Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/4954
Karar No: 2022/3577
Karar Tarihi: 15.03.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/4954 Esas 2022/3577 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/4954 E.  ,  2022/3577 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi :... İş Mahkemesi


    Dava, davacının derece ve kademesinin tespiti ile bu derece ve kademe üzerinden hesaplanacak fark prime esas kazançlara göre yaşlılık aylığının arttırılması gerektiğinin ve miktarının yeniden tespiti istemine ilişkindir.5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, yaşlılık aylığı tahsisi ve aylıkların yasal faizleri ile davalı kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
    Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü' ne bağlı ... Köy Hizmetleri Müdürlüğünde 1987 tarihinde işe başladığını, Müvekkilinin işe başladığı tarihten kadrolu işçi statüsüne geçirildiği 02/02/2001 tarihine kadar geçici mevsimlik işçi statüsünde çalıştığını, o dönemde her yıl geçici mevsimlik işçi statüsü ile işe başlamış ve her yıl sonunda iş akdi yenilenmek suretiyle çalıştığını, müvekkilinin 2001 yılında daimi işçi statüsüne yani kadroya geçirildiğini, ancak kadrolu işçi statüsüne alındığında geçici /mevsimlik işçi olarak çalıştığı zamanlar kıdem hesabına dahil edilmediği için sanki işe yeni başlamış bir işçi gibi başlangıç derece ve kademesinden işe başlatılmış ve emekli edildiğini, müvekkil emekli olduğunda önceki hizmet süreleri derece ve kademesi dikkate alınarak emekli edilse idi daha yüksek emekli maaşı alacak iken önceki hizmet süreleri, derece ve kademesi dikkate alınmayarak emekli edildiğinden düşük maaş aldığını, bu nedenle müvekkilin bundan sonra alacağı emekli maaşının tespit edilen derece kademe üzerinden tekrar hesaplanarak belirlenmesi zarureti doğduğunu, davacının davasının kabulüne, davacının derece ve kademesinin tespitine, söz konusu derece kademenin emekli maaşına yansıtılmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesini talep ettiği görülmüştür
    II-CEVAP:
    Davalı ... İl Özel İdaresi vekilinin 07.03.2014 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının İl Özel İdaresine devredilen Köy Hizmetleri Müdürlüğü bünyesinde 1987 yılında mevsimlik işçi olarak çalışmaya başladığını, 02/02/2001 yılında kadrolu işçi statüsü ile görevine devam ettiğini ve 14/06/2010 tarihinde emekli olduğunu, kurumları ile davacının üyesi olduğu T.Yol İş Sendikası arasında imzalanan 01/03/2013-28/02/2015 tarihleri arasında yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesinin geçici 2. Maddesi hükmü gereğince davacının da aralarında bulunduğu işçi personelinin Mevsimlik işçi statüsünde çalıştığı süreler, derece ve kademe terfinde dikkate alınarak geriye yönelik intikab işlemleri yapılmış ve bu durumdan kaynaklanan tüm hak ve alacaklarının davacıya ödendiğini, davacının diğer bir talebi olan derece ve kademenin emekli maaşına yansıtılmasının diğer davalı SGK'nın görev ve sorumluluk alanına girdiğini, kurum ile ilgisi olmayan bir husus olduğunu, bu nedenlerle iş bu davada müvekkil olan kurumun davalı sıfatının bulunmadığını, husumet yokluğu yönünden davanın reddinin gerektiğini, dava konusu tüm hususlar hakkında davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
    Davalı Kurum ise cevabında haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan iş bu davanın reddini, kurumumuz diğer davalı işveren ... İl Özel İdaresi' ne bağlı ... Köy Hizmetleri Müdürlüğü' nün bildirim ve talepleri doğrultusunda ilgili kanun hükümlerine göre işlem yaptığını, Kurumun işveren ve işçi arasındaki ücret kıdem vb. hususları ilgili kanunlarda belirtilenler ve tarafların bildirimleri haricinde bilemez ve öngöremez ve de taraf olamayacağını, bu nedenle davacı tarafından açılan iş bu davanın müvekil kurum açısından husumet yönünden reddi gerektiğini, belirtmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    Davacının 05/07/1979-14/06/2010 tarihleri arasında 6526 gün 5510 sayılı Yasanın 4/I-a bendi kapsamında sigortalılığı bulunduğu, ... İl Özel İdaresi tarafından davacının 2791 gün mevsimlik çalışma süresinin intibak işleminde dikkate alınarak derece ve kademelerinin yükseltildiğini, 5.732,26 TL fark ücretin 20/02/2013 tarihinde ödendiği, ... İl Özel İdaresine ait 1019555.080 sicil sayılı işyeri tarafından davacının 2008/3-2010/6. ayları arası prime esas kazançlarına ek verildiği, davacıya 11/06/2010 tarihli talebine istinaden 15/06/2010 tarihinden geçerli ek ödeme hariç 1.207,24 TL yaşlılık aylığı bağlandığı tespit edilmiştir.
    Toplu İş Sözleşmesinin 98.maddesinde, "En az bir yıl iş sözleşmesi ilişkisi bulunmak, bulunduğu kademede en az bir yıl çalışmak, bulunduğu derece de ilerleyeceği kademe bulunmak, değerlendirme fişinde kişisel davranış bakımından en az 7 puan almak ve toplam 60 puan almak şartıyla her yıl şubat ayı içerisinde işçilere bir kademe ilerlemesi yapılır ve izleyen mart ayı başından itibaren uygulanır." hükmü, 99. maddesinde ise "İşçilerin çok dereceli pozisyonlarda, alt derecelerden üst dereceye terfi edebilmeleri için;
    a)Bulundukları derecede 2 yıl çalışmış olmaları, b)Kademe ilerlemesine hak kazanmaları, c)Bir önceki yıl kademe ilerlemesi yapmış olması ve son yıla ait değerlendirme fişinde oe en az 70 puan almış olması, d)Terfi edebileceği üst derece olması şarttır. Derece terfi, kademe ilerlemesi yapıldıktan sonra ve kademe ilerlemesine hak kazandığı dönemlerde yaptırılır. Derece terfi ile işçi ancak bir üst dereceye yükselebilir." hükmü mevcuttur.Davacının kadroya geçtiği 02/02/2001 tarihinde 4.derece ve 1.kademe de olup, mevsimlik işçi olarak geçirdiği 2791 gün derece ve kademe intibakında değerlendirildiğinde; 01/03/2001 tarihinde 4/1 iken 8/9 01/03/2002 tarihinde 4/2 iken 8/10 01/03/2003 tarihinde 5/3 iken 9/11 01/03/2004 tarihinde 5/4 iken 9/12 01/03/2005 tarihinde 6/5 iken 10/13 01/03/2006 tarihinde 6/6 iken 10/14 01/03/2007 tarihinde 7/7 iken 11/15 01/03/2008 tarihinde 7/8 iken 11/16 01/03/2009 tarihinde 8/9 iken 12/17 01/03/2010 tarihinde 8/10 iken 12/18 olmaktadır.
    İşyeri tarafından da davacının 2008 yılında 12 derece 16. kademeye, 2009 yılında 12 derece 17.kademeye, 10 yılında 12.derece 18.kademeye yükseltilmiş olduğundan davacının aylık bağlandığı tarihteki derece ve kademesinde herhangi bir hata bulunmamaktadır. 06.02.2018 havale tarihli bilirkişi raporu ile davacının aylığın bağlandığı 15.06.2010 tarihindeki aylığı ek ödeme hariç 1. 241,77 TL olduğu tespit edilmiştir.
