Esas No: 2021/1738
Karar No: 2022/3438
Karar Tarihi: 10.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/1738 Esas 2022/3438 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/1738 E. , 2022/3438 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi :Aydın 1. İş Mahkemesi
Dava, talep tarihindeki borçlanmaya esas prim üzerinden, 1992-1993 yılları arasındaki yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanabileceğinin tespiti ile kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, müvekkilinin 01.10.1986 tarihinden itibaren Almanya'da ikamet ettiğini, 10.05.2001 tarihinde Alman Vatandaşlığına geçtiğini, Kurum tarafından 01.01.1992 - 31.01.1994 tarihleri arasındaki sürenin tamamının borçlandırılması gerekirken, müvekkilinin 01.01.1992 - 31.12.1993 tarihleri arasında Türkiye'de ikamet ettiği gerekçesiyle borçlandırılmasının yapılmadığını beyanla, borçlandırılmayan 1992-1993 yıllarının ilk borçlanma talep dilekçesinin verildiği tarihteki günlük kazanç tutarı olan 13 Lira 584 kuruş üzerinden borçlandırılmasının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili, davacı hakkında Aydın Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün 29.02.2016 tarihli ve 91244 sayılı yazısı ekinde alınan yurda giriş çıkış kayıtları belgesinde, davacının 17.08.1994 tarihinde yurtdışına çıktığı ve 1992-1993 yıllarında yurda giriş-çıkış kaydının bulunmadığının belirtildiğini, davacının yurtdışında geçen ev kadınlığı süresinin tespit edilememesi ve ispatlanamaması nedeniyle borçlandırılmasının yapılmadığını, davalı Kurum işlemlerinin yasal mevzuata uygun olarak yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davanın kabulü ile davacının, Almanyada ikamet ettiği 1992/1993 yıllarının borçlanma talep dilekçesinin verildiği 17/12/2015 tarihi itibariyle borçlandırılması gerektiğinin tespitine, " karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Aydın 1.İş Mahkemesi'nden verilen 03.04.2018 tarih, 2016/395 Esas ve 2018/138 Karar sayılı kararına yönelik davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, 06.11.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik'in 9/2.maddesine göre, talep edilen tespitin yapılabilmesi için o tarihte yurt dışında oturduğuna dair ikamet belgesi, ikamet belgesinin temin edilememesi halinde yurtdışına çıkış ve yurda giriş tarihlerinin fotoğraf ve künye bilgilerinin bulunduğu pasaport sayfalarını ya da emniyet müdürlüklerinden alacağı yurda giriş çıkış çizelgesi ile belgelendirmesi gerektiğini, davacının belirtilen hiçbir belgeyi mahkemeye sunmadığını, usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
1-Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının yurtdışı çalışılan ve ev kadını borçlanma talebinin 23.12.2015 tarihi olduğu, 1.10.1986 tarihinden itibaren 5150 günlük süreyi borçlanmayı talep ettiği; Kurumun davacının yurt dışı giriş ve çıkış kayıtlarını getirttiği buna göre 1992-1993 yıllarında Türkiye’de bulunduğu süreler dışlanmak suretiyle 4502 gün borçlanma tahakkuk cetveli düzenlediği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 3201 sayılı Yasa’nın, 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Yasa’nın 79. maddesi ile değişik “Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı” başlıklı 5. maddesi ile “Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür. Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.
Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir” hükmünü içermekte olup; Yasa’nın anılan açık hükmü karşısında, 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılan yurtdışı hizmet borçlanmalarında esas alınan yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin, ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere belirlenmesi gerekir.
Öte yandan, borçlanma cetvelindeki süreye ait borçlanma bedelinin ihtirazi kayıt konularak ödenmiş olması da sonuca etkili olmayacaktır. Borçlanma bedeli ihtirazi kayıt konularak ödense dahi kısmi ödeme hâlinde 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru gidilerek mal edilecek tarihler tespit edilecektir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 12/12/2018 gün ve 2018/21-995 Esas ve 2018/1901 Karar sayılı kararı )
06.10.2008 tarih ve 27046 sayılı Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin “Borçlandırılan Sürelerin Değerlendirilmesi ve Sigortalılığın Başlangıcı” başlıklı 12 maddesinde ise ;
(1) Başvuru sahibince borçlanmak istenilen süre belirtilmişse belirtilen süre, belirtilmemiş ise ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere borçlanmak istediği gün sayısı esas alınır. Bu tespitte bir yıl 360 gün, bir ay 30 gün olarak hesaplanır.
