Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/5147
Karar No: 2018/2158

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/5147 Esas 2018/2158 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/5147 E.  ,  2018/2158 K.

    "İçtihat Metni"

    .....

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili 13/12/2010 havale tarihli dilekçesi ile ".....paftasında yer alan 688 nolu parselin tapu malikidir. Müvekkil dilekçemize ekli resmi satış senedinden de anlaşılacağı üzere bu parseli 19/04/2004 tarihinde başkalarından satın almıştır. Ancak davalı kurum müvekkilin maliki olduğu bu parselle aynı paftada bulunan 323 ve 321 nolu parseller arasında mükerrerlik olduğunu belirterek bu mükerrerliğin giderilmesi için .....uk Mahkemesinde 2006/108 Esas sayılı dosyası ile dava açmıştır. Yapılan yargılama neticesinde sözkonusu tapu kayıtları arasında mükerrerlik olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece yapılan araştırmalar neticesinde müvekkilin maliki olduğu 688 nolu parsel ile 323 nolu parsel arasında 1195 m2"lik kısım mükerrer kabul edilmiş ve bu kısım 323 nolu parsele dahil edilmiştir. Yine, müvekkilin maliki olduğu 688 nolu parsel ile 321 nolu parsel arasında 1075 m2"lik kısım mükerrer kabul edilmiş ve bu kısım da 321 nolu parsele dahil edilmiş ve bu şekilde tapuya tesciline karar verilmiş, mahkemenin kararı kesinleşmiştir. Yukarıda belirtilen dava konusu parsellerin mükerrer yazılmasında müvekkilin herhangi bir ihmali veya kusuru bulunmamaktadır. Müvekkil tapuya güven ilkesi uyarınca ve iyiniyetli bir şekilde bu parseli başkasından satın almıştır. Tapuların mükerrer yazılmasındaki kusur davalı kuruma aittir. Davalı kurumun kusurlu işleminden dolayı müvekkilin sahibi olduğu parselde toplam 2270 m2"lik bir azalma meydana gelmiş ve müvekkil zarara uğramıştır. Davalı kurum sebep olduğu bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Yukarıda arz ettiğimiz nedenlerle müvekkilin uğradığı 7.500 TL"nin (fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak koşulu ile) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini" talep ve dava etmiştir.
    Mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair verilen kararın davacı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21.09.2011 tarih, 9551 E-9321 K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Dosya içeriğinden, Hazine vekilinin davalı taraf adına cevap dilekçesi vererek davayı takip ettiği anlaşıldığına göre, eldeki davada davalı olarak Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün gösterilmiş olması hasımda yanılma kabul edilmelidir. Şu halde, işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre karar verilm....
    Yargıtay bozma ilamından sonra yapılan 05.03.2014 tarihli duruşmada davacı vekili dava değerini bilirkişi raporunda belirtilen miktar üzerinden ıslah ettiklerini ve ıslah harcını dayatırdıklarını bildirmiş, aynı gün ıslah harcının yatırıldığı anlaşılmıştır.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne 7500,00 TL’nin dava tarihinden, ıslah edilen miktar olan 24280,00 TL"nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hükmün davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine, hüküm Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 27.01.2015 tarih, 2014/16073-2015/891 E.K. sayılı ilamı ile bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “ Mahkemece bozma kararına uyulmuşsa da, gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki;
    1-Dava tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir.
    TMK"nın 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün davalı sıfatı yoktur. Davacının amacı Devlet tüzel kişiliğini dava etmek olup, davanın yanlış idareye yöneltilmesi hasımda değil, temsilci de yanılmadır.
    Bu durumda, davacıya Hazineyi davaya dahil etmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu karar verilmesi,
    Kabule göre de;
    2-Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; taşınmazın arazi niteliğinde olduğu anlaşıldığından taşınmaza ekilebilir net ürün gelirine göre değer biçilmesi gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme sonucu soyut ifadelerle değer biçen geçersiz rapora göre hüküm kurulması, doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne 7500 TL’nin dava tarihinden, ıslah edilen miktar olan 24280,00 TL"nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
    Dava, TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak davalı sıfatına sahip olan Hazinenin davaya dahil edilmesi yönünde ara karar kurulmuş ise de; dava dilekçesi ve duruşma gününün Hazineye tebliğine ilişkin tebligatın dosyada ve uyap ortamında bulunmadığı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin bozma ilamının davalı olarak muhakemat müdürlüğüne tebliğ edildiği, gerekçeli kararda davalı olarak “muhakemat müdürlü”yazıldığı, görülmüştür, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup Muhakemat Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından davalı aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK 2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” hükmü uyarınca, somut olayda, muhakemat müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
    Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
    Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan ... hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası
    -3- 2016/5147-2018/2158

    hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Bundan başka mahkemece davacının 05.03.2014 tarihinde harcı yatırılan ve bilirkişi raporunda bildirilen 24280,00 TL’ye ilişkin ıslah beyanı dikkate alınarak, hüküm kurulmuş ise de; mahkeme davanın reddine ilişkin kurulan ilk hüküm Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21.09.2011 tarihli ilamı ile bozulmuş ve ıslah bu bozma ilamından sonra yapılmıştır.
    Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 176. ve devam eden maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 147. ve izleyen maddeleri hükümlerine göre, tahkikat evresi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, tarafların duruşmaya çağrılmasıyla başlar; tarafların veya vekillerinin duruşmada dinlenmelerinden sonra, gerektiğinde çekişmeli hususlar hakkında tarafların delillerinin toplanmasıyla ve bunların incelenmesiyle sona erer. Tahkikat evresinin ardından, sözlü yargılamanın da (Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 186 ve devamı) tamamlanmasından sonra, davanın hüküm verilecek derecede aydınlanmış olması halinde hüküm verilir ve tefhim edilir. Buna göre, tahkikat kavramı, layihalarla yeterince aydınlanmamış olan bir davada, tarafların duruşmaya çağrılmalarıyla başlayıp, çekişmeli yönlere ilişkin taraf delillerinin toplanmasıyla biten ve uygulamada, davaların tamamına yakın bölümünde gerçekleşen bir evreyi ifade etmektedir. Vurgulanmalıdır ki; tahkikat evresi, bozmanın içerik ve kapsamına göre, bazı hallerde bozmadan sonra da gerçekleşebilir. Ancak, 177. maddedeki "Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir" ifadesinden, Kanunun, tahkikat ve hüküm arasında düzenlediği sözlü yargılama evresinde ıslaha izin vermediği sonucu çıkarılabilmektedir. Islah, iyiniyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.
    Ne var ki, taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınması, davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olmak gibi bir sakıncayı da içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinde, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, 177. maddenin soyut iznine bakılarak, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hallerde, işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. O halde, ıslahla ilgili kuralların, yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması; bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun arttırılması mümkün değildir. Bu husus 06/05/2016 gün ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de tespit edilmiştir. Yargıtayca karar bozulduktan sonra bu yoldan yararlanmaya olanak yoktur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1. maddesi ile mülga 1086 sayılı HUMK"nın 84. maddesi aynı doğrultuda olup ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği hükümlerini içermektedir. Bozmadan sonra ıslahın olanaklı olduğuna dair açık ya da örtülü bir hüküm de yasada yer almamaktadır.





    -4- 2016/5147-2018/2158


    Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı halde bozma sonrasında verilen ıslah beyanına değer verilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davalı ... Müdürlüğünün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, sair hususların incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, 22/03/2018 günü oy birliği ile karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi