10. Hukuk Dairesi 2018/6306 E. , 2020/1586 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Asıl ve birleşen davalar, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, ilamında belirtildiği şekilde asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan ..., ... Nak. İnş. Taah. Tur. ve Tic. A.Ş. ve ... Nak.ve Tic. A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen ilk karar, dairemizin 25.01.2016 günlü ve 2014/20972 E. - 2016/676 K. sayılı ilamıyla özetle “..davacı Kurumun talebinin davalı ... Tic. A.Ş.’ye yönelmesi karşısında bu davalı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, kazanın nasıl olduğunu belirleyen ceza davasındaki maddi olguları dikkate alarak ve ceza alan tüm şahıslar bakımından kusur irdelemesi yapan, usulüne uygun şekilde rapor alınıp irdelenmesi, belirlenen ilkelere uygun şekilde gerçek zarar hesaplanması, motor ve şasi numaraları kontrol edilmek suretiyle kazaya karışan aracın tır ve dorsesinden oluştuğu dikkate alınarak ayrı ayrı poliçelerinin ve hatta ihtiyari olarak filo kasko poliçelerinin olup olmadığı araştırılmalı, öncelikle Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası kapsamında, sonra ise İhtiyari kasko poliçesi kapsamında davalı ...Ş. hakkında sorumluluğun varlığının irdelenmesi ve hak sahiplerine ölüm geliri yanında ölüm aylığı bağlanıp bağlanmadığı hususunda tereddüt oluşmakla, bu hususun davacı kurumdan sorulması ile yarım gelirin varlığı halinde bu durumun dikkate alınarak bir karar verilmesi” gereklerine işaret ederek, araştırma yapılmak üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunu"nun 21. maddesidir.
Anılan madde hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücûan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Buna göre; işverenin üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü"nün (WHO) ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin ise uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).
Eldeki davada, vefat eden ve davalı ...’in kullandığı araçta yolcu olarak bulunduğu anlaşılan kazalı sigortalının hizmet döküm cetveline göre, kaza tarihi itibari ile davalılardan ... Nakl. İnş. Taah. Tur. ve Tic. A.Ş’ye ait işyerinden bildirimlerinin varlığı ve kazaya karışan çekici ile dorsenin diğer davalı ... Nakl. ve Tic. A.Ş’ye ait olduğunun anlaşılması ile alınan beyanlarda, sigortalının ... Nakl. ve Tic. A.Ş’de davalı ... ile birlikte çalıştığının belirtilmesi karşısında, öncelikle oluşan bu çelişki üzerinde durularak, kazalının hangi nedenle çekicide olduğu hususu irdelenmeli bu kapsamda davacı kurumun ileri sürdüğü gibi asıl işveren- alt işveren ilişkisinin veya geçici iş ilişkisinin varlığı hususunda araştırma yapılmalıdır.
Diğer taraftan mahkemece, davalıların 5510 sayılı Yasanın 21’inci maddesi kapsamında işveren sıfatıyla ve iş güvenliği konusunda sorumluluklarının irdelenmesi amacıyla kusur raporu aldırılması gereğine işaret edilmiş ise de, bozma sonrası alınan raporun Elektrik Yüksek Mühendisi ve Hukukçu bilirkişilerden alındığının anlaşılması karşısında alınan kusur raporunun da karar vermeye yeterli olduğu söylenemeyecektir. Bu kapsamda davalıların işveren sıfatlarının varlığı araştırılmalı ve trafik-iş kazası nedeniyle yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında kusurları belirlenmelidir.
O halde mahkemece, uyulan bozma ilamı ile oluşan usuli kazanılmış hak kapsamında olay hakkında tüm tarafların 3. kişi veya işveren olup olmadıkları hususunun netleştirilmesi ile ceza davası da dikkate alınarak, olayın meydana geliş şekli dikkate alınarak, tarafların alması gereken önlemlerin neler olduğu hususunda açıklayıcı ve denetime elverişli bir kusur raporu aldırılması, tüm davalılar hakkındaki yasal dayanaklar net olarak belirlendikten sonra kanun hükümleri ve özellikle 5510 sayılı Yasanın 21’inci maddesinin 4’üncü fıkrası çerçevesinde uygun bir hesap bilirkişisinden hesap raporu aldırılmak suretiyle infaza elverişli şekilde bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözardı ederek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ile davalılardan ..., ... Nak. İnş. Taah. Tur. ve Tic. A.Ş. ve ... Nak.ve Tic. A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcını istek halinde davalılardan ... ile ... Nak. İnş. Taah. Tur. ve Tic. A.Ş. ve ... Nak.ve Tic. A.Ş."ye iadesine, 25/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.