1. Hukuk Dairesi 2016/12114 E. , 2019/4759 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonucunda; ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince 324-94 karar sayılı kararıyla davanın reddine dair verilen kararın temyiz incelemesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."ın düzenlemiş olduğu rapor okundu, açıklamaları dinlendi, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, kredi ihtiyacını karşılamak için 197 ada 7 parsel 21 nolu bağımsız bölümünü 01/10/2007 tarihli sözleşme gereğince bedel almaksızın dava dışı ..."e temlik ettiğini, kredi miktarının yetmeyeceğini anlayınca kredi çekmekten vazgeçtiğini, dava dışı oğlu ..."in inanç sözleşmesinden haberdar olduğunu ve krediye ihtiyaç duyması nedeni ile taşınmazı dava dışı..."den devraldığını, taşınmazın ... tarafından Halk Bankasına ipotek edildiğini, ..."in de işlerinin bozulması ile haciz baskısından kurtulmak amacıyla taşınmazı dava dışı ..."ya, onun da taşınmazı dayısı olan davalı ..."e temlik ettiğini, davalının aynı tarihte ING BANK lehine ipotek tesis ettiğini, davalı ile aralarında bir çok davanın bulunduğunu, ilk temlikten sonra yapılan temliklerden haberdar olmadığını, ilk temlikten sonrakilerin kredi ihtiyacı ve haciz baskısı nedeni ile muvazaalı olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı konut kredisi kullanarak satın aldığını, iddiaların yazılı delille kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafça sunulan belgenin davalının imzasını taşımadığı, davalının taşınmazı bedel ödeyerek satın aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek veya idare olunmak üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Başka bir deyişle, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin, sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından, kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz. Ancak, aranılan nitelikte bir yazılı delil bulunamazsa, yazılı delil başlangıcı niteliği taşıyan bir belge de ispat yönünden değerlendirilebilir.
Somut olaya gelince, mahkemece her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı ile dava dışı ... arasında imzalanan 01.10.2007 tarihli " inanç sözleşmesi" başlıklı belgede imzası bulunan ..."in davacı tanığı olarak dinlendiği, beyanında imzasını kabul ederek davacı ile aralarındaki işlemin inançlı işlem olduğu, herhangi bir bedel ödemediğini, amacının tamamen emanet alıp vermek olduğunu söylediğini dolayısıyla davacı ile dava dışı ... arasında inançlı işlem olduğunda tereddüt olmayıp, ..."den temlik alan dava dışı ..."in davacının oğlu, ..."den temlik alan dava dışı ..."nın davacı ve davalının yeğeni, ..."dan temlik alan davalı ..."in ise davacının kardeşi olduğu anlaşılmakla; davalının inançlı işlemi bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğu ve Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanmayacağı açıktır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.