13. Hukuk Dairesi 2017/9396 E. , 2020/591 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı borçlu tarafından kullanılan 18.12.2007 tarihli, 24 ay vadeli ve 13.860,00 TL geri ödeme tutarlı bireysel ihtiyaç kredisinin ödenmeyen taksitlerinin, sözleşmenin kefili olması nedeniyle kendisi tarafından ödendiğini, asıl kredi borçlusu olan davalı hakkında bankaya ödenen bu miktarın iadesi için başlattığı takibe davalının itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, asıl borçlu yerine ifada bulunan kefilin, halefiyet ilkesi kapsamında yapılan ödemenin iadesine yönelik başlatılan takibe vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir. Eldeki bu davada davacı kredi borcundan dolayı davalı asıl borçlu yerine geçip kredi borcunu ödediğini iddia ederek, TBK madde 596 "Kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur." düzenlemesi kapsamında rücu talebinde bulunmuştur. O halde, davacının, gerçekten dava konusu kredinin kefili sıfatıyla bir ödeme yaptığını ispatlaması gerekeceği açıktır.
Nitekim, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. maddesi, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 6. maddesi, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." düzenlemesini içermekte olup, somut olayda, ispat yükümlüsü davacı olduğu halde, ispat yükü ters çevrilerek ve davalıya usulsüz şekilde yemin teklifinde bulunma hakkı hatırlatılıp, alınan cevap sonrası, dava ispat edilmiş gibi davanın kabulü cihetine gidilmesi doğru olmamıştır. Hal böyle olunca, davada ispat yükümlüsü olan davacının iddiası ve dosyaya kazandırdığı deliller ile buna karşılık davalının savunması ve dosyaya sunduğu deliller usülünce tartışılıp değerlendirilerek, sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.