Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1903
Karar No: 2019/1397

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1903 Esas 2019/1397 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1903 E.  ,  2019/1397 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesince asıl davanın kabulüne ve karşı davanın reddine dair verilen 07.11.2013 tarih ve 2012/1138 E., 2013/928 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 21.10.2014 tarih ve 2014/2512 E., 2014/20338 K. sayılı kararı ile;
    "…1-Davacı-karşı davalı kadın tanıklarının kadından aktardıkları olaylar sabit kabul edilemez. Davalı-karşı davacı kocanın dosya kapsamından ispatlanan başkaca bir kusurlu davranışı bulunmamaktadır. O hâlde davacı-karşı davalı kadının davasının da reddi gerektiği hâlde yazılı şekilde kabulü doğru değildir. Ancak bu husus temyize konu edilmediğinden yanlışlığa değinilmekle yetinilmiş, bozma sebebi yapılmamıştır.
    2-Tarafların temyizlerine hasren yapılan incelemeye gelince;
    a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının tüm, davalı-karşı davacı kocanın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
    b-Yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı kocanın kusuru ispat edilemediğinden, davacı-karşı davalı kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2. maddesi anlamında maddi ve manevi tazminat koşulları oluşmamıştır. Yetersiz gerekçe ile davacı-karşı davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    c-Davalı-karşı davacı koca tarafından davacı-karşı davalı kadının çalıştığı iddia edildiği hâlde, mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadan, boşanma sonucu yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle yararına yoksulluk nafakasına hükmolunmuştur. Davacı-karşı davalı kadının çalışma durumunun usulünce araştırılarak, kadın lehine Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi uyarınca yoksulluk nafakası verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilip, gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm tesisi doğru olmamıştır..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece Özel Daire ilamının 2-b bendinde yer alan bozma sebebine yönelik olarak önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, karşılıklı açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı (TMK m. 166/1) boşanma istemine ilişkindir.
    Davacı-karşı davalı kadın vekili; davalı-karşı davacı erkeğin müvekkiline devamlı hakaret ettiğini, müvekkilini aşağıladığını, 15.12.2012 tarihinde de ‘’Seni istemiyorum, ilgi ve istek duymuyorum, kadın ve eş olarak görmüyorum, ayrılmak istiyorum.’’ dediğini ve kovduğunu belirterek tarafların boşanmalarına, 3000,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000,00TL maddi ve 100.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
    Davalı-karşı davacı erkek vekili; iddiaların gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin rahatsızlığından sonra davacı-karşı davalı kadının değiştiğini, müvekkiline ilgi göstermediğini, aynı evde yabancı gibi yaşamaya başladıklarını, müvekkilinin babasından miras kalan para ile iki araba ve geçimlerini sağlamak için altın aldıklarını, arabanın birini eşine verdiğini, açıklanan sebeplerle asıl davanın reddi ile karşı boşanma davasının kabulüne ve müvekkili lehine 100.000,00TL manevi tazminata karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
    Mahkemece; davacı-karşı davalı kadının kusurunun ispatlanmadığı, taraflar arasındaki tek sorunun hekimler tarafından davalı-karşı davacı erkeğe yürüyebileceğinin söylendiğinin ertesi gününün gecesi geç saatte davalı-karşı davacı erkeğin davacı-karşı davalı kadının artık kendisi ile ilgilenmesini gerek görmeyerek, kadını eş olarak kabul etmediğini belirtip evden kovması olduğu, davacı-karşı davalı kadının hasta olan eşinin tedavisinde elinden gelen tüm gayreti göstermesinden sonra evden kovulması nedeni ile aile birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-karşı davacı erkeğin tam ve ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, karşı dava ve davalı-karşı davacı erkeğin manevi tazminat isteğinin reddine, kusur ve tarafların ekonomik durumlarına göre 72.000,00TL toptan yoksulluk nafakası ile davacı-karşı davalı kadın lehine 30.000,00TL maddi tazminata ve 20.000,00TL manevi tazminata karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuş, mahkemece Özel Daire ilamının 2-b bendinde yer alan bozma sebebine yönelik olarak önceki kararda direnilmiştir.
