9. Ceza Dairesi 2013/17589 E. , 2014/780 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : 9 - 2013/58510
Mahkemesi : İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 23.10.2012
Numarası : 2012/86 - 2012/1846
Suç : Suç uydurma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suç tarihinde 155 ihbar hattını arayarak, 34....... plaka sayılı araçta bulunan kişilerin Taksim civarındaki polis merkezini patlatacak güce sahip olduklarını duyduğu şeklinde isnatta bulunan sanığın hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişi veya kişilerin belirlenebilir olması nedeniyle eyleminin TCK’nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde suç uydurma suçundan hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 23.01.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
06.11.2011 günü saat 09:56 sıralarında Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğünü arayıp “kurban almaya gittim, arabayı parkedince adres sordum, benim aracın yanından 34 ...... plakalı beyaz eski araca binen kişiler oldu. Araç markası BMW olabilir, bu arabaya binen kişinin taksim civarındaki polis merkezini patlatacak güce sahibiz dediğini duydum. Karakolun ismini bilmiyorum. İki kişi daha geldi üç kişi oldular. Takip ettim, takip edince Şişli F.. Mahallesi Ş... Sokak no: .."daki adrese gittiklerini gördüm. Ama binaya girmediğim için daireyi bilemem. Bir tanesi top sakallı uzun boylu 40-45 yaşlarında bir adam, siyah ceketli idi. Duruma çok sinirlendim. Polis beni ararsa yardımcı olurum” diyerek polise ihbarda bulunan sanığın, suç uydurmaktan mahkumiyetine karar verilmesi üzerine, dairemiz sanığın hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişilerin belirlenebilir olması nedeniyle eyleminin TCK"nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturacağından hükmün bozulmasına karar vermiştir. Sayın çoğunluğun suç vasfında hata olduğuna ilişkin görüşlerine aşağıda izahına çalışacağım nedenlerle katılmıyorum.
Öncelikle olayın gelişimi şöyledir; yapılan ihbar üzerine polis, plakası verilen aracın ruhsat sahibi M.. Ş.."i yakalamış, sanık ile yapılan yüzleştirmede sanık aracı kullanan şahsın M.. Ş.. olmadığını söylemiştir. Bunun üzerine sanık ile yapılan şifahi görüşmede sanık samimi olarak suç tarihinde ilk başta bayan zannettiği iki travestinin kendisine cinsel ilişki teklifinde bulunduklarını, teklifi kabul etmesi üzerine ihbarda belirttiği adrese gittiklerini, adrese girince içerde iriyarı ihbarda tarifini yaptığı bir erkek şahsın daha olduğunu, şahısların travesti olduklarını anlayınca vazgeçerek evden çıkmak istediğini, evde bulunan erkek şahsın kollarından tutarak evden çıkmasına izin vermediğini, bizim Taksim Karakolunu patlatacak gücümüz var dediğini, bu arada travestilerin cebinden 800 Euro, 400 dolar ve 800 TL parasını aldıklarını, kendisini evden kovduklarını, arabasında şahısların evden çıkmalarını beklediğini, erkek şahsın ihbarda verdiği 34 ZP 2639 plakalı araca binerek travestilerin ise yürüyerek evden ayrıldıklarını, utandığı için ve aranmakta olduğundan ihbarda olayın gasp kısmından bahsetmediğini ancak bizim Taksim Karakolunu patlatacak gücümüz var sözünü söylediğini beyan etmiştir. M.. Ş.. ile tekrar yapılan görüşmede olay tarihinde aracının babasında olduğunu söylemiş, babasını tarif etmiş, tarifin sanığın tarifine uyduğu anlaşılmış, aynı gün saat 23:40 sıralarında sanığın yaptığı fotoğraf teşhisinden erkek şahsın Ş.. Ş.. olduğu, travesti şahsın S.Ö olduğu ve verilen adreste oturduğu anlaşılmış, nöbetçi C.savcısı ile yapılan görüşmede sanık hakkında suç uydurmaktan şüpheli, yağma olayından müşteki olarak ifadesinin alınarak iki ayrı işlem yapılması talimatı alınmıştır. Yani sanık hakkında gasp suçunun mağduru olarak yürütülen ayrı bir soruşturma bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu soruşturmaya ilişkin olarak dosya arasında herhangi bir belge bulunmadığı gibi bu soruşturmanın akıbeti hiç araştırılmamıştır. Öncelikle bu dosyanın akıbeti araştırılmalı sonucuna göre sanığın hukuki durumu belirlenmelidir.
Çünkü sanığın iddia ettiği gibi kendisini gasp eden kişiler hakkında dava açılmış veya mahkumiyet kararı verilmiş ise sanık hem gaspedilmiş hemde bozma ilamı doğrultusunda karar verilirse iftira etmiş konumuna düşecektir ki bu iki çelişkili mahkeme kararı hukuka olan güveni sarsacaktır.
İkinci olarak sanığın eyleminin iftira mı yoksa suç uydurma mı olduğu hususuna gelince; iftira gerçekte işlemediğini bildiği halde yetkili makamlara ihbarda bulunarak veya basın yoluyla bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmektir. Suç uydurma ise yetkili makamlara işlenmediğini bildiği bir suçu işlenmiş gibi ihbarda bulunmaktır. İftirada belli bir kimse ya da kimselere hukuka aykırı fiil isnat edilirken, suç uydurmada isim belirtmeden işlenmeyen bir suçun yetkili makamlara ihbarı sözkonusudur. Yani iftira ile suç uydurmayı birbirinden ayıran en önemli unsur iftirada belli veya belirlenebilir kişilere hukuka aykrı fiil isnat edilmesi, suç uydurmada ise bir isimden bahsedilmeden yetkili makamlara ihbarda bulunulmasıdır. Somut olayımızda sanık yaptığı ihbarda belli bir isimden bahsetmemekte zaten kendisini gaspeden kişileri tanımamaktadır.
İftirada isnat edilen kişilerin belirlenebilir olması konusu ise ancak yapılacak basit bir araştırma ile kişinin isminin belirlenebilmesi halinde kabul edilmelidir. Somut olayda sanığın plakasını verdiği araç sahibinin asıl fail olmadığı anlaşılmış, ancak sanığın ikrarı ve fotoğraf teşhisi üzerine gasp suçunun failleri tespit edilebilmiştir. Yani sanığın ikrarı üzerine olay açıklığa kavuşmuştur. Sanık suçunu kabul etmese ve failleri teşhis etmeseydi zaten isnadın kime yapıldığı anlaşılamayacaktı. Yapılan ihbardan isnadın kime yapıldığı anlaşılamadığına ve sanığın ikrarı ile olayın gerçek hali ortaya çıktığına göre sanığın eylemi iftira suçunu oluşturmamaktadır. Bir başka deyişle isnadın belirlenebilir olması ancak iftira suçunun diğer unsurları olayda mevcutsa sözkonusu olabilir. Ancak sanık gerçekte gaspedildiği halde bu kişilerin eylemini polis karakolunu patlatacaklar şeklinde suç vasfını değiştirerek yetkili makamlara ihbar ettiği için eylemi işlenmediğini bildiği bir suçu uydurmaktır. O nedenle yerel mahkemenin hükmü doğrudur. Onanması gerekir. Bu nedenle sayın çoğunluğun sanığın eyleminin iftira suçunu oluşturduğuna, suç vasfının yanlış belirlendiğine ilişkin bozma görüşlerine katılmıyorum. 23.01.2014