
Esas No: 2021/11778
Karar No: 2022/3177
Karar Tarihi: 08.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/11778 Esas 2022/3177 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/11778 E. , 2022/3177 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : ... 20. İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı asil, davalının ... Mah. ... Sok. ... Sitesi ... adresindeki evinde 1999 yılı Mayıs ayında ev hizmetlisi olarak işe başladığını, 2006/9. ayına kadar 7 yıl 4 ay aralıksız çalıştıktan sonra ayrıldığını, 8 ay başka bir yerde çalıştıktan sonra bu kere davalının ... ... Cad. ... Evleri Sarıyer adresindeki evinde 2007 yılı Mayıs ayında işe başlayıp, 10.09.2014 tarihine kadar sürekli çalıştığını, ancak yaptığı araştırmada çalışmalarının Kuruma bildiriminin yapılmadığını, sadece fesih tarihinden geriye dönük 8 aylık sigortasının davalının sahibi olduğu ... Mühendislik A.Ş'den gösterildiğini öğrendiğini ileri sürerek, davalı işverene ait ev işyerinde 1999/5-2006/9. ay ve 2007/5-10.09.2014 tarihleri arasında geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının davalı yanında ev hizmetlerinde devamlı suretle ve aylık ücretle çalışmasının bulunmadığını, 1999 yılı Mayıs ayında davalının konutunda haftada 1 gün, daha sonra haftada 3 gün gelse de günlük yevmiye almaya devam ettiğini, 2014 yılında işsiz kaldığında tekrar davalı ile anlaşarak haftanın belirli günleri yine günlük yevmiye ile çalıştığını, gelmediği günlerde aynı site veya aynı mahallede başka evlere gittiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Feri müdahil SGK vekili cevap dilekçesinde özetle, kurum kayıtlarının esas olup iddianın eşdeğer delillerle ispatlanması gerektiğini, davanın kamu düzenine ilişkin olduğunu, her türlü delilin resen toplanılması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya kapsamına göre; davacının davalıya ait evde 1999/5-2006/9.aylar arasında fiilen 7 yıl 4 ay çalıştığını, işten ayrılıp 8 ay sonra 2007/5.ayında yeniden başlayıp 10.09.2014 tarihine kadar çalıştığını iddia ederek huzurdaki davayı açtığı, çalışmanın kesintili olduğu, blok çalışma yapılmadığı belirtilmesi sebebiyle talep edilen ilk dönem yönünden dava tarihi olan 08.09.2015 itibariyle yasada öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, ikinci dönem çalışma iddiasına yönelik yapılan incelemede ise özellikle çalışıldığı belirtilen evin bulunduğu sitede görev yapan tanıkların beyanlarına göre davacının haftada 3 gün davalının evinde ev hizmetlerinde çalıştığının anlaşıldığı, haftada 3 günden fazla çalışma bulunması halinde çalışmanın süreklilik arz ettiğinin kabulü ile tespite karar verilebileceğinden, davalının ayrı yaşayan kızının evinde haftada 1 gün yapılan temizlik işinin davalıya hasredilemeyeceği, mahkeme kararında bir hata bulunmadığı gerekçeleriyle, davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı vekili, davacı tanık beyanları ile çalışma olgusunun ispatlandığını, buna mukabil davalı tanık beyanlarının çelişkili olduğunu, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan uyuşmazlığın çözümü için ev hizmetlerinde çalışanlar yönünden mevzuatın incelenmesi gerekmektedir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun mülga 3. maddesi sigortalı sayılmayanları düzenlemiş ve Kanunun 3. maddesinin I/D bendinde, ev hizmetlerinde çalışanların tamamı sigorta kapsamı dışında tutulmuştur. Başlangıçta ev hizmetlerinde sürekli veya süreksiz çalışanların tümü 506 sayılı Kanun kapsamı dışında tutulmuş iken, 506 sayılı Kanun’un mülga 3. maddesinin 1/D bendinde 11.08.1977 tarihli 2100 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle ev hizmetlerinde ücretle ve sürekli çalışanlar sosyal sigorta kapsamına dahil edilerek, sigortalı sayılmışlardır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda ise sigortalı sayılmayanlar 6. maddede de düzenlenmiş olup, 6.maddenin c bendine göre, “Ev hizmetlerinde süreksiz olarak çalışanlar ile ev hizmetlerinde hizmet akdi ile sürekli çalışmasına rağmen, haftalık çalışma sürelerinin 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen sürelerden az olması nedeniyle, aylık kazançları prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olanlar” sigortalı sayılmamış iken 17.4.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 6. maddesinin c bendi “Ev hizmetlerinde çalışanlar (ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç)” şeklinde değiştirilmiştir.
Ancak, 6552 sayılı Kanun’un 55. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna "ev hizmetlerinde çalışanların sigortalılığı" başlıklı ek 9. madde ilave edilmiş ve bu düzenleme 1.4.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Buna parelel olarak 10.09.2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanunun 40. maddesiyle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun sigortalı sayılmayanları düzenleyen 6. maddesinin c bendinde yer alan “(ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç)” ibaresi “(Kanunun ek 9'uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında sigortalı olanlar ile ücretle aynı kişi yanında ay içinde 10 gün ve daha fazla süreyle çalışanlar hariç)” şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik de 01.04.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu yeni düzenleme çerçevesinde ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olan çalışanlar, Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmaktadır. Ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 günden az olanlar için ise kanunda belirtilen oranda iş kazası ve meslek hastalığı sigortası primi ödenmesi gerekmektedir.Bu düzenleme 10 günden az çalışanları uzun vadeli sigorta kolları bakımından kapsam dışı bırakmaktadır. (TBB Dergisi 2015 (120) A. Eda Manav )
Diğer yandan, 5510 sayılı Kanununda 6552 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce verilen Hukuk Genel Kurulu'nun 05.02.2014 tarih ve 2013/10-2280 E., 2014/65 K. sayılı ilamında, ev hizmetlerinde çalışma ile ilgili davaların hukuki niteliği ve ispat şekline ilişkin ilkeler şu şekilde belirtilmiştir;
"...İş mevzuatı yönünden, ev hizmetlerinin, gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasında, gerekse 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasında yer alan hükümler ile bu Kanunların uygulama alanı dışında bırakıldığı görülmektedir.
Sosyal güvenlik mevzuatı açısından ise gerek mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gerekse 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında sigortalı olabilmek üç temel koşula bağlanmıştır. Bu koşullar; hizmet akdi ile çalışma, işin işverene ait işyerinde yapılması ve mülga 506 sayılı Kanun’un 3. ve aynı yöndeki 5510 sayılı Kanun’un ise 6. maddesi kapsamında olmamak olarak sıralanabilir. 506 sayılı Kanun’un 3. maddesi sigortalı sayılmayanları; diğer bir ifade ile anılan Kanun kapsamına alınmayanları sıralamaktadır.
Buna göre mülga 506 sayılı Kanun’un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3. maddesi uyarınca: “Aşağıda yazılı kimseler bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmazlar.
D) (Değişik: 11/8/1977 - 2100/1 md.) Ev hizmetlerinde çalışanlar (ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç)…”
Yine 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 6. maddesi uyarınca; “…Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları hükümlerinin uygulanmasında;
…c) (Değişik: 17/4/2008-5754/4 md.) Ev hizmetlerinde çalışanlar (ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç)…4 üncü ve 5 inci maddelere göre sigortalı sayılmaz.”.
Buna göre ev hizmetleri, mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun ilk halinde Kanun kapsamı dışında bırakılmış iken, 24.08.1977 tarih ve 16037 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 24.11.1977 tarihinde yürürlüğe giren 11.08.1977 tarih ve 2100 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle yapılan değişiklik ile mülga 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (D) bendinde yapılan düzenleme uyarınca, ev hizmetlerinde “ücretle ve sürekli çalışanlar” anılan maddede yer alan istisnalar içinden çıkarılmış, 5510 sayılı Kanun'un 6. maddesi ile de aynı yöndeki uygulamaya devam edilmiştir.
Görüldüğü üzere, anılan maddeler uyarınca, ev hizmetlerinde çalışanlar; ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç, bu Kanunların uygulanmasında sigortalı sayılamazlar.
Sigortalı sayılmak için, ücret ve sürekli çalışma birlikte arandığından, her iki koşulun da gerçekleşmiş olması gerekir. Hizmet karşılığı ücret alınmıyorsa veya ücret alınmakla birlikte çalışmada süreklilik yoksa bu tür çalışmayı sigortalı çalışma saymak mümkün değildir.
Buna göre, diğer koşulları gerçekleştirmiş olanlar eğer anılan maddelerin kapsamına giriyorlarsa, sigortalı sayılamayacak ve 506 veya 5510 sayılı Kanunlarda düzenlenen haklardan yararlanamayacaklardır.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 5/1. maddesi ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4/1. maddeleri uyarınca, İş Kanunları hükümleri ev hizmetlerine ve ev hizmetleri çalışanlarına uygulanamayacak, bu işler ve bu işleri yapan kişiler Borçlar Kanunu’nun hizmet akdini düzenleyen hükümlerine tabi olacaklardır.
Evde yapılan işle, ev hizmetleri arasında bazı farklılıkların da tanımlanması gerekir. Ev hizmeti evde yapılmakla birlikte, herhangi bir iş olmayıp doğrudan yaşanan mekâna yönelik bir iştir. Yaşanan konutla doğrudan bağlantı içerisindedir. Doğrudan eve ve ev yaşamına yöneliktir. Dolaylı olarak ev yaşamına katkıda bulunan, onu kolaylaştıran hizmetlerdir. Ev hizmetinin doğrudan eve veya ev yaşamına yönelik olması gerekir. Ev hizmeti evden soyutlanamaz. ... Bir işin ev hizmeti sayılabilmesi için yapılan işin evde gündelik yaşamın gerektirdiği faaliyetler kapsamında ev yaşamının gündelik, olağan gereksinmelerini karşılayan işlerdir... Öğretide ev hizmetleri, evde gündelik yaşamın gerektirdiği; temizlik, yemek, çamaşır, ütü, çocuk bakımı, mürebbiyelik gibi işler olarak kabul görmektedir. Ev hizmetleri çalışanları ise uşak, kahya, hizmetçi, temizlikçi, aşçı, çocuk bakıcısı, bahçıvan, şoför, bekçi, hayvan bakıcısı vb. evin gündelik işleyişine ilişkin faaliyetleri yürüten kişiler olarak kabul görmektedir ...
Yukarıda ayrıntıları açıklandığı üzere, “ev hizmetleri” 506 sayılı Kanun ile tamamen sigortalılık dışında tutulmuş iken 2100 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle ev hizmetlerinde sadece “ücretle ve sürekli olarak çalışanlar” sigortalı sayıldıklarından, bu kişilerin sigortalı olarak kabul edilebilmesi için önemli olan, ev hizmetinde geçen çalışmanın ücretle yapılması ve sürekli olmasıdır.
Sürekli çalışma kavramı yönünden uygulamada, haftanın çoğu ev işlerinde geçirilmiş ve çalışma bir süre devam etmişse, bu çalışma sigortalı çalışma olarak değerlendirilmekte, süreklilik için çalışmanın belli bir yoğunluğa ulaşması aranmaktadır.
Mülga 506 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun uyarınca “iş” tanımı açık olup, burada “iş” ev hizmetidir. Bu nedenle ölçü, işin niteliği değil ev işinde çalışanın, bu işte ne kadar süre çalıştığıdır. Ev işlerinde çalışma devamlı ise sürekli sayılacak, devamlılık yoksa, iş belirsiz aralıklarla geçici olarak ya da çağrı üzerine yapılıyorsa süreksiz sayılacaktır..."
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda, somut olay değerlendirildiğinde; davacı, davalı işveren nezdinde 1999/5-2006/9. ay ve 2007/5-10.09.2014 tarihleri arasında iki dönem halinde çalıştığının tespitini istemiş, mahkemece 1999/5-2006/9 arası dönem yönünden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine, 2007/5-10.09.2014 arası dönem yönünden ise davacının haftanın 3 günü geçmeyen çalışmasının sigortalı olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup; ilk dönem yönünden verilen karar isabetli ise de, 2007/5-10.09.2014 arası dönem yönünden verilen karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olup hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Yapılacak iş, öncelikle, davacıya davası açıklattırılmalı, kendisi gibi aynı sitede çalışan başkaca çalışan olup olmadığı sorulmalı, varsa tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulmalı, hizmet döküm cetvelleri getirtilmeli, site yönetiminden davacının giriş çıkış kayıtları istenmeli, davacıya 01.01.2014-30.09.2014 tarihleri arasında davalı işverenin yetkilisi olduğu dava dışı şirketten bildirilen çalışmalarının gerçek olup olmadığı, bu çalışmalarının iptalini isteyip istemediği sorulmalı, iptalini istediği takdirde davalı şirket de davaya dahil edilmeli ve gösterdiği deliller toplanmalı, işçilik alacağı dosyası getirtilmeli, tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeli, ev hizmetlerinde geçen çalışmalar varsa tereddütsüz şekilde ortaya konulmalı ve çalışmanın kısmi süreli olup olmadığı belirlendikten sonra varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 08.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.