Esas No: 2022/2274
Karar No: 2022/4117
Karar Tarihi: 23.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/2274 Esas 2022/4117 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, davada yapılan icra takibine yapılan itiraz sonucunda eldeki davanın açıldığı ve icra inkar tazminatı istemiyle davalı hakkında yersiz ödenen aylıkların tahsili istemli olduğu anlaşılmıştır. İcra inkar tazminatı için takip sırasında borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekmektedir. Borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı biliniyorsa alacağın likit ve belirli olduğu kabul edilir. Davacının isteği kabul edilmediği için hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Kanunlar ve maddeler ise şöyledir:
- İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesi, 2. fıkrası
- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438. maddesi
- 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67. maddesi, ikinci fıkrası
- 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi ve 5754 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik geçici 1. maddesi
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, itirazın iptali, takip konusu alacağın %20 den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesi istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrası, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, inceleme konusu davada; davalı hakkında yersiz ödenen aylıkların tahsili istemli başlatılan icra takibine yapılan itiraz sonucunda eldeki davanın açıldığı, itirazın iptaline karar verilmesine rağmen, icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Öte yandan alacağın likit ve belirli olması gerekir. Başka bir ifade ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir. Borçlu ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü gerekir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67. maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminata karar verileceği öngörülmüştür.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; takip konusu asıl alacağın likit, yani belirgin olması karşısında, borçlunun, hükmedilen asıl alacak üzerinden hesaplanacak takip tarihi itibariyle asgari % 20 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken; talebin reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi hükmünün 2. bendindeki “İcra inkar tazminat isteminin alacağın varlığın yargılamayı gerektirdiğinden reddine” ibaresinin silinerek yerine “Hükmolunan alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine” sözcüklerinin yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, Üye ...’ın muhalefetine karşı; Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ...’nın oyları ve oy çokluğuyla 23/03/2022 gününde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Somut uyuşmazlıkta, davalı kadın 1997 yılında eşinden boşanmıştır. Davalı kadına boşandıktan sonra 1991 yılında ölen babasından yetim aylığı bağlanmış ve 2010 yılında boşandığı eşi ile tekrar evlenmesi üzerine kurum denetim raporu ile 2008-2010 yılları ödenen aylıklar için fiili birliktelik nedeni ile 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca borç çıkarılmıştır.
Dairemizin 07.10.2021 tarih ve 2021/7072 Esas, 2021/11762 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerimde belirttiğim gibi davacı boşandığında 506 sayılı kanun yürürlüktedir. 5510 sayılı Kanunun 5754 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik geçici 1. maddesi uyarınca kesilmede 506 sayılı Kanun uygulanmalıdır. Anılan kanunda ise boşanılan eş ile birlikte yaşama olgusu bir kesilme nedeni olarak düzenlenmemiştir. 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen boşanma olgusuna uygulanması olanağı, önceye etki yasağı nedeni ile olanaklı değildir.
Çoğunluğun önceye etki yasağı ilkesine aykırı olarak, lafzi yorum ve sigortalı aleyhine yorumu benimseyerek, sonradan gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak salt birlikte yaşama ve boşanan eşin desteğini alma koşulunu yeterli kabul etmesi, Kanunun ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçelerine aykırıdır. Davalının burada boşanma hakkını kötüye kullandığından söz edilemez.
Açıklanan bu gerekçelerle mahkeme kararının bu gerekçelerle bozulması gerekirken, onanması görüşüne katılınmamıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.