11. Hukuk Dairesi 2018/3795 E. , 2020/1059 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/07/2017 tarih ve 2016/379 E- 2017/587 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 26/04/2018 tarih ve 2017/929 E- 2018/445 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından duruşmalı istenmiş olup, duruşma için belirlenen 04.02.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette %12,26 oranında pay sahibi olduğunu, davalı şirketin 04.12.2015 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında çağrının usulüne uygun bir şekilde yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin önce sermayenin 100.000.-TL’ye azaltıldığı ve eş zamanlı olarak 1.350.000.-TL’ye artırıldığı genel kurul toplantısına katılamadığını, davalı şirketteki pay oranının %12,26’ dan % 10,70 "e düştüğünü, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısı, 17.11.2015 tarihinde Türkiye Sicil Gazetesi"nde ilan edilmiş ise de nama yazılı pay sahibi müvekkiline iadeli taahhütlü mektupla tebliğ edilen herhangi bir genel kurul davetinin bulunmadığını, her ne kadar davalı tarafça pay sahiplerine iadeli taahhütlü mektup gönderildiği belirtilmişse de, tebligatların akıbetinin araştırılmadığını, böylece müvekkilinin söz konusu genel kurula katılma hakkının engellendiğini, kaldı ki müvekkili ile davalı şirket ve onun kardeş şirketi olan dava dışı ...Tarım ve Tekstil Ürünleri AŞ.’ye karşı ikame edilen yirmiden fazla derdest dava bulunmakta olduğundan müvekkilinin ikamet adresinin davalı tarafça bilinmemesinin söz konusu olmadığını, ayrıca dava konusu genel kurulun yapıldığının tesadüfen18.01.2016 tarihinde öğrenildiğini, o tarihte henüz TTSG’de ilan edilmemiş olduğunu, dolayısıyla usulsüz ve geçersiz çağrı üzerine toplanan genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunu, dava konusu genel kurulunun 3 nolu gündem maddesinde alınan sermaye artırım kararı nedeniyle ihdas edilen yeni paylara ilişkin rüçhan hakkını kullanamayan müvekkilnin şirketteki pay oranının azalmasına sebebiyet verildiğini, rüçhan hakkı kısıtlanan ve vazgeçilmez nitelikteki pay sahipliği haklarını açıkça sınırlandıran bu kararın kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan butlanı/iptali gerektiğini ileri sürerek davalı şirketin 04.12.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 3 no"lu gündem maddesi uyarınca alınan kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın üç aylık yasal süresi içinde ikame edilmediğini, davaya konu genel kurul toplantısına ilişkin çağrının davacı pay sahibinin şirkette kayıtlı olan adresine yapıldığını, öncesinde davacının müvekkiline herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla usulsüz çağrı durumunda dahi genel kurulda alınan kararın katılan ortakların oy birliği ile alındığı gibi ayrıca kanuna, ana sözleşmeye veya afaki iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmediğini, zira genel kurulunun 3 no"lu gündem maddesinde şirket zararlarından dolayı bilançoda oluşan açığın kapatılması amacıyla zorunlu bir sermaye azaltımı ve eş zamanlı sermaye artırımı sözkonusu olduğunu, davacının rüçhan hakkını kullanabilmesi için kendisine tebligat yapılmış ise de artırım sonucu oluşan payları taahhüt etmediğini, buna rağmen davacının şirketteki pay oranının az bir oranda azaldığını, bu durumun müvekkili şirkette davacının konumunda herhangi bir değişikliğe neden olmadığını, kaldı ki söz konusu artırımın yeni sermaye taahhütlerinde bulunulması suretiyle dış kaynaklardan gerçekleştirildiğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davaya konu genel kurul toplantısının, 17.11.2015 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilerek, ayrıca davacının şirkete kayıtlı adresine süresinde iadeli taahhütlü mektupla, toplantı gün ve gündeminin bildiriminin süresi içinde yapıldığı, toplantıya davetin usulsüz olduğuna ilişkin iddianın yerinde olmadığı, kaldı ki genel kurula çağrının usulsüz olduğu iddiası ihtimalinde dahi TTK m. 446 / 1-b hükmüne göre belirtilen usulsüzlüklerin genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunun davacı tarafça ispat edilemediği gibi davet usulsüzlüğü olsaydı bile kararın alınabilmesi için etkili olmadığından kararın iptali için koşulun oluşmadığı, iptal davasının üç aylık hak düşürücü sürede açılmadığı, diğer yandan genel kurulda alınan kararın butlanı bakımından pay sahiplerinin genel kurula katılma, asgari oy kullanma ve dava açma hakkı gibi kanuni vazgeçilmez haklarını ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını kanunun izin verdiği ölçü dışında sınırlayan, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması ilkesine aykırı olan bir karar bulunmadığı, sermaye arttırım kararının batıl olduğuna hükmedilmesini gerektirecek husus bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK.353/b.1.maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve davada genel kurul kararlarının yokluğu sebeplerinin oluşmamasına, iptal davasının ise TTK"nın 445. maddesindeki 3 aylık yasal süre içinde açılmamış olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 18,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 06/02/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.