Esas No: 2022/1592
Karar No: 2022/3294
Karar Tarihi: 09.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/1592 Esas 2022/3294 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/1592 E. , 2022/3294 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
No : 2018/157-2020/70
Asıl davada davacı, sigortalılığın iptaline yönelik Kurum işleminin iptalini, birleşen davada davacı Kurum, yersiz ödenen ölüm aylıklarının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı birleşen dava davacısı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Birleşen davalar yönünden yapılan temyiz incelemesinde,
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesinin 1. fıkrasına göre karar tarihi itibariyle iş mahkemelerinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları hariç miktar veya değeri bin lirayı geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında, HUMK’un 427. maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanununda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesinde, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça düzenlenmiştir.
16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanunun geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Temyiz kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır.
Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi, tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427'nci maddesi hükmü gereğidir.
21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ve ayrıca 5236 sayılı Kanun; katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2020 yılı için 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 3.920,00 TL olarak değiştirmiştir.
Somut olay incelendiğinde, birleşen davalar yönünden temyize konu tutarların yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davalı karşı davada davacı Kurum vekilinin bu davalara ilişkin temyiz dilekçesinin miktar itibarıyla kesinlik nedeniyle reddine,
2-Asıl dava dosyasının incelenmesine gelince, mahkemece uyulmasına karar verilen son bozma ilamımızda, bir önceki bozma gereklerinin yerine getirilmediği, sigortalının kendi nam ve hesabına çalışmasının araştırılması, işyerinin vergi muafiyeti kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi ile zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönemin tespit edilmesi gerektiği, sonucun olumsuz olması durumunda ise isteğe bağlı sigortalılık açısından davacılar murisinin vefatı öncesi ödemiş olduğu primlerin ödeme tarihinden ileriye doğru karşıladığı süre kadar (ölüm tarihini geçmeyecek şekilde) sigortalılığın söz konusu olabileceği ve devamla buna göre ölüm aylığı tahsis şartlarının irdelenmesi gerektiği belirtilmiş, diğer taraftan (sahte sigortalılıkta uygulanması mümkün değil ise de) 6552 sayılı Yasa’nın 58. Maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen Geçiçi 54. Madde kapsamında Kuruma başvuru sağlanarak sonucuna göre değerlendirme yapılması istenilmiştir.
31.1.1986-27.03.1986 tarihleri arasında sicil kaydı bulunup vergi kaydı bulunmayan ve 26.12.1989 tarihinde vefat eden murisin 01.08.1986-26.12.1989 tarihleri arasına ilişkin Muş Şoförler ve Otomobilciler oda kaydının geçersiz sayılmasına esas müfettiş raporunda, noter tasdikli üye kayıt defteri incelendiğinde, murisin 2916 nolu üye kaydının 01.08.1986 da başlatılıp, ölüm tarihi olan 26.12.1989 günü itibariyle silinmesi için 19.12.1989 tarihinde karar alındığı, defterin 2916 nolu sütunundaki adı, soyadı, baba adı, doğum tarihi ve yeri, mesleği ehliyet sicil no, adres kısmında silintilerin olduğu, yine noter tasdikli diğer üye kayıt defterinde murisin 3398 üye numarasıyla 25.11.1988 tarihinde kayıtlı olduğu ve üyenin 2916 da kaydı bulunması nedeniyle iptal şerhinin bulunduğu, 25.08.1989 tarihinde, giriş bildirgesine göre 25.11.1988 itibariyle tescilinin yapıldığı, murisin vefatından bir gün sonra ise 01.08.1986 tarihli (geçersiz sayılan) oda kaydına istinaden başlangıcın 01.08.1986 ya çekildiği, çıkan prim borcunun en son 23.03.1990 tarihinde yatırılması ve sonrasında tahsis talebi üzerine davacılara ölüm aylığının bağlandığı, davacı ...’nin de aralarında bulunduğu sanıklar yönünden resmi evrakta sahtecilik suçundan düşme kararı verildiği, 5510 sayılı Yasaya eklenen Geçiçi 54. Madde kapsamından davacıların yararlandırılamayacağı hususları ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, 01.08.1986-26.12.1989 tarihleri arasına ilişkin oda kaydı yönünden kurum işleminin yerinde olduğu belirgindir.
Diğer taraftan, Muş Şoförler ve Otomobilciler odasının, murisin 15.03.1984-21.01.1991 tarihleri arasında oda kaydının bulunduğunu belirtmesi ile buna ilişkin kayıtların gönderilmesi ve bu kayıda istinaden yapılmış herhangi bir idari soruşturmanın bulunmaması karşısında, her ne kadar mahkemece bu kayıtlara itibar edilerek değerlendirme yapılmış ise de, oda kaydına dayalı sigortalılık yönünden, sigortalının kendi nam ve hesabına çalışmasının araştırılması gerekmekte olup, buna ilişkin bir araştırma yapılmadığı gibi, dava konusu oda kaydına ilişkin süreler ve 12.03.2013 tarihli hükmün davacılar vekili tarafından sadece karşı davalar yönünden vekalet ücreti verilmesi şeklindeki temyiz içeriği dikkate alındığında, 01.08.1986 tarihi öncesine yönelik bir tespit yapılamayacağının gözetilmemesi isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, murisin 15.03.1984-21.01.1991 tarihleri arasındaki oda kaydına istinaden, varsa kendi nam ve hesabına çalışması detaylı şekilde araştırılarak, çalışmanın bulunduğuna kanaat getirilmesi durumunda, 01.08.1986 tarihinden başlamak kaydıyla tespit hükmü kurulmalı, kendi nam ve hesabına çalışmanın olmadığının anlaşılması halinde ise kurum işleminin yerinde olduğunun gözetilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, hükmün (1) nolu bendinde muris yerine, “davacıların sigortalılığının sona erdirilmesine” ibaresinin kullanılması, karar başlığında diğer davacıların kimlik bilgilerinin yer almaması, harçtan muaf olan Kurumun, başvuru ve peşin harcın içine katılarak hesaplanan yargılama giderlerinden sorumlu tutulması yerinde görülmemiştir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı karşı davada davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.03.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.