(2) Yurtdışında hizmet borçlanmasına dair sürelerin 5510 sayılı Kanun kapsamında hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde söz konusu süreler, başvuru sahiplerinin Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa 5510 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.
(3) Türkiye’de sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları veya hizmetlerine eklenir.
(4) Aylığa hak kazanmak için 5510 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan anlamda belli bir sigortalılık süresi şartının yerine getirilip getirilmediğinin tespitinde geçerli olmak üzere;
a)Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
b) Türkiye’de sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan başvuru sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten, sigortalı ölmüş ise ölüm tarihinden, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülmek suretiyle tespit edilir. Birden fazla yurtdışı hizmet borçlanması yapılması durumunda da sigortalılık süresi başlangıcı, borcun en son ödendiği tarihten, borçlanılan toplam gün sayısı kadar geriye götürülerek belirlenir.
(5) Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz” hükümleri düzenlenmiştir.
Somut olayda, davanın yasal dayanağını oluşturan 3201 sayılı Yasa'nın 5. maddesi ve 06.10.2008 tarih ve 27046 sayılı Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 12. maddesi hükümlerine göre borçlanılan sürelerin sigortalının iradesine bırakılamayacağının belirgin olması, yine davacının borçlandığı yurtdışında geçen ev kadınlığı süresinin Türkiye' de geçen kısmı için borçlanamayacağından yalnızca yurt dışında geçen süreler borçlanılabileceğinden ; davacının ülkeye giriş ve çıkış tarihleri net bir şekilde belirlenerek kurumla ihtilaflı olan süreler yönünden sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hükümde yazılı şekilde karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Davacının, borçlanma bedelinin başvuru tarihindeki primlere göre belirlenmesi gerektiğinin tespiti istemi yönünden; 3201 sayılı Kanunun "Döviz İle Değerlendirme" başlıklı 4'üncü maddesi, "Sosyal güvenlik kuruluşlarınca döviz ile değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarı bir dolardır. Dövizin cinsi ve miktarı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebilir. Değişen miktar, tahakkuk ettirilmiş borçlanmanın tamamını ödememiş olanların bakiye borç sürelerine de uygulanır..." hükmünü; aynı Kanunun geçici 2'nci maddesinin ikinci fıkrası ise, "Ancak, 4'üncü madde hükümlerine göre tahakkuk ettirilen borç miktarı, ödeme tarihindeki doların Türk Lirası karşılığı esas alınarak hesap ve tahsil edilir." hükmünü içermekte iken; anılan geçici 2'nci madde, 5510 sayılı Kanunun 106'üncü maddesi ile tamamen yürürlükten kaldırıldığı gibi; aynı Kanunun 4'üncü maddesi de, 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5754 sayılı Kanunun 79'uncu maddesiyle değişikliğe uğramıştır.
5754 sayılı Kanunun 79'uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun "Borçlanma Tutarı ve Borçlanma Tutarının İadesi" başlıklı 4'üncü maddesi, "borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 82'nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32'sidir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41'inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranır.
Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli şartları yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıkları ödemeler, faizsiz olarak iade edilir…” hükmünü içermekte olup; anılan madde içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmalarda, borçlanma tutarının belirlenmesindeki "ödeme tarihi" kıstası, "borçlanma başvuru tarihi" olarak değişikliğe uğramıştır.
3201 sayılı Kanun'dan yararlanarak yurtdışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin de uyuşmazlıklar çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen borçlanma bedeli Yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesi gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye’de sigortalı olarak tescili bulunmayanların borçlanması 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması Kanun gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine, borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinden yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506 sayılı Kanunun 116'ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinde de üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanunla ilgili uyuşmazlıklarda üç aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihindeki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurtdışında geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Diğer bir olasılık da, Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda, 5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu esas alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 + 3 =6 ay) eklenmeli; davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma ilk başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir.
Somut olayda, 17.12.2015 tarihli borçlanma başvurusunun davalı Kurum tarafından 16.2.2016 tarihinde tahakkukun oluşturulduğu talebe konu dönemin kabul edilmediği, ilgili yazının 23.2.2016 tarihinde tebliğ edildiği eldeki davanın 1.12.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar ışında, tahakkuk belgesinin tebliğ tarihinden itibaren 3 ay içinde açılmayan iş bu dava yönünden dava tarihindeki prime esas kazanç üzerinden borçlanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde talep tarihindeki prim üzerinden borçlanılmasına karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.