1. Hukuk Dairesi 2019/2734 E. , 2019/4644 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU KAYDINDA DÜZELTİM
Taraflar arasındaki davadan dolayı Tavas Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 21.09.2016 gün ve 506-702 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Hüküm, davacı vekiline 26.12.2018 günü tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ile 07.01.2019 günü verilmiştir.
Bu durumda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı kanunun 437.maddesinde gösterilen sekiz günlük yasal temyiz süresi geçmiştir. Bilindiği üzere; temyiz süreresi kanunla düzenlenmiş olup, hakimin bu süreyi kısaltıp uzatma yetkisi yoktur. Sürenin hatalı belirlenmesinin tarafa yeni bir hak sağlaması da mümkün değildir. Bu nedenle davacının temyiz isteğinin SÜREDEN REDDİNE, Harçlar Kanununun değişik 13. maddesinin j. Bendi gereğince davacıdan harç alınmasına yer olmadığına
16.09.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, tapu kaydında düzeltim istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hükmün, davalı idare vekili tarafından vekalet ücretine hasren temyizi üzerine mahkemece bozmaya uyularak davalı idare vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmiş, 21.09.2016 tarihli hükümde "tebliğden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere" karar verildiği belirtilmiş, 26.12.2018 tarihinde gerekçeli karar tebliğ edilen davacı vekili, 07.01.2019 tarihli dilekçe ile kararı istinaf ettiğini belirtmiş, ... BAM 6. Hukuk Dairesi tarafından HMK"nın geçici 3/2 mad. gereğince hükmün temyize tabi olduğu gerekçesiyle Yargıtay"a gönderilmek üzere dosya mahkemesine iade edilmiş, Dairemiz sayın çoğunluğu tarafından "HMUK"nın 437. maddesi gereğince sulh hukuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresinin sekiz gün olduğu, kanunun belirlediği sürelerin hakim tarafından artırılamayacağı ve hatalı süre belirlenmesinin kişiye yeni bir hak sağlamayacağı gerekçesi ile temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, verilen hükmün temyiz kanun yoluna tabi olduğu ve sulh hukuk mahkemelerinden verilen kararlara karşı temyiz süresinin sekiz gün olduğu tartışmasız ise de, sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık, davacı vekilinin temyizinin süresinde olup olmadığına ilişkindir.
Davacı vekili istinaf dilekçesini, hakim tarafından hüküm yerinde kanun yolunun istinaf kanun yolu olarak belirtilmesinin doğru olmadığı da açıklanmak suretiyle temyiz için öngörülen kanuni sekiz günlük süre geçtikten sonra, fakat mahkeme kararında belirlenen iki haftalık süre içerisinde temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi, " 1- Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici, 2nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki uygulanmasına devam olunur. 2- Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kununun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454"üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olnur. 3- Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir
1086 sayılı HUMK"nın 437. maddesindeki düzenlemeye göre, sulh mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür.
6100 sayılı HMK"nın 297/1-ç maddesinde, hükümde, varsa kanun yolu ve süresinin de gösterileceği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi 26.06.2014 günlü 2012/855 sayılı kararında; usul hükümlerine göre mahkeme kararlarının hüküm kısmında, kanun yolu ve süresinin belirtilmesi gerekliliğini, davada uygulanan yargılama usulü ile verilen karara karşı kanun yolları bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak, tarafların kararlara karşı temyiz haklarını zamanında ve usulüne uyguın olarak kullanmalarına hizmet ettiği belirtilmiştir.
Anayasa"nın 36/1. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, tarafı olduğumuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan düzenlemeler gereği, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkının, adil yargılanma hakkı kapsamında olduğu tartışmasızdır.
Uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip resen uygulayacak hakimin, bu çerçevede kanun yolunu ve süresini de taraflara doğru gösterme yükümlülüğü vardır. Kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru isteminin süreden reddedilmesi, hatanın tüm sonuçlarının davanın taraflarına yüklenmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır.
Bu gibi hallerde, usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması, mahkemenin kanun yolu ve süresini hatalı belirlemesi halinde, kararda belirtilen süreye uyularak yapılan kanun yolu başvurusunun, adil yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilerek süresinde yapıldığının kabul edilmesi ve temyiz incelemesinin yapılması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.