13. Hukuk Dairesi 2016/28369 E. , 2020/699 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı ile arasında matbu şekilde hazırlanan 25.12.2009 tarihli vekalet sözleşmesi düzenlendiğini, bir ay önceden bildirimde bulunulmaması halinde sözleşmenin yenilenmiş sayılacağının hüküm altına alındığını, kendisine aylık ücret ödendiğini ve her yılın sonunda devlet memuru avukatların vekalet ücreti limiti kadar vekalet ücreti almasının hükme bağlandığını, her yılın sonunda bu vekalet ücretini aldığını, davalı şirketçe gönderilen 11.12.2013 tarihli yazı ile sözleşmesinin yenilenmeyeceğinin bildirildiği ancak, 24.1.2014 tarihine kadar hizmet alınmaya devam edildiğini, bu tarihte dosyaların kendisinden teslim alınarak hizmetin sonlandırıldığını, haksız fesih yapıldığını, sözleşmenin 14 üncü maddesi gereğince sözleşme süresinin 1 yıl olduğunu, süre bitiminden bir ay evvel yazılı akdin devam etmemesi için ihbar gerektiğini, bu hükme göre bildirimin 24.11.2013 tarihinde yapılması gerektiği halde bunun yapılmadığı, sözleşmenin bu nedenle 1 yıl daha uzamış olması gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin yenilenmiş olması nedeniyle davalı şirketin sözleşme sonuna kadar olan ücretleri ödeme yükümlülüğünün olduğunu, 2014 yılı sonuna kadar hakedeceği vekalet ücretinden mahrum bırakıldığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00-TL vekalet ücreti alacağının haksız fesih tarihi olan 24.01.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, 04.02.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 30.473,87-TL’ye çıkarmıştır.
Davalı, sözleşmenin 14. maddesine göre 11.12.2013 tarihli yazılı bildirim ile sözleşmenin sona erdirildiğini, iddianın aksine 24.01.2014 tarihine kadar davacıdan hizmet alınmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 30.473,87-TL vekalet ücreti alacağının 1.000,00-TL si için dava, 29.473,87-TL si için de ıslah tarihi olan 04.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, süresinde fesih bildirimi yapılmadığından yenilenmiş sayıldığı iddiasına dayalı sözleşme gereğince vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, “taraflar arasında Avukatlık Yasası uyarınca vekalet sözleşmesi düzenlendiği, davacının sözleşmeli avukat olarak 25.12.2009 tarihinde taraflarca imzalanan sözleşme uyarınca sözleşme yapıldığı, sözleşme devam eder iken davacı avukata gönderilen 11.12.2013 tarihinde tebliğ edilen vekalet akdinin sonlandırması konulu yazıda 25.12.2013 tarihinde sona erecek sözleşmenin yenilenmeyeceğinin bildirildiğini, buna rağmen davacı avukatın dosyalarının 24.1.2014 tarihinde geri alındığı, bir çok dosya ile ilgili hukuki yardımın davacı tarafından verilmeye devam edildiği, sözleşmenin 14"üncü maddesine göre sözleşmenin bir yıllık olup, tarafların sürenin bitiminden bir ay önce yazılı olarak akdin devam ettirilmeyeceğinin ifa edebileceklerini buna rağmen davalı tarafın sözleşmenin yenilenmeyeceğini en geç 24.11.2013 tarihinde ihbar etmesi gerektiği halde bunun yapılmadığı ve davalı şirketin dosyaları alarak davacı avukatın hizmet vermesinin engellendiğini; bu konuda davalının savunmalarına itibar edilmediği gibi alınan bilirkişi raporları ile de davacının hizmete devam ettiği bu nedenle davacının 2014 yılı boyunca ödenecek net aylık ücretlerini almaya hak kazandığı, bunun da 20.408,35 TL olduğu, davacının Avukatlık Yasasının 174/2 maddesi uyarınca talep etmekte haklı olduğu miktarın ise 10.065,54 TL bulunduğu ve bundan hak ve nesafet oranında kesinti yapılmayacağı” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 14. maddesinde “Aktin süresi imza tarihinden itibaren bir yıldır. Taraflar bu akdin devam etmeyeceğini, sürenin bitim tarihinden bir ay önce yazılı olarak ihbar etmediği takdirde akit aynı şartlarla bir yıl daha uzamış sayılır.
İşbu vekalet akdi taraflarca, ihbar tarihinden 1 ay sonra geçerli olmak üzere her zaman feshedilebilir. Ancak, avukatın ihbardan itibaren bir aylık ve bunu takip eden 15 günlük süre içinde bütün sorumluluğu devam edeceği gibi bu süre sonunda uhdesindeki işleri derhal teşekküre tevdi ve teslim etmeye mecburdur.” ve 15. maddesinde “Gerek akit süresinin bitiminde yenilenmemesi, gerek taraflardan birinin akti süresinden önce feshetmesi hallerinde avukatın ayrıldığı tarihe kadar tahsil edilmiş avukatlık ücretinden faydalanır.” şeklinde düzenlemeler yer almaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında feshe konu sözleşmenin 14. madde hükmünün 2. bendi genel işlem koşulu olarak değerlendirilmiştir.
Genel işlem koşulu TBK m.20’de düzenlenmiştir. Bir hükmün genel işlem koşulu taşıması için; sözleşme hükmü olması, önceden tek taraflı olarak hazırlanması, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanılmak amacıyla düzenlenmiş olması ve belirtilen nitelikteki sözleşme hükümlerinin kullanan tarafından sözleşme yapılırken karşı tarafa sunulması gerekir. Ancak, bu dört unsurun tamamını taşıyan sözleşme hükümleri genel işlem koşulu olarak nitelendirilir. Bu unsurlardan birinin dahi eksik olması, sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu olarak nitelendirilmesine engel olur. (11. HD. 04.10.2016 gün, 2016/7538 Esas- 2016/7764 Karar sayılı ilamı). Anılan sözleşme hükmünün bu açıklamaya göre genel işlem koşulu olarak kabulü mümkün olmadığı ve taraflar arasında imzalanan sözleşmenin tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu değerlendirilerek sözleşmenin 14. ve 15. maddesinde yer alan düzenlemelere göre sözleşmenin feshi ile fiilen dosyaların davacının elinden alınması arasında geçen süre için davacının alacağı olup olmadığı, alacağı varsa miktarı hesaplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ve yanılgı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 521,00 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.