
Esas No: 2021/2259
Karar No: 2022/3145
Karar Tarihi: 08.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/2259 Esas 2022/3145 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/2259 E. , 2022/3145 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi: ... 3. İş Mahkemesi
Dava iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karara karşı, davalılar vekillerinin istinafa başvurması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf istemlerinin kabulüne ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesince verilen karar davalılar vekilleri tarafından süresi içerisinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigortalının 16.11.2012 tarihli iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğradığını beyanla belirsiz alaca davası niteliğinde 1.000,00 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Yargılamanın devamında maddi tazminat istemini 77.948,60 TL’ye artırmıştır.
II- CEVAP:
Davalılar ...Mak. Yedek Parça San. Tic. Ltd. Şti. ile ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddia ettiği gibi montajcı değil, torna tezgah operatörü olarak çalıştığını, kendisine gerekli iş güvenliği eğitimlerinin verildiğini, kaza sırasında diğer davalının kendisine verdiği işi yaparken etrafta izleyen arkadaşlarına laf yetiştirmeye çalışırken kendi dikkatsizliği nedeni ile kaza geçirdiğini, kaza sonrasından müvekkilinin tüm tedavi masraflarını karşıladığını, iddia ettiğinin aksine iş kazasının hem SGK’na hem de Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne bildirildiğini, istirahat süresinde de maaşlarının işveren tarafından tam olarak ödenmeye devam edildiğini, davacının şahsi kusurunun işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırır nitelikte olduğunu, hekim tavsiyelerine uymazlık nedeni ile tedavi sürecini etkisizleştiren davacının eylemi göz ardı edilerek hesaplanan iş göremezlik oranına itirazlarının olduğunu, davacıya çalışamadığı sürelerde maaşları tam olarak ödendiğinden herhangi bir maddi kaybının olmadığını, müvekkili ...’ nın davacının işvereni olan şirketin ortağı olduğunu, bu nedenle kendisi açısından husumet itirazında bulunduklarını, davanın işveren mali sorumluluk poliçesi nedeni ile ....’ne ihbar edilmesini talep ettiklerini beyanla davanın reddine dair karar verilmesini beyan etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesinde hangi zararına istinaden maddi tazminat talebinde bulunduğunu açıklaması gerektiğini, müvekkilinin davalı işyerinde torna tezgah operatörü olarak çalıştığını, müvekkilinin işveren olmadığı gibi işveren vekili de olmadığını, meydana gelen kazada herhangi bir kusuru olmadığından müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, kazanın davacının kendi kusurundan kaynaklandığından müvekkilinden maddi ve manevi tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacının kaza neticesinde herhangi bir zararının doğmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, diğer davalıların yanında maaşlı olarak çalıştığını, talep edilen tazminatın müvekkilinin 5 yıllık maaşına eşdeğer olduğunu beyanla müvekkili yönünden davanın öncelikle husumet ve sonrasında ise esastan reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince; “'' Davacının davasının kısmen kabulü ile,
Maddi tazminat alacağının 84.060,31 TL olduğu anlaşılmış ise de taleple bağlı kalınarak ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 77.948,60 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 16.11.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
20.000,00 TL Manevi Tazminatın kaza tarihi olan 16.11.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine,'' karar verilmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Bölge Adliye Mahkemesince “Yerel Mahkeme tarafından maddi tazminat yönünden davacı yararına 8.924,35 TL vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken 9.474,82 TL vekalet ücreti takdir edilmesi hatalı olmuştur. Davalıların davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden istinaf itirazları yerindedir.” Gerekçesiyle “1-)Davalıların yaptığı istinaf başvurusunun kabulü ile,
2-)... 3. İş Mahkemesinin 2014/85 Esas 2018/296 Karar 19/09/2018 tarihli kararının H.M.K. 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden esas hakkında karar verilmek üzere ortadan kaldırılmasına,
3-)Davacının davasının kısmen kabulü ile,
Maddi tazminat alacağının 84.060,31 TL olduğu anlaşılmış ise de taleple bağlı kalınarak ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 77.948,60 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 16.11.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
20.000,00 TL Manevi Tazminatın kaza tarihi olan 16.11.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine,
(…)Kabul edilen Maddi Tazminat yönünden kendisini vekil ile temsil ettiren davacı yararına hüküm tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanan 8.924,35 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Kabul edilen Manevi Tazminat yönünden kendisini vekil ile temsil ettiren davacı yararına hüküm tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanan 2.400,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Reddedilen Manevi Tazminat yönünden kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar yararına hüküm tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanan 2.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,” şeklinde karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı ... ve ...Makine ve Yedek Parça San. Ltd. Şti. vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkili ...’nın şirketin ortağı olup kusur yüklenmesinin kabul edilemez olduğunu, müvekkili şirketin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini aldığını, davacıya verilen %10 kusurun yerinde olmadığını, bilirkişiler arasında hukukçu bir bilirkişi olması gerekirken heyete dahil edilmemesinin hatalı olduğunu, bilinen döneme ilişkin maddi zarar hesabında bilinen ücretlerin hesaba alınmasının asıl olduğunu, bakiye ömrün hatalı belirlendiğini, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... istinaf dilekçesinde özetle; maddi tazminat isteminin dayandığı sebebin açıkça gösterilmediğini, talep aşılarak karar verildiğini, manevi tazminatın belirsiz alacak davası niteliğinde talep edilemeyeceğini, müvekkilinin işveren olmadığı gibi işveren vekili sıfatı da bulunmadığından kusur verilmemesi gerektiğini, SGK müfettişi raporunda müvekkiline kusur verilmediğini, davacının gerçek kazancı bilinmekteyen varsayıma göre hesap yapılmasının hatalı olduğunu, manevi tazminatın fazla olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
A)Davalılar vekillerinin manevi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir.
Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 - 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL, 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi sonrası için 72.070 TL, 01.01.2021 tarihi sonrası için 78.630 TL’dir.
Somut olay incelendiğinde, ilk derece mahkemesince verilen 19.09.2018 tarihli kararda manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulü ile 20.000 TL’ye hükmedildiği, kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 01.12.2020 tarihli kararıyla vekalet ücretine yönelik ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılarak yeniden esas hakkında aynı manevi tazminat miktarına hükmedildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nun 110.maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve diğer hükümlerden ayrı olarak hüküm ve sonuç doğuracağının bu yönle de kesinlik sınırının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği gözetildiğinde manevi tazminat hükmünün Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte olan 72.070,00 TL’lik temyiz (kesinlik) sınırının altında kaldığı anlaşılmakla, davalılar vekilinin bu kısma yönelik temyiz istemlerinin kesinlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
B) Davalılar vekillerinin maddi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplerle temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Dava, iş kazasından sigortalının sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasında usuli kazanılmış hakkın varlığı konusunda uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır. Usuli kazanılmış hak (Usuli müktesep hak) kavramı davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Öte yandan Usul Hukukuna tabi olan ilkelerden biri olan ve 6100 sayılı HMK’nun 25.maddesinde düzenlenen “taraflarca getirilme ilkesi” kapsamında Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkimin, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamayacağı gibi Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkimin kendiliğinden delil toplayamayacağı da açıktır.
Somut olayda olduğu gibi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Maddi tazminatın hesabında SGK’dan bağlanan gelirin ve yapılan ödemenin dikkate alınması gerektiği, bu hususta da davanın yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 55. maddesi oluşturmaktadır. Anılan maddede “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda mahkemece alınan 19.07.2017 tarihli hesap bilirkişi raporunun davacı vekiline 26.07.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin anılan hesap raporuna bir itirazının bulunmadığı, anılan hesap raporunda hesaba esas ücretin, asgari ücretin 1,815 katı düzeyindeki ücret olarak benimsendiği, davacıya SGK tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmı hesaptan tenzil edilmişken, geçici iş göremezlik ödeneğinin rücuya kabil kısmı tenzil edilmeden davacının maddi tazminat alacağının 77.948,60 TL olarak hesap edildiği, davacı vekilinin maddi tazminat istemini bu miktara göre artırdığı halde, davalıların itirazları üzerine öncelikle aynı bilirkişiden alınan 13.12.2017 tarihli hesap raporunda davacıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin rücuya kabil kısmı da tenzil edilerek, maddi tazminat alacağının 74.441,23 TL olarak hesap edildiği, itiraz üzerine farklı bir hesap bilirkişiden alınan 13.03.2018 tarihli kök ve 13.06.2018 tarihli ek hesap raporlarında ise ücretin, asgari ücretin 1,838 katı düzeyindeki ücret olarak esas alıdığıi nitekim mahkemece de maddi tazminat alacağının belirlenmesinde 13.06.2018 tarihli ek hesap raporu esas alınarak 84.060,31 TL maddi tazminat alacağının bulunduğunun tespit edildiği, ancak taleple bağlı 77.948,60 TL maddi tazminata hükmedildiği, anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar doğrultusunda, davacının 19.07.2017 tarihli hesap raporunda esas alınan ücrete itirazı olmadığı gibi 10.08.2017 tarihli talep artırım dilekçesiyle de maddi tazminat alacağını bu hesap raporunda tespit edilen miktara göre artırmış olduğu, bu yönle gerek hesaba esas ücretin katı gerek ise de işlemiş devre sonu olarak esas alınması gereken tarih yönünden davalılar lehine iş bu raporun usuli kazanılmış hak oluşturduğu (ancak iş bu rapordan da geçici iş görmezlik ödeneğinin rücuya kabil kısmının tenzili gerektiği) halde; belirtilen bu usuli kazanılmış hakları ihlal edecek şekilde, hesap bilirkişiden alınan 13.06.2018 tarihli hesap raporuna itibarla maddi tazminat alacağının 84.060, 31 TL olarak tespit edilip taleple bağlı 77.948,60 TL’ye hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hakları gözetmek öte yandan davacıya SGK tarafından ödenen ve TBK’nun 55. Maddesi kapsamında hesap raporundan tenzili gereken geçici iş göremezlik ödeneğinin rücuya kabil kısmını da tenzil ederek,(iş bu işaret olunan hususlara uygun vaziyette düzenlenen 13.12.2017 tarihli ek hesap raporuna itibarla) davacının maddi tazminat alacağının 74.441,23 TL olarak belirlenip hüküm altına alınmasından ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/2. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 08.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.