Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/16717
Karar No: 2013/5217

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2012/16717 Esas 2013/5217 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2012/16717 E.  ,  2013/5217 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, kötüniyet tazminatı ve ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
    Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili, müvekkili işçinin 20.04.2000-17.10.2008 tarihleri arasında davalı işveren işyerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı neden olmadan işverence feshedildiğini, işçilik alacaklarının ise ödenmediğini beyanla, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatili ile aylık ücret alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
    Davalı şirket, müvekkili şirketin 04.04.2006 yılında kurulduğunu, davacı işçinin müvekkili şirket işyerinde 2006 yılında çalışmaya başladığını, davacının müvekkili işvereni ibra ederek işyerinden ayrıldığını, ödenmemiş işçilik alacaklarının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Taraflar arasında, çalışma süresi, dava konusu alacaklara hak kazanılıp kazanılmadığı, alacakların zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktalarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Somut olayda, davacı tarafça, 20.04.2000-17.10.2008 tarihleri arasında kesintisiz çalışıldığı iddia edilmiş, davalı işverence, davacının 2006 yılında çalışmaya başladığı savunulmuştur. Dosyaya sunulan, ticaret sicil gazetesinden davalı işveren şirketin 04.04.2006 yılında ticaret siciline tescil edildiği anlaşılmaktadır. Hizmet döküm cetvelinden davacının 01.08.2000-05.02.2001 tarihleri arasında "81047762" numaraları işyerinde; 01.09.2002-30.04.2006 tarihleri arasında "1059487" numaralı işyerinde; 08.05.2006-17.10.2008 tarihleri arasında ise davalı işveren işyerinde çalıştığı kayıtlıdır.
    Mahkemece, alacakların hesabına esas çalışma süresi, tanık beyanlarına itibarla talep gibi kabul edilmiştir. Ne var ki, hizmet döküm cetvelinde kayıtlı işyerleri ve davacının sigorta kaydının bulunmadığı dönem hakkında araştırma yapılmamıştır. Öncelikle, hizmet döküm cetvelinde kayıtlı olan, "81047762" ve "1059487" tescil numaralı işyeri tescil ayrıntılı bilgileri Sosyal Güvenlik Kurumu"ndan sorulmalıdır. Ardından, tespit edilecek işverenler ile birlikte, davalı şirketin kuruluştan itibaren ticaret sicili kayıtları, faaliyet alanları, adresleri, yetkililerin kimlik bilgileri, ünvan değişikliği yapılıp yapılmadığı Ticaret Sicil Memurluğu"ndan sorularak, bilgi ve belgeler celp edilmelidir. Ayrıca, işyerinin fırın olduğu anlaşılmakla, faaliyette bulunması için izin alınması gereken makamlardan, ilgili işyeri bilgileri celp edilmelidir. Gerekirse, davacı tanıklarının beyanlarına yeniden başvurulmalı, ayrıntılı bilgi ve görgüleri tespit edilmelidir. Yapılacak araştırma neticesine göre, işyeri devri bulunup bulunmadığı veya tesbit edilecek şahıs/ şirketlerle davalı şirket arasında organik bağ bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli, davalı şirketin sorumlu olduğu çalışma süresi netleştirilmelidir. Neticeye göre, hüküm altına alınan alacaklar bu yönden de bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yazılı şekilde, eksik incelemeyle karar verilmesi hatalıdır.
    Diğer taraftan, mahkemece, davacı işçinin sigorta kaydının bulunmadığı dönemler hakkında, davacı tanıklarının bu çalışma dönemini bilmelerinin mümkün olup olmadığının denetlenmemesi de hatalıdır. Davacı tanıklarının hizmet döküm cetveli ve çalıştığı işyeri tescil bilgileri celp edilerek, bu dönemler bakımından davacının çalışmasını bilmelerinin mümkün olup olmadığı denetlenmeli, neticeye göre gerekirse, tanıkların beyanlarına yeniden başvurularak bir değerlendirme yapılmalıdır.
    3-Fazla çalışma yaptığı, hafta tatilinde, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Fazla çalışma yapıldığının, hafta tatilinde, ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de, anılan çalışmaların olup olmadığı araştırılmalıdır.
    Mahkemece, fazla çalışma, hafta tatili,ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları, tüm çalışma süresi için ıslah zamanaşımı defi de nazara alınarak, davacı tanıkları beyanlarına itibarla kabul edilmiştir. Davacı tanığı Hüseyin Ergen, işyerinde 2003-2004 yılları arası bir yıl civarında çalıştığını beyan etmekle, tüm çalışma süresi boyunca davacının çalışma koşullarını bilmesi beklenemez. Davacı tanığı Mustafa Ünal ise 1998-2006 yılları arası çalıştığını beyan etmiş ise de, dosyada bulunan 2006 yılı ve sonrasına ait aylık prim ve hizmet belgesinden, tanığın 16.11.2006 tarihinde davalı işyerinde işe girişin bildirildiği anlaşılmaktadır. Davacı tanıklarının, davalı işyerinde geçen çalışma süreleri netleştirilmeden, davacının çalışma koşullarını bilmelerinin mümkün olup olmadığı denetlenmeden sonuca gidilmesi hatalıdır. Öncelikle, yukarıdaki (2) nolu bendde de belirtildiği üzere, davacı tanıklarının hizmet döküm cetveli ve çalıştığı işyeri tescil bilgileri celp edilerek, davacının tespit edilecek çalışma süresi itibariyle, çalışma koşullarını bilmelerinin mümkün olup olmadığı denetlenmeli, neticeye göre fazla çalışma, hafta tatili,ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
    Diğer taraftan, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde, hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil alacakları için talep edilen miktar her bir alacak kalemi için ayrı ayrı açıklanmamış, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, her iki alacak tek kalemde hesaplanmıştır. Mahkemece, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna itibarla, hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil alacaklarının toplam meblağ belirtilmek suretiyle hüküm altına alınması hatalıdır. Öncelikle, davacı vekilinden, hafta tatili ve ulusal bayram-genel tatil alacağı olarak talep edilen miktarın, her bir alacak kalemi için ayrı ayrı açıklanması istenilmeli, yukarıdaki paragrafta belirtilen araştırma neticesine göre anılan alacaklara hak kazanıldığı tespit edilirse bu alacaklar, denetime elverişli olacak şekilde ayrı ayrı hesaplanarak, hüküm altına alınmalıdır.
    4-4857 sayılı İş Kanunu"nun 32. maddesinin sekizinci fıkrasına göre, işçi ücretleri beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabidir.
    5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 7. maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı Kanun"un 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
    Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde 319. madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin ileri sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
    Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak 6100 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
    Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Kanun’un 141/2. maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
    1086 sayılı Kanun yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Kanun’un uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
    Somut olayda, dava 1086 sayılı Kanun"un yürürlükte olduğu 01.03.2011 tarihinde ıslah edilmiş, ıslah dilekçesi 02.04.2011 tarihinde davalı tarafa tebliğ edilmiştir. Islah dilekçesinin tebliğinden sonraki ilk oturum olan 30.05.2011 tarihli oturuma katılan davalı vekili, cevap dilekçesi sunmadığı gibi, sözlü olarak da ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürmemiştir. Davalı vekili ilk kez sunduğu 23.06.2011 havale tarihli cevap dilekçesinde, zamanaşımı defi ileri sürmüş olup, davacı vekilince, zamanaşımı definin süresinde ileri sürülmediğinden bahisle karşı çıkılmıştır. Hal böyleyken, ıslaha karşı zamanaşımı defi süresinde ileri sürülmemesine ve davacı tarafça açıkça karşı çıkılmasına rağmen, Mahkemece süresinde kabul edilerek sonuca gidilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi