22. Hukuk Dairesi 2012/17539 E. , 2013/5519 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
AVUKAT ...
DAVA : Davacı, kıden, ihbar tazminatı, ücret, prim, yıllık izin, genel tatil ile hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin 17.03.2008-31.07.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, aylık maaşının net 1.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin 21.07.2010 tarihinde geçirdiği kaza nedeniyle 45 günlük sağlık raporu bitmeden iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, altı aylık maaş alacağının bulunduğunu, son iki yıllık prim alacağının ödenmediğini belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı, prim alacağı,hafta tatili alacağı, genel tatil alacağı ve yıllık izin alacağının davalıdan tahsili talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının 16.06.2008-31.07.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, asgari ücret aldığını, davacının tüm alacaklarının ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, her ne kadar taraflar arasında imzalanmış ve itibar edilmesi gerektiği düşünülen “ibraname” başlıklı belgenin makbuz olarak itibar edilmesi gerektiğini, davacının davalı işverenliği ücret alacakları bakımından ibra etmiş olmasına itibar edilmediğini gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ile davalı işveren arasında düzenlenen ibranamenin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, İş Hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.
İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin sebepsiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme sebebi ifa olarak ele alınmaktadır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.
İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesine değer verilemez.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin 818 sayılı Kanun’un 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu sebeple işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise geçerlilik sorununu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı haller ileri sürülüp ispatlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
İşçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından borcun sona erdiğinden söz edilemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
İbraname savunması hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Davacı davalı işyerinden ücret ve prim alacağını bulunduğunu belirtmiştir. Davalı işyeri ise davacının tüm alacaklarının ödendiğini belirtmiştir. Dosya içerisinde bulunan davacının iki tanık huzurunda ihtirazi kayıtsız imzalağı ibranamede davacı ücret alacakları ve her türlü sosyal haklarını aldığını belirtmiştir. İbranamede tanık olarak imzası bulunan kişiler mahkemece dinlenmiş, beyanlarında davacının bu ibranameyi hiçbir baskı altında olmadan imzaladığını ve alacağının kalmadığını beyan ettiğini belirtmişlerdir. Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde ücret ve bu kapsamda prim alacağı konusunda davacı işçi işvereni 03.03.2010 tarihli ibraname ile ibra etmiş olup davacı ibranamenin baskı altında imzalatıldığını iddia ve ispat edemediğinden alınan ibraname uyarınca ücret ve prim alacağının reddi yerine kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek olması halinde ilgiliye iadesine, 18.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.