Esas No: 2021/12453
Karar No: 2022/3788
Karar Tarihi: 16.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/12453 Esas 2022/3788 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/12453 E. , 2022/3788 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi :... 41. İş Mahkemesi
Dava, ölüm aylığı tahsis talebinin reddine dair kurum işleminin iptaliyle ölüm aylığı bağlanarak yasal faiziyle ödenmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ...'den boşandıktan sonra babası ...'den dolayı ölüm aylığı almaya başladığını, ancak kurum denetmenleri tarafından yapılan denetimde boşanmış olduğu eşi ile fiilen birlikte yaşadıklarının tespit edilmesi üzerine müvekkilinin aylığının kesilmesine karar verildiğini belirterek davalı kurum tarafından ödenmeyen maaşların ödenmesine, maaşların kesintilerin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan alınarak davacı müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II- CEVAP
Davalı Kurum vekili, Kurum tarafından yapılan işlemlerde bir hata bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III- MAHKEME KARARI
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, Dairemizin 13/03/2019 tarih, 2018/2176 Esas ve 2019/451 Karar sayılı kaldırma kararı üzerine, "... davacının anlaşmalı boşandığı, babasının vefatı nedeniyle tahsis talebinde bulunduğu, ölüm aylığı bağlandığı, kurum denetmenlerince yapılan denetimlerde davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığının tespit edildiği, resmi kayıtlara aykırı ve davacıyı korumaya yönelik tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği, dinlenen kamu tanıkları beyanlarının denetim raporunu doğrular nitelikte olduğu, kurum işleminin yerinde ve doğru olduğu, davanın subut bulmadığı anlaşılmış, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tanık beyanlarının yanlış değerlendirildiğini, toplanan deliller ile davacı ve boşandığı eşinin beraber yaşamadıklarının ortaya çıktığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmşitir.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
“...Dosya kapsamına göre; Kurum Denetmeni tarafından yapılan denetim esnasında davacının 19 yaşında olan oğlu ...'in annesi, babası ve kardeşi ile birlikte oturduklarını, annesinin denetim sırasında gezmede olduğunu beyan ettiği, davacının boşanmadan sonrasına ilişkin olarak 01/08/2014-01/08/2015 tarihleri arasını kapsayan Ümraniye'de bir eve ilişkin olarak kira sözleşmesini sunduğu ancak bu sözleşmenin her zaman düzenlenebilir nitelikte bir belge olduğu, ayrıca beyanları alınan tanıkların davacının boşandıktan sonra bir müddet Erdemli'de bulunan kardeşinin daha sonra da ...'de yaşayan kardeşinin yanında yaşadığını belirttikleri, davacı tarafından sunulan kira sözleşmesinin bu ifadeler ile de çelişki oluşturduğu, davacının kendisine ait bir evi olmadan Erdemli'de ve ...'de yaşayan kardeşlerinin yanında hayatına devam etmesinin de hayatın olağan akışına uygun bir durum olmadığı dikkate alındığında davacının boşandıktan sonra eşiyle birlikte yaşamaya devam ettiği sabit olup 5510 sayılı Yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden....” gerekçesiyle mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Yasa'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı vekili, istinaf dilekçe içeriğini tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56'ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96'ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56'ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Eldeki davada,davacının eşi ...’den 23.06.2014 tarihinde kesinleşen boşanma hükmü ile boşandığı,17.11.2014 tarihli tahsis talebine istinaden kendisine babasından dolayı 01.08.2014 tarihi itibariyle ölüm aylığı bağlandığı,bu kapsamda toplam 1.087 TL tutarında aylık ödendiği ve 17.11.2014 tarihli Kurum inceleme raporu ile boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespiti üzerine aylığının,01.08.2014 tarihi itibariyle kesilerek yapılan aylık ödemelerinin yersiz ödeme olarak borç çıkartıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece,davacı ve boşandığı eşinin adres izleme kayıtları,seçmen kayıtları,medula kayıtları,elektrik,su,doğalgaz,telefon abonelikleri araştırılmışsa da davacı ve boşandığı eşinin boşandıktan sonraki döneme ilişkin adreslerinde birlikte yaşamın boşandıktan sonra da devam edip etmediğine ilişkin usulune uygun emniyet araştırmalarının yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece,davacı ve eşinin boşandıktan sonra bildirdikleri her bir adreste ayrı ayrı usulune uygun birlikte yaşamın olup olmadığı hususunda emniyet araştırması yapılmalı,davacının adına 11.08.2014-12.09.2014 tarihleri arasında doğalgaz aboneliği,11.08.2014-17.09.2014 tarihleri arasında da su aboneliği oluşturulduğu anlaşılan İstiklal Mah.Alemdağ cad.No:272/2 Ümraniye-İST. Adresinde davacının ve boşandığı eşinin ikamet edip etmediği hususunda da emniyet araştırması yapılmalı,yine aynı adrese ilişkin dosyaya sunulan 01.08.2014 başlangıç tarihli kira kontratında kiraya veren Seher Yeniçeri ile davacı ve boşandığı eşinin adreslerinde komşu olarak aynı apartmanda ikamet eden kişiler tanık olarak dinlenmeli,toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun mevcut olup olmadığı hususunda bir karar verilmelidir.
Kabule göre de,hükme gerekçe kılınan kamu tanığı ...’ın beyanı ile çelişki arzedecek şekilde hüküm tesisi isabetsiz görülmüştür.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar tesisi isabetsizdir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 16.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.