    Mahkemece ilk kararın gerekçesine yer verildikten sonra; davacı-karşı davalı kadın tanıklarının, davacı-karşı davalının kadının eşi tedavi olurken hastanede yanında kaldığını, davalı-karşı davacı erkeğin iyileşmesi için elinden gelen çabayı gösterdiğini, kadının hastaneden taburcu olduktan sonra da eşine aynı ilgiyi gösterdiğini, ancak davalı-karşı davacı erkeğin iyileştikten sonra kadını müşterek konuttan kovduğunu beyan ettikleri, müşterek konutta yaşanan olayların üçüncü kişiler tarafından sürekli görülmesi ve duyulması mümkün olmadığından tarafların yaşanılanlardan hemen sonra olayları yakınlarına anlatmalarının da bir şekilde tespit ve kanıt niteliğinde olduğu, Türk Medeni Kanunu’nun 184. maddesi gereğince de kanıtların serbestçe takdir edildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Direnme ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-karşı davacı erkeğin kusurunun bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı-karşı davalı kadın lehine Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2 maddesinde yer alan maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;
    “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir. Bu hükümde yer alan boşanma sebebi nisbi bir boşanma sebebidir.
    Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş, birçok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.
    Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma getirecek derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin tek taraflı irade ile boşanma davası açması sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın kusurlu hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine de aykırı düşer (TMK m. 2).
    Bu durumda anılan madde hükmüne göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu hâlin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
    Hemen belirtmek gerekir ki, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
    Bu noktada, uyuşmazlığın çözümü açısından maddi ve manevi tazminat kavramlarının da açıklanmasında yarar görülmektedir.
    Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır (TMK m.174/1).
    Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz.
    Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise; evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
    Yine tazminat talep eden tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekmektedir. Diğer maddi koşulu ise tazminat istenenin kusurlu olmasıdır.
    Diğer yandan manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat ise bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarih, 1966/7 E. ve 7. K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır.
    Boşanmanın mali sonuçlarından biri olan manevi tazminat 4721 sayılı TMK"nin 174. maddesinin 2. fıkrasında; " Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." şeklinde düzenlenmiştir.
    Anılan maddeye göre, manevi tazminat istenilebilmesi için öncelikle bir boşanma kararı, tazminat yükümlüsünün kusurunun varlığı, bu kusurun tazminat isteyen eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması ve talep gerekmektedir.
    Ayrıca boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf lehine manevi tazminata hükmedilebilmesi için tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir.
    Kişilik hakları ise; kişinin şahsi özelliklerini barındıran ve onu diğer insanlardan ayıran, bedensel ve ruhsal, şeref ve haysiyet, görüntü ve isim üzerindeki haklar gibi geniş kapsamlı hakları ifade eder.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; mahkemece davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen erkeğin kadını eş olarak kabul etmediğini belirtip ortak ikametten kovması vakıasına yönelik tanık ifadelerinin bir kısmı duyuma dayalı olduğu gibi bir kısmı da taraftan aktarma beyanlar olup birliğin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmadığından bu beyanlarda yer alan olaylar sabit kabul edilerek davalı-davacı erkeğe kusur yüklenemeyecektir. Mevcut delillere göre davalı-karşı davacı erkeğin başkaca bir kusurlu davranışının da bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle davalı-karşı davacı erkeğin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu bir davranışı ispatlanmamış olup, davacı-davalı kadın lehine Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2 maddesinde yer alan maddi ve manevi tazminat koşulları oluşmadığından kadının bu taleplerinin reddi gerekmektedir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, boşanma hükmü kesinleştiği için davalı-karşı davacı erkeğin kusurunun da kesinleştiği, kusur belirlemesinin boşanma hükmünden ayrı incelenemeyeceği, bu nedenle davacı-karşı davalı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin ve sonucu itibariyle direnme kararının da doğru olduğu, ancak hükmedilen maddi ve manevi tazminatın miktarının irdelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    O hâlde, yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: 1-Davalı-karşı davacı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince oy çokluğu ile BOZULMASINA,
    2- Bozma sebebine göre davacı-karşı davalı kadın vekilinin maddi ve manevi tazminatın miktarlarına yönelik temyiz itirazlarının oy çokluğu ile REDDİNE,
    3- Davacı-karşı davalı kadın vekilinin uyulan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için ise oy birliği ile dosyanın Özel Daireye GÖNDERİLMESİNE, ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince bu işlemlerin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Özel Daireye gönderilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.12.2019 tarihinde karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi