Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/10890
Karar No: 2019/4770

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/10890 Esas 2019/4770 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/10890 E.  ,  2019/4770 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ-ECRİMİSİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat, kira bedeli, manevi tazminat davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

    -KARAR-
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa taşınmaz bedellerinin payları oranında tahsili (tazminat) ile kira bedeli ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
    Davacılar, mirasbırakanları...llanarak 07.01.1993 tarihinde dava konusu taşınmazı davalı ...’ye temlik ettiğini, kendilerine payları karşılığı bir ödeme yapılmadığını, ...’nin de taşınmazı 16.09.2010 tarihinde davalı ...’e devrettiğini, ...’ın iyiniyetli olmayıp herşeyi bilebilecek durumda bulunduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmazsa taşınmazların değeri üzerinden miras payları oranında belirlenecek bedel ile mahrum kaldıkları kira bedelininin ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılar .... ve ....’den tahsiline karar verilmesini istemişler, aşamada davalarını ıslah ederek, tapu iptal ve tescil talebinden vazgeçtiklerini, kira bedeli istemi ve davalı ... yönünden davayı geri aldıklarını beyan etmişlerdir.
    Davalılar ... ve ..., davacıların kendi rızalarıyla vekaletname verdiklerini, satış bedelinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlar; davalı ... ise iyiniyetli üçüncü kişi konumunda bulunduğunu, inşaat yapmak amacıyla dava konusu taşınmaz ile birlikte bitişik parseli de satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve davalılar ... ile ... arasındaki temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle taşınmaz bedelinin tahsiline yönelik talebin kabulü ile davalılar Şevki ve Şerafettin’den tahsiline, manevi tazminat talebinin reddine, kira bedeline yönelik talep ve davalı ... yönünden ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1931 doğumlu mirasbırakan ..."ın 09.06.1990 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızları ..., ... ve ... ile davalı oğulları ... ve..."in kaldıkları, 01.10.1992 tarihinde..."nda düzenlenen 3312 numaralı vekaletname ile davacı ..."in, 3313 numaralı vekaletname ile davacı ..."ın, 02.12.1992 tarihinde ... Başkonsolosluğu"nda düzenlenen 4430 numaralı vekaletname ile de davacı ..."nin, davalı ..."i intikal işlemleri yapma ve taşınmaz satış yetkilerini de içerir şekilde vekil tayin ettikleri, çekişme konusu 11711 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ...adına kayıtlı iken 07.11.1993 tarihinde intikalen mirasçıları adına payları oranında tescil edildiği, davalı vekil..."in kardeşleri olan davacılar adına vekaleten ve kendi adına asaleten paylarının tamamını 07.01.1993 tarihinde satış suretiyle davalı ..."ye, ..."nin de 16.09.2010 tarihinde taşınmazın tamamını yine satış suretiyle davalı ..."a temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; davacıların manevi tazminat isteklerinin reddine karar verilmiş olması ve red nedeniyle davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olup, davacının kira bedeli isteği ve davalılardan Oktay yönünden davanın geri alınmış olması temyize getirilmediğinden bu hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.
    Davacıların açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
    Davalıların temyiz itirazlarına gelince;
    Her ne kadar davacıların kardeşleri olan davalılar ... ve vekil ... yönünden tazminat talebi kabul edilmiş ise de, tarafların gösterdikleri delillerin eksiksiz araştırılarak, özellikle tarafların tanıkları dinlenmek suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Ayrıca kabule göre de, dava konusu taşınmazın vekaleten satış tarihindeki niteliği tespit edilerek buna göre belirlenecek tazminatın hüküm altına alınması gerekirken, üzerindeki yapılar da nazara alınmak suretiyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.
    Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, taraf tanıklarının dinlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların faiz talebine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi