1. Hukuk Dairesi 2016/4758 E. , 2019/4666 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakanı ...."ın adına kayıtlı 1853 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki A blok 22 ve C blok 6 nolu bağımsız bölümlerini ölünceye kadar bakım akdi ile gelini olan davalıya temlik ettiğini, işlem tarihinde 81 yaşında olan murisin hukuki ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, muris tarafından yapılan işlemlerde muvazaa olmadığını, sözleşme yapıldığı sırada mirasbırakanın sağlıklı olduğuna dair rapor bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.09.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amacı ile yapıldığının kanıtlanamadığı, murisin çekişme konusu taşınmazlarını bakım karşılığı devrettiği, davalının da bakım borcunu yerine getirdiği saptanarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre, davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 15.20 .-TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 17/09/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacı, murisleri ...nin iki ayrı taşınmazını kendilerinden mal kaçırmak amacıyla davalı gelinine ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve satış ile devrettiğini, asıl amacın bakım olmadığını belirterek muris muvazaası nedeniyle taşınmazların tapu kaydının payı oranında iptali ile adına tescil talebinde bulunmuştur.
Davalı, taşınmazların ölünceye kadar bakım akdi ve gerçek satış suretiyle verildiğini, yükümlülüklerini yerine getirdiğini, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yapılan yargılama sonucu yerel mahkemece davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Ölünceye kadar bakım aktine ilişkin bu değerlendirmeden sonra muris muvazaasına ilişkin ilkelere gelindiğinde;
Bilindiği üzere, Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya döndüğümüzde, Muris öncelikle 4 nolu bağımsız bölüm için 1995 yılında ölünceye kadar bakım sözleşmesi yapmış, daha sonra 31.12.2003 tarihinde noterde bu bağımsız bölümün aslında 22 nolu dükkan olduğunu belirterek düzeltme yapmış, 8.1.2004 tarihinde de bu dükkanı satış suretiyle davalıya intikal ettirmiştir.
Dava konusu 6 nolu bağımsız bölüme gelince, 16.11.1998 tarihinde bu taşınmaz ile ilgili ölünceye kadar bakım akti yapılmış bu sözleşme gereğince 10.1.2003 tarihinde davalıya intikali sağlanmıştır.
Murisin başkaca mal varlığı bulunmamakta, davalı ile birlikte yaşamaktadır.
Hiç şüphesiz insanlar kendilerini maddi - manevi güvence altına almak, bakım gözetim altında bulunmak, kendilerini güvende hissetmek, ihtiyaçları olduğunda en iyi şekilde bakılıp gözetilmek isterler. İşte bu amaçla ölünceye kadar bakım akti ile bir kısım mallarını bakım borçlusuna devrederler. Bu sözleşmelerin geçerliliği hususunda hiç bir şüphe yoktur. Yeter ki murisin (sözleşmede bakım alacaklısının) amacı, kendisine baktırmak olsun. Eğer murisin sözleşme yaparken gerçek amacı kendisine baktırmak olmayıp, diğer mirasçılarından mal kaçırmak ise bu takdirde geçerli bir sözleşmeden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Dava dışı 4 nolu bağımsız bölüm için (düzeltmeyle dava konusu 22 nolu bağımsız bölüm) ölünceye kadar bakım akti yapmak suretiyle bakımı ve gözetimini garanti altına alan murisin bundan bir müddet sonra kalan son taşınmazını da bakım akti ile birlikte yaşadığı gelinine devretmesindeki gerçek amacın bakıp gözetmek olduğunu söylemek mümkün olmayacaktır.
Her ne kadar 22 nolu dükkanı tapuda satış suretiyle intikal ettirmişse de 31.12.2003 tarihinde yapılan düzeltme ile bu taşınmazın gerçekte bakım karşılığı davalıya verildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda kendisine baktırmak için bir taşınmaz vermiş iken kalan tek taşınmazı olan 6 nolu bağımsız bölümü de yine bakım aktiyle davalıya devretmesindeki asıl amacın bakım akti olduğunun kabulü mümkün değildir.
Ölünceye kadar bakım akitlerinin ve intikallerin farklı zamanlarda yapılması nedeniyle murisin iradesinin her işlem açısından farklı olduğunun kabulü gerekecektir.
Sonuç itibariyle yukarıda belirtilen ilkeler ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde 22 nolu taşınmaz için davanın reddi doğru olmakla birlikte, 6 nolu bağımsız bölüm açısından kabul kararı verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın tümden reddinin doğru olmadığı vicdani kanaat ve sonucuna vardığımdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.