22. Hukuk Dairesi 2013/4083 E. , 2013/4887 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, boşta geçen süre ücret ve diğer haklar ile işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminatın belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın bir aylık süre içinde açılmadığını, iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu"nun 17. maddesine dayanarak ihbar süresini kullandırılmak suretiyle sona erdirildiğini, kıdem tazminatının ödendiğini, ihbar süresinde çalıştırıldığı için, ihbar tazminatı ödemesi yapılmadığını, çalışanların iş sözleşmeleri feshedilmeden önce sendika ile imzaladığı protokolle, ücretsiz izin ile bu dönemi geçirmeye çalıştığını, kısmi çalışma ödeneğinden yararlanıldığını ancak sonuca etkisi olmadığı için işçi çıkartmak zorunda kalındığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iş sözleşmesinin feshedildiği 07/2009 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu aylık dönem bordrosuna göre 5 adet yeni işçinin işe alındığı, bu durumun fesih gerekçesi ile çeliştiği, fesih gerekçesine göre bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesine rağmen davalı tarafından gerekli giderin kesin süre içinde ödenmediği, feshin geçerli veya haklı sebebe dayandığı hususunun ispat yükünün davalıda olduğu, feshin geçerli sebebe dayandığı ve son çare olarak uygulandığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayanıp dayanmadığı ve davanın bir aylık kanuni süresi içinde açılıp açılmadığı uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Taraflar anlaşırlarsa işçi aynı sürede uyuşmazlığı özel hakeme götürebilir.
Bir aylık dava açma süresi hak düşürücü nitelikte olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Dairemizce bir aylık dava açma süresinin başlangıcı fesih iradesinin işçiye ulaştığı tarih olarak kabul edilmektedir.
Dosya içeriğinden, davacının altı aydan fazla süre ile davalı işverene ait işyerinde işçi olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin 04.06.2009 tarihli fesih bildirimi ile "ekonomik kriz sonucunda şirket üretiminde meydana gelen düşüş sebebiyle personel sayısında daralma yapılması gerektiği gerekçesiyle 4857 sayılı Kanun"un 17. maddesince, ihbar süresinin sonu olan 30.07.2009 tarihi itibariyle” feshedildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda, fesih bildirimin davacıya 04.06.2009 tarihinde tebliğ edildiği, davanın 31.08.2009 tarihinde açıldığı, bir aylık kanuni süresi içinde açılmadığı ortadadır. Mahkemece, davacı ve davalı şahitinin fesih bildiriminin davacıya iş sözleşmesinin feshedildiği gün tebliğ edildiğini, davalının diğer tanığının ise fesihten on gün önce kendisi tarafından davacıya sözlü söylendiğini belirtmeleri, ayrıca 07/2009 bordrosunda değer 1 adı altında yapılan ödemenin ne olduğunun açıklanamaması karşısında fesih bildiriminin 30.07.2009 tarihinde yapıldığı, davacıya ihbar tazminatı ödemesi yapıldığı ve davanın 31.08.2009 Pazartesi günü açıldığı kabul edilmiş ise de davacıya 2009/7. ayda yapılan ödemenin ihbar tazminatı karşılığı olmadığının işverence bildirildiği, bu durumun aksinin işçi tarafından ıspatlanamadığı, fesih bildirimindeki tarihin sonradan yazıldığı davacı tarafından iddia edilmiş ise de, fesih bildiriminin bilgisayar çıktısı olarak hazırlandığı, bildirimde el yazısıyla yazılmış bir yazı ve tarih bulunmadığı, buna göre tarihin sonradan yazılma iddiasına itibar edilemeyeceği gözetilmeden yanlış değerlendirme ile davanın süreden reddi yerine kabulüne yönelik yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun"un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın bir aylık yasal süresi içinde açılmadığından REDDİNE,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 54,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.320,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 08.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.