Esas No: 2021/9467
Karar No: 2022/3346
Karar Tarihi: 10.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/9467 Esas 2022/3346 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/9467 E. , 2022/3346 K."İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
İlk Derece
Mahkemesi : ... 20. İş Mahkemesi
Dava, davacının davalı işyerinde geçen hizmetinin ve ücretinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı şirket ve feri müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 33.Hukuk Dairesince istinaf başvurularının kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 33.Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, davacının davalı iş yerinde 2.151,15 TL brüt ücretle 10.02.2011-15.10.2011 tarihleri arasında 15 günlük süre hariç 7 ay 20 gün süre ile çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı şirket vekili; davacının davalı iş yerinde çalışmadığını ve dolayısıyla eksik bildirilmiş hizmetinin de olmadığını, bu nedenle 5510 sayılı Kanuna dayanılarak hizmet tespiti davası açılamayacağını özet olarak belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Feri müdahil Kurum vekili; davanın öncelikle hak düşürücü süre yönünden incelenmesi gerektiği özet olarak belirtilerek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davacının davasının taleple bağlı kalınarak kabulü ile; davacının 10/02/2011-15/10/2011 tarihleri arasında toplam 7 ay 20 gün süre ile 2151,15-TL brüt ücret ile davalıya ait işyerinde hizmet aktiyle çalıştığının tespitine, karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davalı şirket ve feri müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince “davaya konu dönemde tanık ile ispat sınırının 590,00 TL olduğu ve davanın açıldığı tarih itibariyle feri müdahil konumunda bulunan SGK'nın leh ve aleyhine yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilemeyeceği ( ve bu durumun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği)” gerekçesine dayalı olarak;
“Davalı Şirket ile Feri Müdahil SGK'nın istinaf başvurularının kabulüne,
2-... 20. İş Mahkemesi'nin 2016/245 Esas, 2019/103 Karar, 13.05.2019 tarihli kararının kaldırılmasına,
3-Davanın kısmen kabulü ile;
4-Davacının 10/02/2011 ile 15/10/2011 tarihleri arasında toplam 7 ay 20 gün süre ile en son 2151,15 TL brüt ücret ile davalıya ait iş yerinde hizmet akti ile çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
5-Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT' ne göre hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı ... Deri San. ve Tic. A.Ş.'den alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı ... Deri San. ve Tic. A.Ş. vekille temsil edildiğinden karar tarihindeki AAÜT'ne hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... Deri San. ve Tic. A.Ş.'ne verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile talepleri gibi karar verildiği, oysa davalı şirket yararına haksız olarak vekalet ücretine hükmedildiği özet olarak belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı şirket vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile 5 yıllık hak düşürücü sürenin söz konusu olduğu, davacının 2013 yılı sonunda, işletmesel karar nedeniyle iş sözleşmesi sona erdirilen işçilerin davacı şirkete karşı dava açması üzerine, haksız olduğunu bile bile eldeki bu davayı açtığı, Mahkemece sadece davalı şirkete karşı davaları süren veya biten eski çalışanların tanık olarak beyanlarının esas alındığı, yazılı delil bir yana yazılı delil başlangıcı dahi olmadan hüküm verildiği, ücretin tespitinin istendiği dönemdeki yazılı delille ispat parasal sınırını aşan miktarda bir ücret tespitinin istenmesi halinde durumun tanıkla değil yazılı belge ile ispatlanması gerektiği, Kurum müfettişleri tarafından yapılan “ücretlerin elden ödendiği iddiasının gerçeği yansıtmadığı” şeklindeki değerlendirmenin dikkate alınmadığı, emsal kararlarda davanın reddine kararı verildiği özet olarak belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Feri müdahil Kurum vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesi ile Kurumun feri müdahil olup aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeciği özet olarak belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün bozulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Anayasamızın 141. maddesinde, yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir. Bunun anlamı yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 149. (HMK’nun 28.) maddesinde de bu husus belirtilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381. (HMK’nun 294.) maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafları iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az aynı Kanunun 388. (HMK’nun 297.) maddesinde belirtilen hüküm sonucunun tutanağa geçirilerek okunması suretiyle olur.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388/1-3. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde :
“(1)Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 389. (HMK’nun 298.) maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmünü gerekçesi ile birlikte tam olarak yazmış olsa bile, bunu duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve okunması gerekir. Bir başka ifade ile mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi, verilen kararla, ne şekilde tefhim edildiğinin duruşma tutanağına yazılması zorunludur. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür.
Kısa karar, bir davayı sona erdiren (Niha-i) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Asıl olan kısa karardır. Bu gibi hallerde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388. (HMK’nun 297.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararında buna uygun olarak düzenlenmesi gereklidir. (10/04/1992 gün ve 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı) Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 2011/21-23 E. - 268 K., 2012/6-97 E. - 203 K., 2012/10-149 E. - 291 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Eldeki dava dosyasında, davacı davalı iş yerinde 10.02.2011-15.10.2011 tarihleri arasında 15 günlük süre hariç 7 ay 20 gün süre ile çalıştığının tespiti isteminde bulunmuş, Mahkemece davacının davasının taleple bağlı kalınarak kabulüne karar verilmiş ise de 15 günlük sürenin hangi tarihler arası olduğu açıklığa kavuşturulmaksızın, bu süreler hükümde dışlanmaksızın ve de hükmün gerekçesi ile sonucu arasında oluşan çelişki giderilmeksizin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine aykırı olarak hüküm kurulması hatalı olmuştur.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair yönleri incelenmeksizin ... Bölge Adliye Mahkemesi 33.Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33.Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK'nın 373/2. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.