Esas No: 2019/5466
Karar No: 2022/1462
Karar Tarihi: 21.03.2022
Danıştay 10. Daire 2019/5466 Esas 2022/1462 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/5466 E. , 2022/1462 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/5466
Karar No : 2022/1462
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): Kendi adına asaleten ..., ...
..., ..., ..., ...
..., ..., ..., ...'e velayeten ...
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
(Mülga … Kurumu)
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları ...'in, 03/01/2014 tarihinde mide rahatsızlığı ile başvurmuş olduğu Hakkari Devlet Hastanesi acil servisindeki teşhis ve tedavi sürecindeki hizmet kusuru nedeniyle hayatını kaybettiği iddiasıyla, uğranıldığı ileri sürülen zararlarına karşılık toplam 1.400,00 TL maddi ve 120.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte, meydana gelen olay ile ilgili olarak yürütülen adli soruşturma kapsamında … Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu raporu değerlendirildiğinde, Hakkari Devlet Hastanesinde davacılar yakınına yapılan teşhis, tetkik ve tedavilerin yerinde olduğu ve davalı idareye izafe edilebilecek bir hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacılar tarafından, acil serviste mide kanamasından şüphelenilmesine rağmen ilgili uzman hekime zamanında ulaşılamadığı, ulaşıldığında ise fiziki muayene yapılmaksızın telefonla taburcu edilme talimatı verildiği ve bu nedenle teşhis ve tedavide geç kalındığı, olayda davalı idarenin hizmet kusurunun sabit olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun tebliğ edilmediği ve rapora itiraz haklarının, savunma haklarının kısıtlandığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, davacılar yakınına ilk müracaatından itibaren, tıbbi prosedüre, deontolojiye, bilimsel ve güncel literatüre uygun müdahaleler yapıldığı ve bu nedenle meydana gelen zararın hizmet kusurundan kaynaklanmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'nun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı'nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar yakını ..., 03/01/2014 tarihinde fenalaşma ve halsizlik şikayetleri ile Hakkari Devlet Hastanesi acil servisine getirilmiş, davacılar yakınına burada yapılan ilk müdahalenin ardından kardiyak patoloji nedeniyle kardiyoloji uzmanı ile konsültasyon yapılmış ve akut kroner sendrom düşünülmemiş, daha sonra gastroenteroloji uzmanı ile sözlü konsültasyon yapılmış, ancak ilgili uzmanca fiziki muayene yapılmaksızın, davacılar yakınının gasroskopi için randevu alması ve taburcu edilmesi talimatı verilmiş, taburculuğun hemen ardından davacılar yakını ağzından ve makatından kan gelerek fenalaşmış, acilen yapılan endoskopide midede yoğun taze kan tespit edilmesi üzerine ameliyata alınmış, ameliyattan sonraki gün 04/01/2014 tarihinde yoğun bakım ünitesinde takipleri devam ederken kardiyak arrest gelişen hasta, yapılan müdahalelere yanıt alınamaması sonucu hayatını kaybetmiş; davacılar tarafından, yakınlarının hizmet kusuru nedeniyle hayatını kaybettiği iddiasıyla davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine de bakılmakta olan dava açılmıştır.
İdare Mahkemesince, meydana gelen olay ile ilgili olarak yürütülen adli soruşturma kapsamında … Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun "kişinin ölümünün mide kanaması ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, davacılar murisinin 03.01.2014 tarihinde fenalaşma ve halsizlik şikayetleri ile başvurduğu Hakkari Devlet Hastanesinde (Acil Serviste görevli) Dr. … tarafından gerekli muayene, tetkik ve konsültasyonlarının yapılmış olduğu, müşahade altında sıvı desteği sonrası vital bulguları stabil olan davacılar murisinin taburculuğuna engel bir klinik tablosunun olmadığı, taburcu edildikten kısa bir süre sonra (5-10 dk) tekrar acil servise getirildiğinde şuuru konfüze, hipotansif ve istemsiz dışkılamasının kötü kokulu olması üzerine muayenede melena ve hemokezya saptanması ve nazogastrik sondadan kan gelmesi sonucu gastroenteroloji ile konsülte edilmesinin uygun olduğu, Gastroenteroloji Uzmanı Dr. … tarafından uygun endikasyon ile üst gastrointestinal sistem endoskopi yapıldığı, endoskopide mide proksimalinden abondan kanamanın yoğun debi nedeniyle odağını saptamak mümkün olmadığından hastanın cerrahi olarak eksplorasyonu önerilme kararının uygun olduğu, şok tablosu ve solunum arresti gelişen davacılar murisinin acilen ameliyata alınma kararının uygun olduğu cihetle; davacılar murisinin muayene takip ve tedavisine katılan ilgili hekimlere kusur atfedilemeyeceği" yönündeki … tarih ve … karar numaralı raporu hükme esas alınarak, olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; Bölge İdare Mahkemesince de davacıların istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi, 1. fıkrası, (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi, 1. fıkrasında, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı; ancak, davanın ihbarının Danıştay, mahkeme veya hâkim tarafından re'sen yapılacağı kurala bağlanmıştır.
Ayrıca, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle atıfta bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanun'un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanun'a yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesi, 1. fıkrasında, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu; 61. maddesi, 1. fıkrasında, taraflardan birinin, davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; 66. maddesinde ise, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'î müdahil olarak davada yer alabileceği; 280. maddesinde, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği, raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; 281. maddesi, 1. fıkrasında ise, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri hükümleri yer almaktadır.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde; adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu; 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumu'nun, Mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen Adli Tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu; 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 30479 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2., 3. ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosya içerisindeki adli ve idari soruşturma tutanakları ve ifadeler, hasta dosyası ve tıbbi belgeler, davalı ve davacı tarafın dilekçeleri ile Adli Tıp Kurumu raporunun birlikte değerlendirilmesinden; davacılar yakınının, Hakkari Devlet Hastanesi acil servisine 03/01/2014 tarihinde fenalaşma ve halsizlik şikayetleriyle öğlen saat 11.56'da geldiği, acil serviste görevli doktor tarafından yapılan değerlendirmede gastrointestinal kanama olabileceği düşünülerek gastroenteroloji uzmanı ile sözlü konsültasyon yapılmasına rağmen, ilgili uzman doktorca davacılar yakınının fiziki muayenesi yapılmaksızın gastrointestinal kanama düşünülmediği belirtilerek taburcu edilmesi talimatı verildiği, davacılar yakınının taburcu edilir edilmez tekrar fenalaşması üzerine acil serviste yapılan ilk müdahalenin ardından, tekrar gastroenteroloji uzmanı ile konsültasyon yapılıp acilen saat 19:00'da endoskopiye alındığı, endoskopi sırasında şok tablosu ve solunum arresti gelişmesi üzerine genel cerrahi ile konsülte edilerek acilen ameliyata alındığı, ameliyattan sonra yoğun bakım ünitesinde takipleri devam ederken 04/01/2014 tarihinde kardiyak arrest gelişmesi üzerine, mide kanaması ve gelişen komplikasyonları sonucunda hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar yakını saat 11.56'da acil servise başvurduğunda, acil serviste görevli olan doktor tarafından gastrointestinal kanama olabileceği düşünülerek gastroenteroloji uzmanı ile konsültasyon yapıldığı, ilgili uzman doktor tarafından herhangi bir fiziki muayene yapılmaksızın gastrointestinal kanama düşünülmediği belirtilerek davacılar yakının taburcu edilmesi talimatı verildiği, davacılar yakınının, tekrar fenalaşması üzerine yapılan konsültasyon ile ilk defa saat 19.00'da gastroentroloji uzmanınca görüldüğü ve endoskopiye alındığı, nihayetinde de mide kanaması ve gelişen komplikasyonları sonucunda hayatını kaybettiği sabit olduğundan; meydana gelen zararın idarenin hizmet kusurunundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespitinin, konsültasyon yapılmasına rağmen davacılar yakınının uzunca bir süre ilgili uzman hekimce muayene edilmemesi, mevcut rahatsızlığına rağmen fiziki muayene ve endoskopi yapılmaksızın taburcu edilmiş olması ve bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmesi hususları yönünden yapılacak değerlendirmeler neticesinde yapılabileceği açıktır.
Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda ise, gerekli konsültasyonların yapılmış olması, davacılar yakınının taburcu edilmesi ve tekrar fenalaşması üzerine yapılan tıbbi işlemler yönünden değerlendirme yapılmış olmakla birlikte; davacılar yakınının, hayatını kaybetmesine sebep olan rahatsızlığı açısından gerekli olan konsültasyon yapılmasına rağmen ilgili uzman hekimce fiziki muayenesi yapılmaksızın bu haliyle (kanama devam ederken) taburcu edilmiş olması, davacılar yakınının acil servise başvurması ile ilgili uzman hekim tarafından ilk defa görülüp acilen endoskopiye alınmasının arasında yaklaşık yedi saatlik bir zaman diliminin geçmiş olması hususlarında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, bir başka deyişle, gastrointestinal kanaması olan ve acil serviste bu rahatsızlığından da şüphelenilmiş olan bir hastanın, konsültasyon yapılmasına rağmen yaklaşık yedi saatlik bir zaman dilimi içerisinde ilgili uzman hekim tarafından hiç görülmemesinin ve fiziki olarak muayene edilmemesinin, bu nedenle de yanlış teşhis ile taburcu edilmiş olmasının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olup olmadığı ve ilgili uzmanca muayene edilmemiş olması sebebiyle uzunca bir süre hayatını kaybetmesine sebep olan hastalık yönünden tedavi alamamış ve yanlış teşhisle taburcu edilmiş olmasının, meydana gelen zarara sebebiyet verip vermediği hususlarında herhangi bir değerlendirmenin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu haliyle, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunun, yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca davalı idarenin hizmet kusurunun tespitine yönelik yeterli ve açıklayıcı değerlendirmeleri yapmaktan uzak olduğu ve davacıların iddiasını karşılayacak nitelikte olmadığı sonucuna varıldığından; Bölge İdare Mahkemesince, belirtilen eksikliklerin giderilmesine yönelik Adli Tıp Kurumu ilgili üst kurulundan alınacak olan bir rapor uyarınca dosyanın esası hakkında karar verilmesi gerekmekte iken, davacıların istinaf başvurularının reddine karar verilmiş olmasında hukuki isabet bulunmamıştır.
Öte yandan, işbu davanın ihbarı için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 61. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca gerekli koşulların oluştuğu anlaşıldığından, Dairemizin bozma kararı üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda idarenin sorumluluğu olduğuna kanaat getirilmesi halinde, dava konusu olay nedeniyle idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davaya müdahil olabilme haklarını kullanabilmelerini teminen davanın bu kişilere re'sen ihbarı gerektiği de açıktır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin KABULÜNE,
2. … İdare Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararına yönelik davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 21/03/2022 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.