, konunun yol ve çevre güvenliği açısından önemli olması nedeniyle ÇED raporunda daha kapsamlı ele alınması gerektiği,
● Su kaynakları açısından incelendiğinde, ÇED raporunda aşağıdaki konuların değerlendirilmesi gerekirdi. Nitekim, benzer konular DSİ tarafından kurum görüşü olarak bildirilmiş, ancak revize rapor kapsamında gereğinin yerine getirilmediğinin anlaşıldığı, su kaynaklarına etki, a) yüzeysularına, b) yeraltısularına olan etki ve etki türü olarak da a) miktara etki, ve b) kaliteye etki şeklinde değerlendirilmesi gerektiği, bu doğrultuda ilk aşamada yapılması gereken, proje alanı ve etki alanı içinde yeralan su (kullanım) envanterinin çıkarılmasının olduğu, ancak bunun raporda yer almadığı, proje güzergahı üzerindeki yerleşim birimleri, tarım, sanayi vb sektörlerin içme-kullanma sularını nereden sağladıkları, bu yerlerin proje alanı dikkate alındığındaki hidrolojik/hidrojeolojik konumları, bu kaynakların proje faaliyetlerinden (inşaat dönemi ve işletme dönemi dikkate alınarak) miktar ve kalite açısından etkilenip etkilenmeyecekleri, etkilenecek olurlara hangi düzeyde ve ne yönde etkileneceklerinin ortaya konmasının gerektiği, bu kapsamda, örneğin, trafik yoğunluğu ve buna bağlı oluşabilecek kirletici girişinin irdelenmediği, yağışlar sırasında otoyol üzerine düşen kirletici unsurların drenaj yoluyla ulaşabilecekleri yüzeysuları ve yeraltısularının tanımlanmadığı, etki düzeyi ile ilgili bir değerlendirme yapılmadığı, bu tür bir etkinin, örneğin, işletme süresince doğrudan, uzun vadeli kalıcı ve olumsuz bir etki olarak değerlendirilebileceği,
● ÇED raporu, birçok yönden kurallara uygun olarak süreci tamamlanmış olmakla beraber, biyolojik açıdan yetersiz olduğu,
● ÇED raporu birçok yönden yönetmeliklere uygun olarak hazırlanmış ve ilgili kurumlardan ÇED olumlu kararı alınmasını sağlamış olsa bile, raporun tarımsal yönden de ciddi eksiklikleri bulunduğu,
● ÇED Yönetmeliği gereği “Projenin yer ve teknoloji alternatifleri” bilgilerinin yer alması gerektiği açık olmasına karşın özellikle proje yerinin alternatifleri ve alternatifler arasında bu proje yerinin (otoyol güzergahının) seçilme gerekçesi ile ilgili bölümde hangi seçeneğin hangi kriterler nedeniyle elendiği ve projelendirilen seçeneğin diğer seçeneklerden hangi özellikleriyle ön plana çıktığının özetlenmediği,
● ÇED Raporu’nda “etki değerlendirme” ve “taahhüt” bağlamlarında gereğinin yerine getirilmediği ortaya çıktığı için ÇED sürecinin eksik olduğu,
● Planlanmış olan otoyolun inşasından sonra tarımsal açıdan ortaya çıkabilecek geçici ve kalıcı etkilerin söz konusu olduğu, bunlardan;
- Kısa vadede ortaya çıkabilecek etkiler; Otoyolun güzergahı üzerinde sulama projeleri yer almakta olup özellikle inşaa sırasında bu hatların yerlerinin değiştirilmesi, otoyol projesine uygun hale getirilmesi gibi çalışmalar yapıldığı dönemde bazı parsellerin su alamayacağı için bitkilerde verim azalması hatta bazı bitkilerde kuruyarak ölme görüleceği, yörede meyveciliğin ön planda olduğu düşünülürse, meyve ağaçlarının kuruması hatta bazı bahçelerin tamamen kaybedilmesinin söz konusu olabileceği, burada sulama sisteminin işlevini kaybetmesi geçici bir etki iken bir bahçenin kaybedilmesinin kalıcı bir etkisinin olacağı, otoyolun inşası sırasında, otoyol güzergâhının bazı çiftçilerin arazisi ile evi arasından geçmesinin, çiftçilerin arazilerine ulaşmasını geçici de olsa engelleyeceği,
- Uzun vadede ortaya çıkabilecek etkiler; Karayollarındaki trafik nedeniyle ortam havasına ciddi oranda karbondioksit ve kurşun salınımı olacağı, kurşun etrafa yayılarak çevredeki bitkiler tarafında tutulduğu, bitkilerde birikim yapan kurşunun, uzun vadede ciddi ağır metal kirliliğine sebep olabileceği, otoyoldan etrafa saçılan tozlar bitki yapraklarına yapışacağı için bitkinin fotosentezini kısıtlayacağı ve bitkisel üretim potansiyelini düşüreceği, verim azalmasının çiftçi açısından sadece gelir kaybına neden olmakla kalmayacağı, aynı zamanda çiftçinin arazisinin değerinin de düşmesine sebep olacağı, özellikle yoğun tarım alanlarının içinden geçen yol güzergahlarının uzun vadede o bölgelerin tarımını olumsuz yönde etkileyeceği, arazide tarım potansiyelinin düşmesinin kalıcı ve şiddeti giderek artan bir etki olacağı
● Su kaynaklarına etkinin, a) yüzeysularına, b) yeraltısularına olan etki ve etki türü olarak da a) miktara etki, ve b) kaliteye etki şeklinde değerlendirilmesi gerektiği, bu doğrultuda ilk aşamada yapılması gereken (ancak raporda mevcut olmayan) proje alanı ve etki alanı içinde yeralan su (kullanım) envanterinin çıkarılması olduğu, proje güzergahı üzerindeki yerleşim birimleri, tarım, sanayi vb sektörlerin içme-kullanma sularını nereden sağladıkları, bu yerlerin proje alanı dikkate alındığındaki hidrolojik/hidrojeolojik konumları, bu kaynakların proje faaliyetlerinden (inşaat dönemi ve işletme dönemi dikkate alınarak) miktar ve kalite açısından etkilenip etkilenmeyecekleri, etkilenecek olursa hangi düzeyde ve ne yönde etkilenecekleri ortaya konması gerektiği, bu kapsamda, örneğin, trafik yoğunluğu ve buna bağlı oluşabilecek kirletici girişinin irdelenmediği, yağışlar sırasında otoyol üzerine düşen kirletici unsurların drenaj yoluyla ulaşabilecekleri yüzeysuları ve yeraltısularının tanımlanmadığı, etki düzeyi ile ilgili bir değerlendirme yapılmadığı, bu tür bir etkinin örneğin, işletme süresince doğrudan, uzun vadeli kalıcı ve olumsuz bir etki olarak değerlendirilebileceği, projenin gerçekleştirilebilmesinin bu olumsuz etkiye karşı önlem alınması durumunda söz konusu olabileceği,
● Biyolojik liste eksik hazırlandığı için verilerde çok eksikler bulunduğu ve bu nedenle gerekli tedbirlerin verilmediği,
● Projenin gerçekleştirileceği alanda yoğun tarım bölgelerinin mevcut olduğu, raporda “tarımsal faaliyetler, hayvan ve tarım makinalarının karayolunu geçişleri için gerekli sanat yapıları yapılacaktır” denmesine rağmen proje öncesi mevcut koşulda neredeyse kuş uçuşu bir yön ile geçiş mümkünken, proje sonrasında çiftçilerin karşı tarafta kalan arazilerine gidişlerinin ciddi anlamda zorlaşacağı, gidiş yollarının uzayacağı, yakıt giderlerinin artacağı, raporda, projeden kaynaklanabilecek sorunların dile getirildiği ancak çözüm önerilerinin hep havada bırakıldığı, sorunların olduğu yerler için bir örnek çözüm veya rakamsal bir ayrıntı verilmediği,
● Su kaynakları açısından, su iletim hatlarıyla oluşan kesişmeler için de yine örnek çözümler sunulmadığı, mevcut raporun, ortaya çıkması olası birçok konuya değinmediği gibi ortaya çıkması kesin olan kesişme, geçit, menfez gibi mutlak sorunlar için de yeterli çözüm getirmediği, projeden kaynaklanabilecek olumsuz etkiler tanımlanmadığından, olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması veya kabul edilebilir düzeye indirilmesi için hangi tedbirlerin alındığının somutlaştırılmadığı, DSİ kurum görüşleri kapsamında tanımlanan hususlar ve eksikliklerle de sınırlı kalacak şekilde, su kaynakları ile ilgili “genel taahhütler“le yetinildiği, su kaynakları ile ilgili muhtemel (miktar ve kalite) etkilerin proje düzeyinde ve projeye özgü olarak değerlendirilmediği, buna bağlı olarak da herhangi somut ve projeden kaynaklı soruna karşı tedbir tanımlanmadığı, bu nedenle, alınan/alınacak tedbirlerin bilimsel metotlar açısından gerekliliği ve uygunluğunun irdelenmesinin mümkün olamadığı,
● Merzifon – Gürbulak Otoyolu Projesi ÇED raporu tarımsal açıdan değerlendirildiğinde önemli eksikliklerin bulunduğu, Merzifon-Koyulhisar arası otoyol güzergahının 1. sınıf tarım arazilerini içerdiği, yer yer organik tarım bölgelerinin de güzergâh üzerinde bulunduğu, ÇED raporunda tarım alanlarının çoğu mera arazisiymiş gibi bir bakış ile değerlendirme yapıldığı ve arazi için gerekli değer verilmediği, otoyol güzergahı üzerinde kıymetli kültür bitkilerinin yetiştirildiği alanlar bulunduğu, bu alanlarla ilgili olarak güzergahın neden oradan geçmesi gerektiğinin belirtilmediği,
● Su kaynaklarının ve su iletim hatlarının değerlendirilmelerinde de yeterli açıklamalar yapılmadığı, sulama sistemleri açısından kesişmelerin dahi verilmemiş olduğu, ortaya çıkabilecek sorunlar ve çözüm önerilerinin değerlendirmeye alınmadığı ve bu durumun ÇED raporunun eksikliğini ortaya koyduğu,
● Otoyol rotasının 0-130 km’sine kadar olan bölümün tarım alanı içerisinde yer aldığı, bu alanda sulu tarım yapıldığı, 10-115 km'ler arasının meyve bahçelerinden oluştuğu, ÇED raporunda Amasya, Tokat ve Sivas illerinin tarım alanları ve üretimi yapılan ürünler hakkında geniş bilgiler verilmekle beraber, otoyoldan etkilenmeleri veya etkilenmemeleri hakkında bilgi olmadığı, bu konuyla ilgili muallakta cümle kullanıldığı, halbuki bu hususların açıkça ortaya konulması gerektiği,
● Proje alanında sanki proje hattı tamamen mera arazisinden geçiriyormuş gibi ibarelerin yer aldığı, proje sahasının orman arazisinden geçmediği, zeytin alanlarının bulunmadığı belirtilmiş olup mera arazileri için de gerekli dönüşüm izinlerinin alınacağının vurgulandığı, mera arazilerinin en değersiz tarım alanları olduğu, elbette böyle önemli bir proje için kullanılmalarının uygun olduğu, ancak raporda çok az yer verilmiş olan meyve (özellikle kiraz) bahçeleri ve organik tarım alanlarına ilişkin yorum bulunmadığı, yakınından bir karayolu geçmesinin, organik tarım alanının özelliğini yitirmesi için yeterli olduğu, bu alanlara nasıl bir çözüm bulunacağının açıklanmadığı, meyve bahçelerinde entansif tarım yapıldığı, ürünlerin bir kısmı ihraç edildiği, karayolu geçirilerek bölünen meyve bahçelerinde meyve kalitesinin bozulacağının kesin olduğu, bu konulara ilişkin çözüm önerilerinin de raporda yer almadığı, bu cihetle raporda bahsi geçen tedbirlerin bazı sorunların çözümü için yetersiz olduğu,
● Projenin alandaki yerüstü ve yeraltı su kaynakları ile yörede yaşayan halkın içme ve kullanma suyunu etkileyip etkilemediğinin bilinebilmesi için proje alanındaki yerüstü ve yeraltısuyu kaynakları ile yörede yaşayan halkın içme ve kullanma suyunu etkileyip etkilemediği konusunda bilgi verilmiş olması gerektiği, ancak ÇED raporunda, güzergah boyunca yerleşim birimleri ve diğer sektörlerin içme-kullanma suyu olarak kullandıkları kaynakların envanteri ve proje faaliyetlerinden (inşaat dönemi ve işletme dönemi dikkate alınarak) miktar ve kalite açısından etkilenip etkilenmeyecekleri, etkilenecek olursa hangi düzeyde ve ne yönde etkileneceklerinin ortaya konmadığı, bu nedenle, projenin alandaki yerüstü ve yeraltısuyu kaynakları ile yörede yaşayan halkın içme ve kullanma suyunu etkileyip etkilemediği konusunda bir değerlendirme yapılamadığı, bu nedenle de varsa etkilerin azaltılması veya ortadan kaldırılması ile ilgili ne gibi önlemlerin alınması gerektiği konusuna da raporda yer verilmediği, otoyol güzergahı üzerinde pek çok sulama alanı, HES, regülatör ve birçok dere bulunduğu, bu su kaynakları ile ilgili olarak raporda çok genel ifadeler kullanılmış olup, bu ifadelerin de çoğunlukla suların kirletilmemesi ile ilgili olduğu, halbuki sorunun her bir su kaynağı için ayrı ele alınması gerektiği, bir dereyi geçerken o dere üzerine menfez ya da köprü yapılacaksa o su kaynağının ve kullanıcılarının korunması açısından sanat yapısının boyutlarına kadar ayrıntılarının verilmesi gerektiği, raporda “Dere Yatakları ve Taşkınlar” genelgesine uyulacağının dahi belirtilmediği, mevcut haliyle ÇED raporunun pek çok kuru dereyi tehdit eder nitelikte olduğu, bu cihetle ÇED raporunun su kaynakları, su iletim hatları açısından gerekli tedbirleri içerir nitelikte olmadığı,
● Su kaynakları ile ilgili en önemli konulardan birisi olan su iletim ve dağıtım hatlarının geçtiği yerlere genelde geçit konmayıp projede zaten var olan geçitlere, bu su hatlarının yönlendirildiği ve su iletim hattının uzamasının söz konusu olduğu, su iletim hattının uzamasının, sürtünme kayıpları nedeniyle borulardaki su basıncını düşürdüğü ve bu durumun suyun istenilen noktalara ulaşmasını engelleyebildiği, benzer durumlarda su hattındaki basıncı artırabilmek için ilave pompa ile çözüm sağlandığı, ancak bu durumun çiftçilerin su maliyetini artırdığı, güzergâh ile kesilen herhangi bir su hattının karşıya geçirilmesine dair bir çözüm önerisi ve tedbire yer verilmediği,
● Raporda verilen bilgilerin genel ifadelerle sınırlı kaldığı, projeye özgü sorunlar ve bu sorunlara karşı hangi projeye özgü tedbirler alınacağı konusunda herhangi bir bilgi verilmediği,
● Proje alanının uzun bir kısmının tarım arazilerinden geçtiği için buralarda doğal biyolojik çeşitlilikten bahsedilemeyeceği, ancak Almus ve Koyulhisar’a kadar olan alanlarda doğal meşe ormanları ve karışık ormanlar ve yer yer açık bölgeler bulunduğu, buralardaki biyoçeşitliliğin özellikle bitkilere ait veriler literatür özetine dayandığı için genel durumu yansıtamadığı, biyoçeşitliliğin aydınlatılmasında sadece bir biyoloğun yerine konularında uzmanların (botanikçi, kuşçu, memelici, kelebekçi) bizzat arazi çalışmaları ile ortaya konulması gerektiği,
● İncelemeler sonucunda, yol güzergahı içerisinde kalan tümülüs (anıtsal yığma toprak mezar), nekropol (mezarlık) ve kale yapılarının bulunduğu yerlerde ÇED çalışmaları açısından önlemlerin alındığı bölge kurul uzmanları tarafından yapılan tescil çalışmalarının doğrultusunda yol güzergahının belirlendiği ve gerekli önlemlerin alındığının tespit edildiği ancak söz konusu otoyolun ÇED çalışmasının Tokat merkezdeki Komana Höyük yerleşmesi ile ilişkili olan çözümünün proje kapsamında ise doğru çözümlenmediğinin tespit edildiği,
● Komana Antik Kentinin bir höyük yerleşmesi olarak bölgenin önemli arkeolojik değerlerinden bir tanesi olarak literatürdeki yerini aldığı, arkeolojik kazı çalışmalarının devam ettiği bu önemli yerleşim alanına sınır olarak oluşturulmuş otoyol projesi her ne kadar 1. Derece sit alanı içerisine yerleştirilmemiş olsa da, bir höyük yerleşiminin yakın topoğrafyaya dağılımının göz ardı edildiği, ayrıca bu alanda ayaklar üzerinde yükseltilerek üretilmiş otoyol projesinin görsel bütünlük içerisinde höyüğün hemen yanından geçirilmiş olmasının hem de höyük kotundan daha yüksek bir kotta yer almasının arkeolojik alanlardaki korumacılık ve sergileme anlayışı açısından kabul edilecek bir durum olmadığı, ayrıca halen kazı çalışmaları devam eden, ayrıca gelecekte de devam etmesi öngörülen arkeolojik çalışmaların ÇED çalışmasında gösterildiği gibi arkeolojik yerleşmeye çok yakın bir mesafede olan ve sirkülasyonu çok yoğun olacak uluslararası bir otoyolun altında ve yanında yapılıyor olmasının arkeolojik bilimsel ve korumacılık anlayışı açısından kabul edilemez olduğu,
● Projenin çevresel etkilerini en aza indirecek veya koruyacak önlemlerin uygulanacağının belirtildiği, ancak bu uygulamaların teknolojilerinin ÇED raporunda ortaya konmadığı, o nedenle yapılacağı vaat edilen önlemlerin mevzuatı ne kadar kapsayacağını değerlendirmenin mümkün olmadığı,
● Merzifon-Gürbulak Otoyolu (Merzifon-Koyulhisar arası) güzergahının, 1/100.000 ölçekli 3 Çevre Düzeni Planı içerisinde bulunduğu, mevcut planlarda bu güzergahla ilgili bir önerinin yer almadığı, ancak üç planın ikisinde plan hükümlerinde ihtiyaç halinde karayolu kullanımına ilişkin alt ölçekli planların kamu yararı gözetilerek Çevre Düzeni Planı değişikliğine gerek olmaksızın hazırlanıp onaylanacağı ile ilgili hüküm bulunduğu, plan hükümlerinde böyle bir madde bulunmayan Yozgat Sivas Kayseri Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’ndaki değişikliğin ise Çevre Düzeni Plan değişikliği ile yapılmasının önünde bir engel görünmediği,
● Bununla beraber, Merzifon-Gürbulak Otoyolu (Merzifon-Koyulhisar arası) güzergahının mevcut planların öngördüğü yol ağı ve yerleşim dokusu ile de hiçbir ilişkisinin bulunmadığı, bu yeni yapının gerçekleştirilmesi halinde mevcut ya da planla öngörülen yerleşimler, planlı yapı, yol ağı ve çözümleri, planlarda korunmaya çalışıldığı gözlenen orman alanları gibi kullanımların gözetilmediği, güzergahın mevcut planlı yapıya uyum sağlamak yerine yepyeni bir yapı ortaya koyup mevcut planları da buna uymaya zorlayacağının anlaşıldığı,
● Bu durumda ÇED süreci, planlama mevzuatı açısından uygun görülmekle birlikte mevcut planlarla arasında bir ilişki bulunmadığı,
● Bu tip büyük çalışmaların muhakkak biyolojik açıdan çevreye olumsuz etkilerinin olacağı, ancak ÇED raporları ile genel durum tespiti yapılarak uygulanabilirliği tartışılıp sonra karar verildiği, durum tespitinden sonra olumsuz etkilerin hangi metotlarla asgariye indirilebileceğine ilişkin tedbirlerin ve metodolojisinin de belirtildiği, raporda bu durumun yeteri kadar açık olmadığı, ayrıca projenin çevreye olumlu etkilerinin de açıkça taahhüt edilmesi gerektiği,
● ÇED olumlu kararı verilmiş olmasına rağmen, raporda birçok konu ve sorunun çözümü ile ilgili ve alınacak tedbirlere dair ciddi eksiklikler bulunduğu, alınacak tedbirlerle ilgili olarak genel ifadelerin kullanıldığı, sorunun çözümünün ne derece karşılanacağının açık olmadığı,
● ÇED raporunda mutlak surette ortaya çıkacak birçok sorun için, raporda “gerektiği kadar”, “mümkün olduğunca” gibi net olmayan ifadeler kullanıldığı, benzer sorunların hepsi için olmasa dahi, bir veya birkaç özel durum için örnek çözüm verilmesi gerektiği,
● Ortaya çıkma ihtimali yüksek ancak kesin olmayan sorunlar için de yine daha net ve belirgin tedbirler sunulması gerektiği,
● Yapılması planlanan projenin ülkemiz açısından önemli ve yapımı gerekli bir proje olduğu, ancak hazırlanan ÇED raporunun ortaya çıkması kesin olan problemlerde bile yeterli çözümü ortaya koyacak nitelikte olmadığı, raporun ortaya çıkacağı kesin sorunlara net çözümlerle cevap vermesi; ortaya çıkma ihtimali olan sorunlara da net olmasa dahi çözüm bulunacağına dair garantiyi verebilmesinin gerektiği,
● Su kaynakları açısından, Çevresel Etki Değerlendirme çalışmasının dayandığı temel ilkelere göre yapılarak, eksikliklerin “genel ifadeler ve taahhütler” şeklinde değil de projenin etkilerine özgü sorunları ortaya koyarak ve bu sorunlara karşı somut önlemler tanımlanarak raporlanması durumunda projenin gerçekleştirilebileceği kanaatinin oluştuğu,
● Mevcut ÇED raporunun, projenin sağlıklı gerçekleştirilmesini sağlayacak nitelikte olmadığı, proje ÇED Raporunun, ancak belirtilen eksiklikler tamamlandığında kabul edilebilir görüldüğü,
görüş ve kanaatine varılmıştır." şeklindeki tespitlere yer verilmiştir.
Anılan bilirkiiş raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, davalı idare yanında müdahil Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin, 31/08/2021 tarihinde Danıştay kaydına giren bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde özetle, dava konusu otoyol projesinin 1/5000 ölçekli ön proje niteliğinde olup, 1/1000 ölçekli uygulama projesi niteliğinde olmadığı, bilirkişi raporunda bu hususun dikkate alınmadığı, raporda eksiklik olarak saptanan tüm hususların, her türlü ihtiyaç dikkate alınarak ve ilgili kurumlardan alınacak detay görüşlere uygun ve bu kurumlarla koordineli çalışılarak, uygulama projesi aşamasında çözümleneceği, projenin çevreye etkilerinin en az düzeyde tutulması için gerekli çalışmaların yapıldığı, güzergah belirlenmesi açısından tüm alternatiflerin belirlenerek çevreye etkisi en az olan güzergahın seçildiği, bilirkişi raporunda iddia edilen benzer hususların, seçilebilecek her alternatif güzergah için geçerli olacağı, 1/5000 ölçekli ön proje doğrultusunda yapımı tamamlanarak ülke ekonomisine katkı sağlayan diğer bütün otoyollar için geçerli olan benzer sorunların yapım aşamasında çözümlendiği belirtilmiştir.
Rapora yapılan itirazlar da dikkate alınarak, itirazların raporu kusurlandırmayacak nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.
Dosyanın ve yukarıda özetine yer verilen bilirkişi raporunun birlikte incelenmesinden; Merzifon-Gürbulak Otoyolunun, TRACECA-Avrupa-Kafkasya-Asya Ulaşım Koridoru içerisinde yer aldığı, TRACECA'nın Avrupa, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinde İpek Yolu'nun yeniden canlandırılarak uluslararası ulaştırmanın gelişmesini hedefleyen hükümetler arası bir program olduğu, TRACECA Teşkilatı üye grubunun Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Romanya, Tacikistan, Türkiye, Ukrayna'dan oluştuğu, TRACECA'nın aynı zamanda çok modlu bölgesel bir ulaştırma ağı olarak, ekonomik ilişkileri, ticareti ve ulaştırma bağlantılarını geliştirmeyi amaçladığı, Türkiye'deki TRACECA karayolu hatlarının Avrupa üzerinden Kapıkule'den giriş yaparak, yüksek standartlı Karadeniz sahil yolunu takip ederek Sarp sınır kapısına erişen ana hatta bağlantı sağlayan liman (İzmir, Bandırma, Mersin, Filyos) ve sınır kapılarına (Gürbulak, Türkgözü, Kapıköy, Esendere) ulaşan güzergâhlar olduğu; TRACECA Ulaştırma Koridoru içinde yer alan Merzifon-Gürbulak Otoyol Projesinin, 1/5000 ölçeğinde hazırlanan bir ön proje niteliğinde olduğu; bilirkişi raporunda eksiklik olarak değerlendirilen hususların, ilgili kurumlarca (Örn. Tarım ve Orman Bakanlığı DSİ Etüt, Planlama, ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı), kesin proje aşamasında giderilmesi gerekli görülen hususlar olarak kabul edilmek suretiyle proje için olumlu görüş bildirildiği; proje sahibi Karayolları Genel Müdürlüğü'nce de, söz konusu kurum görüşlerine uyulacağı yönünde taahhütte bulunulduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, 1/5000 ölçekli, ön proje niteliğinde hazırlanan dava konusu projeyle elde edilmesi hedeflenen kamu yararının büyüklüğü ve projenin ülke ekonomisine sağlayacağı katkı da göz önünde bulundurulmak suretiyle, bilirkişi raporunda eksiklik olarak belirtilen hususların, ilgili kurumlarla koordineli çalışılarak, bu kurumların görüşleri doğrultusunda, 1/1000 ölçekli uygulama projesi aşamasında giderilebileceği sonucuna ulaşıldığından, Amasya, Tokat ve Sivas İlleri sınırları içerisinde, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan "Merzifon-Gürbulak Otoyolu Projesi" ile ilgili olarak verilen dava konusu 20/09/2019 tarihli ÇED Olumlu kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, bilirkişilerden Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi tarafından sunulan ve dava konusu otoyol ayaklarının, 1. derece arkeolojik sit alanı olan Komana Antik Kenti Höyüğü hattının hemen sınırında planlandığı, bu ayaklar üzerinde yükseltilecek olan otoyolun, höyük kotundan daha yüksek bir kottan geçirileceği, bu durumun arkeolojik sitlerin korunması ve sergilenmesi açısından kabul edilemeyeceği, söz konusu höyükteki kazı çalışmalarının da halen devam ettiğine ilişkin çekincelere ise, otoyol ayaklarının, Komana Antik Kentinin 1. derece arkeolojik sit alanında değil, 3. derece arkeolojik sit alanı sınırları içerisinde kaldığı, 658 sayılı ilke kararı uyarınca 3. derece arkeolojik sitlerin, koruma-kullanma kararları doğrultusunda yeni düzenlemelere izin verilebilecek arkeolojik alanlar olup, bu alanlarda varsa geçiş dönemi yapılanma koşulları ya da imar planları doğrultusunda yapılaşmaya izin verildiği, öte yandan, davalı idarece kesin proje aşamasında, otoyol ayaklarının, 3. derece arkeolojik sit alanı içerisinde ve seyir güvenliğini etkilemeyecek uygunluktaki mesafelerde, 1. derece arkeolojik sit sınırından uzaklaştırılmasının mümkün olduğu hususları dikkate alındığında, aksi yöndeki görüşlerin dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına; Hazine tarafından yatırılan … TL keşif giderinin davacılardan tahsili için ilgili Kuruma yazı yazılmasına, keşif avansından artan …TL'nin ilgili Kuruma iadesine;
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen …TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2(g) maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 16/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X):
Amasya İli, Tokat İli ve Sivas İli sınırları içerisinde Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan "Merzifon-Gürbulak Otoyolu Projesi" ile ilgili olarak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikli Bakanlığı tarafından, 20/09/2019 tarihli ÇED Olumlu kararı verilmiş; bu kararın iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
Dairemizin 28/04/2020 tarihli, 2020/140 sayılı ara kararına istinaden, 03-04/06/2021 tarihlerinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunda, dava konusu işleme dayanak teşkil eden ÇED Raporunun, alana ait jeolojik/hidrojeolojik özellikler ve biyoçeşitlilik, projenin su kaynaklarına, tarım ve orman alanlarına etkileri, kazı fazlası malzeme depolama alanları, hafriyat yönetimi, kurulması zorunluluk arz eden kırma-eleme tesisleri ve arkeolojik açıdan pek çok eksiklikler içerdiği tespit edildiğinden; söz konusu eksiklikler giderilmek üzere, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği oyuyla, davanın reddi yönündeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.