
Esas No: 2022/3096
Karar No: 2022/4257
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/3096 Esas 2022/4257 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, emekli aylığı bağlanması, ödenmeyen aylıkların faizleriyle birlikte tahsili, Bağ-Kur kaydının başlangıç tarihinden itibaren silinerek borçlu olmadığının tespiti ve iptal eşleminin iptali gibi talepleriyle dava açmıştır. Mahkeme, davacının taleplerini reddetmiştir. Davacı vekili temyiz etmiştir. Yargıtay, 2829 sayılı Yasada yer alan ve yaşlılık aylığı bağlanmasına yeterli hizmet süresi olmayan sigortalıların diğer sosyal güvenlik kurumlarındaki hizmetlerinden de yararlanma imkanı sağlayan hükmün amacına aykırı bir şekilde yorumlanamayacağını belirtmiştir. Sosyal güvenlik kurumları arasında aynı haklara sahip olmanın sağlanması gerektiği vurgulanmıştır. Mahkeme hatalı bir değerlendirme yaparak davayı reddettiği için karar bozulmuştur. Kanun maddeleri olarak, davanın yasal dayanağı 2829 sayılı Yasa'nın 8. maddesi, yaşlılık aylığı tahsis şartları Geçici 81/B-d bendinde düzenlenen koşullar ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun Geçici 81. maddesi (B) fıkrasıdır.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2019/211-2021/246
Davacı, başvuru tarihinden itibaren emekli aylığı bağlanmasına ve ödenmeyen aylıkların faiziyle birlikte tahsiline, Bağ-Kur kaydının başlangıç tarihinden itibaren silinerek Bağ-Kur'a borçlu olmadığının tespitine ve Aralık 2007 ile Kasım 2008 tarihleri arasındaki döneme ilişkin Kurumun yaptığı iptal eşleminin iptali ile o döneme ilişkin sigortalılığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin (Kapatılan) bozma ilamına uyarak hükümde belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2829 sayılı Yasa'nın 8. maddesi “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan Kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir. Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re'sen emekli olma (Ek ibare:27/1/2000-4505/1 md.) süresi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.” hükmünü amirdir.
Her ne kadar 2829 sayılı yasanın 8/1. maddesinde bu hüküm yer almakta ise de, bu yasanın uygulanması sigortalının bir sosyal güvenlik Kurumunda yaşlılık aylığı bağlanmasına yeterli hizmet süresi bulunmadığı ve diğer sosyal güvenlik kurumlarındaki hizmetlerden de yararlanma zarureti olduğu hallerde söz konusudur. Bir yasa hükmünün yasaya konuluş amacına aykırı sonuç doğuracak şekilde yorumlanması hukuk ilkelerine ve yasanın hem özü ve hem de özü ile uygulanmasını öngören Medeni Kanun’un 1. maddesine uygun değildir (22.02.1997 gün ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Sosyal güvenlik kurumları arasında, sadece bağlanan aylıkların seviyesi bakımından değil, koruma kapsamına alınan tehlikeler, hak kazanma şartları bakımından da farklılıklar olduğu belirgindir. Önemli olan, hangi kurum olursa olsun, aynı külfete katlanan insanların aynı haklara sahip olmasının sağlanması geçerli bir çözüm yoludur. Esasen, sosyal güvenlik kurumlarının görevi, sosyal sigorta yasaları çerçevesinde kapsama aldıkları kişileri koruma garantisini sağlamaktır. Sosyal sigorta hukukunda amaç, yüksek standartta sosyal güvenlik sağlayan bir sistemin oluşturulmasıdır. Yine, sosyal sigortalar külfet-nimet dengesi üzerine kurulan kurumlardır. Bu nedenle, külfetin karşılığının alınmaması sosyal güvenlik sisteminin amacıyla bağdaşmaz ve böyle bir uygulama da kabul edilemez. Buna aksi bir yorum, sisteme duyulan güveni ortadan kaldırır. En önemlisi, yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlerin bir anlamda cezalandırılması olur ki, bu sosyal adalet duygusunu aşındırır. Esasen, 2829 sayılı yasanın amacı da, hiçbir kurumdaki hizmeti, yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı gibi aylık bağlamalara yeterli olmayan sigortalı ve hak sahiplerine aylık bağlanmasını sağlamak ve değişik kurumlardaki hizmetler birleştirilerek ziyan olmasını önlemektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.11.1997 gün ve E: 1997/10-698, K: 1997/895; 06.03.2002 gün ve E: 2002/21-132, K: 2002/139 sayılı kararları). Bu çözüm şekli, hukuk devleti ilkesinin ana unsurlarından biri olan “kazanılmış hak” kavramına da uygun olacaktır.
Öte yandan, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun Geçici 81. maddesinin (B) fıkrasında düzenlenmiş olup (d) bendinde “23/05/2002 tarihinde sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 yıl 6 ay (dahil) dan fazla, 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları ve en az 5150 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.” düzenlemesi yer almaktadır.
İnceleme konusu dosyada, Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle davacının davalı işyerinde Aralık 2007-Kasım 2008 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespiti ile aksi Kurum işleminin iptali istemi yönünden davanın reddine karar verilmesi yerindedir. Bununla birlikte 21.01.1966 doğumlu olan davacının yaşlılık aylığı tahsis talebinin değerlendirilmesi yönünden davacının 01.02.1983-31.12.2012 tarihleri arasında, iptal edilen 4/a hizmetleri düşülmek suretiyle 506 sayılı Yasa ( 5510 sayılı Yasa 4/a ) kapsamında 6598 gün sigortalılık süresinin bulunduğu, davacının tahsis talebinde bulunduğu 22.01.2013 tarihi itibariyle tek başına 506 sayılı Yasa kapsamında geçen sigortalılık süreleri ile 506 sayılı Yasanın Geçici 81/B-d hükmünde belirtilen yaşlılık aylığı tahsis şartlarını sağladığı anlaşılmakla, davalı Kurumun 28.02.2013 tarihli “son yedi yıldaki en çok hizmetin Bağ-Kur sigortalılığında geçmesinden dolayı emeklilik talebinin reddine” ilişkin işleminin hukuka uygun olmadığı açıktır. Bu bakımdan, davacıya 22.01.2013 tarihini izleyen aybaşı tarihi olan 01.02.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilerek bir karar verilmesi gerekir iken hatalı değerlendirme neticesi davanın tümüyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden ilgiliden alınmasına,
24/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.