    Açıklanan nedenlerle davacıya, 15.06.2010 tarihinden geçerli bağlanması gereken yaşlılık aylığı miktarının ek ödeme hariç 1.241,77 TL olduğunun, aylık bağlama tarihindeki derecesinin 12 kademesinin ise 18 olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi, Davacının Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı ... Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde 1987 yılında işe başladığını, 02.02.2001 yılında kadrolu işçi statüsü ile görevine devam ettiği ve 14.06.2010 tarihi itibarı ile emeklilik nedeniyle iş akdini feshettiği, 15.06.2016 tarihinden itibaren 6. Derecenin 8. Kademesi üzerinden 1275 gösterge esas alınmak suretiyle yaşlılık aylığı bağlandığı, davacının mevsimlik işçilikte geçen sürelerin kademe ve derecesinin belirlenmesinde dikkate alınmadığını ileri sürdüğü, T.Yol İş Sendikası arasında imzalanan 01.03.2013- 28.02.2015 tarihleri arasında yürürlükte bulunan Toplu İş Sözleşmesinin geçici 2. Maddesi hükmü gereğince davacının da aralarında bulunduğu işçi personellerin mevsimlik işçi statüsünde çalıştığı süreler, derece ve kademe terfiinde dikkate alınarak geriye yönelik intibak işlemlerinin yapıldığı, ek bildirgelerin düzenlenerek davalı SGK Başkanlığına bildirildiği ve fark kıdem tazminatının ödendiği ve yapılan intibak işlemi ile davacının 12 derece 18 kademede olduğu anlaşılmıştır.
    Davalı ... Özel İdare müdürlüğü tarafından, intibak işlemlerinin yapılarak ek bildirgeler verilmiş ise de, davalı kurum tarafından gönderilen aylık bağlama kararına esas aylık hesaplama tablosu incelendiğinde davacının 15.06.2010 tarihinde aylık bağlama hesabına esas alınan prime esas kazanç miktarlarının değişmediği ve yapılan intibakın emekli maaşına yansıtılmadığı, bilirkişi tarafından davacının işveren tarafından yapılan intibak sonrasında de belirlenen 12 derece ve 18 kademede olduğuna göre 15.06.2010 tarihi itbarı ile bağlanması gereken emekli aylığının ek ödeme hariç 1.241,77 TL olduğunun belinlendiği kurum tarafından ek ödeme hariç 1.207,24 TL maaş bağlanmış olduğu, davacının mevsimlik işçilikte geçen sürelere ilişkin intibak işlemlerini yapma ve prime esas kazançlarını bildirme yükümlülüğünün davalı işveren ... İl Özel idaresinde olması ve davacının yaşlılık aylığının davalı kurum tarafından ödenmesi nedeniyle davalıların husumet itirazının yerinde olmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, bu nedenle davalıların istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
    Bu açıklamalar altında davalıların istinaf talepleri isabetsiz olup tarafların iddia ve savunmalarına, dosya kapsamına, hükmün dayandığı deliller ve kanuni gerektirici sebeplere, delillerin taktirinde isabetsizlik görülmemesine göre davalılar tarafından yapılan istinaf taleplerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalılar vekilleri, aslen davanın reddi gerektiğini ve davlılardan Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
    V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Sigortalılığa ilişkin “hizmet tespiti” davaları, sosyal güvenlik hakkına ilişkin olarak ortaya çıkan davalardır. Yasal dayanağını 506 sayılı Yasanın 6. ve 79/10. (5510 sayılı Yasa açısından ise 86/9.) maddelerinden almaktadır. Sözü edilen 6. madde de, çalıştırılanların, işe alınmaları ile kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Anılan yasanın 79/10. maddesinde ise, sigortalıların, çalışmalarının tespiti ile ilgili dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan, hizmet tespitine ilişkin davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu yasal statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu nedenle hâkim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir. Bu yetki kapsamında, gerektiğinde tanık ve diğer deliller yoluyla doğrudan gerçeği bulma yükümü bulunmaktadır.
    İşçilik haklarına ilişkin davalar ise, 4857 sayılı Yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalar, kişi iradesine önemli rol verilip, taraf anlaşmalarına geçerlilik tanınan, alacak ve tazminat türünde olan davalardır. Taraflar bu tür haklarından her zaman vazgeçebilir. Bu nedenle hâkim, kendiliğinden araştırma yapmaz. Tarafların bildirdiği deliller dışında delil toplanması da olanaklı değildir. Kaldı ki, SGK'nın bu davalarda davalı sıfatı bulunmamaktadır.
    Bu durumda, her iki dava türünün, taraflarının statüsü, hâkimin delil araştırma bakımından kendiliğinden hareket etmesi, taraf iradelerine atfedilen rol, dava konusu edilen haktan vazgeçilip vazgeçilememesi gibi yönlerden yasal konumları birbirinden tamamen farklıdır. Her iki dava türünün birlikte görülmesi durumunda; davanın birinde bir kısım delillerin kendiliğinden dikkate alınması, diğerinde alınmaması gerekecektir ki, aynı dava dosyasında birbiri ile çelişkili kararlar yer alabilecektir. Kaldı ki, işçilik haklarına ilişkin olarak dairemiz kararları ile işçilik alacaklarına ilişkin davalar yönünden asıl görevli Yargıtay ilgili dairelerinin kararları arasında farklı uygulamalar ortaya çıkabilecektir.
    Öte yandan, temyiz aşamasında inceleme mercileri farklı olan bu davaların birbirinden bağımsız sonuçlandırılmalarında hukuki istikrar ve kararlara olan güven bakımından da yarar bulunmaktadır. İşçilik haklarına ilişkin olarak kesinleşen hüküm, hizmet tespiti davasında sadece kuvvetli delil olarak değerlendirilmekte, davada taraf sıfatı bulunmayan SGK yönünden bağlayıcı olmamaktadır.
    Eldeki davada, davacının isteminin işçilik alacağı ile birlikte sigorta primine esas kazancın belirlenmesi istemine yönelik olduğu dikkate alınarak, öncelikle derece ve kademenin tespiti ile diğer işçilik alacaklarına yönelik istemlere ilişkin davanın tefrik edilmesi ve ayrı bir esasa kayıt ile ayrı ayrı yargılama yapılması gerekirken, yargılamanın birlikte sürdürülmesi ile yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    Sigorta primine esas fark kazanç tutarlarının tespiti ve aylık miktarına yansıtılması istemine yönelik olarak ise, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 77. maddesidir. Anılan maddede;
    “Sigortalılarla işverenlerin bir ay için ödeyecekleri primlerin hesabında:
    a)Sigortalıların o ay için hak ettikleri ücretlerin,
    b)Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan sigortalılara o ay içinde ödenenlerin,
    c)İdare veya kaza mercilerince verilen karar gereğince (a) ve (b) fıkralarında yazılı kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, brüt toplamı esas alınır.
    Şu kadar ki, ölüm, doğum ve evlenme yardımları, yolluklar, kıdem, ihbar ve kasa tazminatları, aynî yardımlar ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca miktarları yıllar itibariyle belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, sigorta primlerinin hesabına esas tutulacak kazançların aylık tutarının tespitinde nazara alınmaz. Bunların dışında her ne ad altında ödeme yapılırsa yapılsın tüm ödemeler prime tabi tutulur…” denilmektedir. “Bunların dışında her ne ad altında ödeme yapılırsa yapılsın tüm ödemeler prime tabi tutulur” bölümü, 01.01.2004 yürürlük tarihli 4958 sayılı Kanun ile anılan maddenin ikinci fıkrasına son cümle olarak eklenmiştir.
    Madde de bahsedilen “ayni yardımlardan” amaç, sosyal veya kişisel bir ihtiyacın karşılanması yolunda yapılan yardım niteliğinde olmasıdır. Yardımın ayni veya parasal olarak yapılmasının bir önemi bulunmamaktadır. Somut biçimde belli edilmiş bir ihtiyaca yönelik yardımlar ayni yardım olarak kabul edilmeli ve prim hesabında dikkate alınmamalıdır. Bu anlamda, sosyal yardım adı altında ödenen “izin harçlığı, bayram harçlığı ve öğrenim yardımı” anılan yasa hükmü kapsamında ayni yardım özelliğinde olması nedeniyle, sigortalının (ücret) gelirine dâhil değildir ve prime esas kazanca dahil edilmez. (10. H.D'sinin 2009/5052 E, 2011/4939 K sayılı kararı)
    Görüldüğü gibi, anılan madde hükmünde hangi kazançların prim hesabına esas alınamayacağı sayma yöntemiyle belirlenmiş olup, Türk pozitif hukukunda egemen olan kurala göre, ayrık hükümler genişletici değil, daraltıcı yoruma tabidirler ve anılan kural, 23.05.1960 tarihli 11/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Bu kararda sigortalılara ödenen yemek paralarının ayni yardım niteliğinde bulunduğu sonucuna varılmış ve prime esas kazancın belirlenmesinde dikkate alınamayacağı görüşü benimsenmiştir.
    İkramiye adı atındaki ödemeler yönünden ise; 11.07.1956 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6772 sayılı Kanunun 1. maddesi ile “… Belediyeler ve bunlara bağlı teşekküler, 3460 ve 3659 sayılı kanunların şümulüne giren İktisadi Devlet Teşekkülleri ve diğer bilcümle kurum, banka, ortaklık ve müesseselerinde müstahdem olanlardan İş Kanununun şümulüne giren veya girmeyen yerlerde çalışmakta olan ve İş Kanununun muaddel birinci maddesindeki tarife göre işçi vasfında olan kimselere, ücret sistemleri ne olursa olsun, her yıl için birer aylık istihkakları tutarında ilave tediye yapılır.” hükmü getirilmiş, anılan Kanunun 4. maddesinin 2. fıkrasında ise “… Bu tediyelerden çeşitli işçi sigortalarının icabettirdiği primler kesilmez ve bu paralar borç için haczedilemez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    Kanun gereğince, maddenin 2. fıkrasındaki istisnalara girmemesi koşuluyla hizmet akdi karşılığı elde edilen her türlü gelirden sigorta primi kesilmesi söz konusu olmaktadır.
    506 sayılı Kanunda ücretin tanımı yapılmamıştır. Fakat m.77/I-a’da sözü edilen “ücretler” kavramı içine asıl ücretle birlikte, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri gibi ücretlerinde girdiği kabul olunmaktadır. Bu ücretlerin sigortalıya fiilen ödenmesi şart olmayıp, onun adına o ay için tahakkuk ettirilmiş olması prime esas kazanca dâhil edilmesi için yeterlidir.
    Asıl ücretin eki niteliğinde bulunan prim ve ikramiyeler, prime esas kazançlar olarak brüt tutarları üzerinden ödendikleri aylar itibariyle prime esas tutulur. Bunların tahakkuk etmiş olması prime esas tutulmaları için yeterli olmamakta, ödenmiş olması da aranmaktadır (m.77/I-b).
    İdare veya kaza mercileri tarafından verilen karar uyarınca sigortalılara yapılan ödemeler (a) ve (b) bentlerinde öngörülen ücret türlerinden ayrımsızdır. Fark, bunların yönetim ve yargı mercilerince verilmiş kararlardan kaynaklanmalarıdır.
    İşveren ile sigortalı işçi arasında “fazla çalışma ücreti” veya “prim, ikramiye” gibi konularda uyuşmazlık çıkar ve mahkemece, bu işçilik haklarının ödenmesine karar verilir ve sigorta primlerinin ödeneceği ay içinde bu paralar sigortalıya verilirse, bu ödemelerde prim matrahına dâhil edilerek, prim hesabında göz önünde tutulur. Bu tür kazançlara salt hak kazanmak, bu kazançların prime esas alınması için yeterli bulunmamaktadır (Mustafa Çemberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Olgaç Matbaası, 1985 Baskı, s.439).
    İdare veya yargı makamları tarafından belirlenen ücretlerin prim hesabına esas alınabilmesi için bu tür kazançlara hak kazanmak yeterli olmamakta, işçilik alacaklarına ilişkin taraflar arasında çıkan uyuşmazlıkta mahkemece verilen karar sonrasında işçiye (sigortalıya) ödeme yapılmış olması aranmakta, bu durumda, yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların primlerinin sigortalı payının infaz sırasında sigortalıya yapılan ödemeden düşülmesi işverenin Kuruma karşı prim ödeme yükümlülüğünü kaldırmadığı da dikkate alınmak suretiyle, ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç matrahına dâhil edilmesi, hizmet akdi daha önceki bir tarihte sona erdiği takdirde ise yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerekmektedir.
    Eldeki davada ise, öncelikle davacının ücret alacağına ilişkin davasının kesinleştirilmesi ve ücret alacaklarının ödenip ödenmediği hususu üzerinde durularak, ödenmesi koşuluyla, ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç matrahına dâhil edilmesi; hizmet akdinin daha önceki bir tarihte sona ermiş olması karşısında ise, yapılan ödemelerin çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerektiği hususu dikkate alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, prim ve ikramiyelerin ait olduğu aylara yayılmak suretiyle prime esas kazanca dâhil edilmeleri suretiyle, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi