Esas No: 2021/12071
Karar No: 2022/3042
Karar Tarihi: 07.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/12071 Esas 2022/3042 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/12071 E. , 2022/3042 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, ... 1995, s. 231).
Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, ... 2000, s.288).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile ilgili şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir.
Yargılamanın devamı sırasında, davalı Kooperatifin sicilden terkin edildiğinin anlaşılması üzerine, yeniden ihyasına ilişkin olarak davacıya verilen yetkiye istinaden, ... Ticaret Odasına husumet yöneltilmek suretiyle açılan dava sonucunda; ... Asliye 16.Ticaret Mahkemesinin 04/03/2021 tarih 2020/699-2021/110 sayılı kararı ile “kooperatifin 6102 sayılı TTK'nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce 31/07/2013 tarihinde sicilden terkin edildiği ancak kooperatife veya temsilcilerine tebligat ve ticaret sicil gazetesinde ilan yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi, belge, tebligat ve gazete ilanının dosyaya sunulmadığı, kooperatifin geçici 7. maddede sayılan hangi sebeple terkin edildiğinin de gönderilen sicil dosyasından anlaşılamadığı, bu nedenle terkin işleminin şekil ve esas açısından hukuka uygun olmadığı” gerekçesiyle “... Ticaret Sicil Müdürlüğü'nün 115240-0 sicil numarasında kayıtlı iken resen terkin edilmiş olan S.S. Gümüşdere Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nin TTK.'nın geçici 7/15. maddesi uyarınca tüzel kişiliğinin ... 19. İş Mahkemesi'nin 2017/48 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere ihyasına” karar verildiği, ancak incelenen kararda ihya kararı verilen kooparatifin tasfiye memurluğuna atananların saptanamadığı anlaşılmakla; tasfiye memurları ticaret sicilinden sorgulanarak varsa tasfiye memurlarına, yoksa tasfiye memuru tespiti için davalı kuruma süre verilip keyfiyet yerine getirildikten sonra; kooperatiifi temsilen tasfiye memurlarına tebligatlar yapılıp, taraf teşkili sağlanılarak yargılama yapılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddî ve hukukî olgular gözönünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye ...'ın muhalefetine karşı; Başkan ..., Üyeler ..., ... ve ...'nın oyları ve oyçokluğuyla, 07.03.2022 gününde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık, hizmet tespit davasında taraf olan kooperatifin sicilden resen terkin edilmesi üzerine tekrar ihyasında tasfiye memuru atanıp atanmayacağı” noktasında toplanmaktadır.
2. Somut uyuşmazlıkta, mahkemece yargılama sırasında resen tasfiye memuru atanmayan davalı kooperatif 6102 sayılı TTK’nun Ek 7. maddesi uyarınca ihya edilmiş ve terkinden önceki temsilci kooperatif yönetim kurulu başkanına dava tebliğ edilmiştir.
3. Çoğunluk görüşü ile ihya edilen kooperatife tasfiye memuru tayin edilmesi ve davada kooperatifi temsilen tasfiye memuruna tebliğin yapılarak taraf teşkili sağlanması gerektiği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
4. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca, münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatifler, 01.07.2012-01.07.2015 tarihleri arasında ilgili kanunlardaki tasfiye usullerine uyulmaksızın tasfiye edilmiş ve ticaret sicili kayıtları silinmiştir. Ancak, anılan hükümde, ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilme hakkı da tanınmıştır. Açılan dava üzerine mahkeme tarafından ihya kararı verilmesi halinde ise ilgili şirket ve kooperatif tüzel kişiliğini yeniden kazanacaktır.
5. Geçici 7. maddenin 15. fıkrasının son cümlesi; “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Buna göre şirketin, geçici 7. madde kapsamında ilgili ticaret sicil müdürlüğünce gerçekleştirilen terkin işleminin hukuka aykırı olduğu ve terkin işleminin anılan maddede işaret edilen usul ve esaslara aykırı şekilde gerçekleştirildiği, şirket alacaklıları yahut hukukî menfaati bulunanlarca terkin tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde dava yoluyla ileri sürülebilir. Terkin işlemindeki hukuka aykırılıklara ilişkin olarak geçici 7. maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, şirketin taraf olarak yer aldığı derdest bir davanın varlığı yahut aynı maddedeki ihtar ve ilan usullerine aykırılıklara örnek olarak gösterilebileceği gibi münfesih sayılmasını gerektiren nedenlerden hiçbirisi mevcut olmayan şirketin hatalı şekilde re’sen terkin kapsamına alınması da başka bir örnek olarak belirtilebilir.
6. Esasen bu tür sebeplere dayalı olarak açılan davada şirketin ihyasını talep eden davacı, ticaret sicil müdürlüğünce münfesih kabul edilerek terkin edilen şirketin varlığını devam ettirdiğini veya re’sen terkin sürecinin hukuka aykırı olarak işletildiğini ileri sürerek bir nevi gerçekleştirilen terkin işleminin iptalini istemekte olup davanın kabulü hâlinde verilecek olan ihya kararı da şirketin terkin işleminin iptali niteliğinde olacaktır. Buradan hareketle hukuka aykırı terkin işlemi nedeniyle geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan dava sonrasında verilecek ihya kararı, TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye olarak nitelendirilemez. Zira hukuka aykırı şekilde geçici 7. madde kapsamında terkin edilen şirketin ihyasında amaç, eksik kalmış tasfiye işlemlerinin tamamlanarak şirketin tekrar ticaret sicilinden silinmesinden ziyade hukuka aykırı terkin işleminin iptaliyle şirketin usulsüz terkin öncesindeki hukukî statüsüne kavuşturulmasıdır. Böyle bir karar sonrasında ihyasına karar verilen şirket, herhangi bir şekilde tasfiye aşamasına girmeksizin hukuken varlık kazanır(Y. HGK. 28.09.2021 tarih ve 2017/11-3184 E, 2021/1107 K).
7. Dosya içeriğine göre davalı kooperatif, tasfiye süreci olmaksızın sicilden terkin edilmiştir. Açılan dava hizmet tespiti olup ek tasfiye niteliğinde değildir. İhya ile terkinden önce temsil eden temsilciye tebliğ yapılmış ve taraf teşkili sağlanmıştır.
8. Açıklanan nedenlerle kararın esastan incelenmesi gerekirken, tasfiye memuru taranması yönünde bozulması görüşüne katılınmamıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.