11. Hukuk Dairesi 2016/8273 E. , 2018/1272 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında görülen davada ..... 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 15/02/2016 tarih ve 2014/288-2016/79 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... ve davalı ... tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 22.420,00 TL"nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket ortakları ... ve ...., yine şirket ortağı olan davalı ..."na, 16/06/1999 tarihli protokol gereği, ..."nun davacı şirket lehine verdiği teminatlar karşılığında teminat senetleri verdiğini, ancak verilen teminat senetlerinden iki tanesinin davalı ..."a ciro edildiğini ve icra takibine konu edildiğini, davalıların davacı şirketi zarara uğratmak kastı ile birlikte hareket ettiğini, davalı ..."ın dava konusu senetleri, bedelsiz olduğunu bilerek iktisap ettiğini ileri sürerek dava konusu senetler nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitini ve senetlerin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu senetlerin, müvekkilinin alacağına karşılık verildiğini ve müvekkili tarafından, borcuna karşılık, diğer davalıya ciro edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı ..., dava konusu iki bononun kendisine ... tarafından borcuna karşılık verildiğini, teminat senedi olmadığını savunmuş, bu hususta yemin etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre; davalı ... ..... hakkında açılan davaya ilişkin kararın kesinleşmiş olması nedeniyle yeniden karar verilmesine yer olmadığına; davalı ... kendisine yöneltilen yemini eda ettiği ve yemin teklif eden tarafın iddia ettiği vakaların mevcut olmadığının ispat edilmiş olduğu gerekçesiyle bu davalı hakkında açılan davanın kabulüne, davacıların ...... 24. İcra Müdürlüğünün 2000/68 esas sayılı takip dosyasının dayanağı 01/10/1997 tanzim, 01/12/1997 vade tarihli, 3.100.000.000 TL miktarlı ve 19/11/1997 tanzim, 19/01/1998 vade tarihli, 5.000.000.000 TL miktarlı 2 adet bonodan dolayı davalı ..."a borçlu olmadığının tespitine, bonoların iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
.../...
Kararı, davalı ... ve davalı ... temyiz etmiştir.
1- Mahkemece, davalı ... yönünden menfi tespit davasının kabulüne karar verilip Dairemizce onanarak kesinleşmesinden sonra hakkında yeni bir hüküm kurulmadığı ve bu nedenle davalı ..."nun mahkemenin 15.02.2016 tarihli işbu kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığı anlaşıldığından mümeyyiz davalının temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, teminat olarak verildiği iddia olunan bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece davalı ... hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nin 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nin 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda, mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, davalı ... kendisine teklif edilen yemini eda etmiş ve dava konusu bonoların teminat bonosu olarak verilmediğini, ..."nun borcuna karşılık verdiğini beyan etmiş, mahkeme kararının gerekçesinde de “davalı ..."ın yemin teklifini kabul ederek usulüne uygun biçimde yemin ettiği, yemin teklif eden tarafın iddia ettiği vakıaların mevcut olmadığının ispat edilmiş olduğu ve bu durumun kesin delil niteliğinde olduğu, bu nedenle davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği” belirtildikten sonra gerekçeye uygun şekilde hüküm kurulması gerekirken “Davalı ... hakkında açılan davanın kabulüne” şeklinde karar verilmiştir. Bu durumda, gerekçe ile hüküm birbiriyle çeliştiğinden verilen karar, yukarıda açıklanan yasa ve içtihat hükümlerine aykırı olduğundan, kararın temyiz eden davalı ... yararına bozulması gerekmiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre, davalı ..."ın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ..."nun temyiz isteminin REDDİNE; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın davalı ... yararına BOZULMASINA; (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ..."ın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 21/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
....