
Esas No: 2022/1455
Karar No: 2022/4303
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/1455 Esas 2022/4303 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacının sigortalı bildirimlerinin tescil edildiği kişinin başka bir kişi olduğunu iddia etmesi nedeniyle açtığı dava reddedilir. Ancak davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine yapılan incelemede, mahkemenin yeterli araştırma yapmadığı görülür. Mahkemece, davacının imza ve fotoğraf örnekleri alınarak, davalıların işe giriş bildirimleri ve ücret bordroları üzerinde yapılan incelemelere ek olarak çalışma iddialarına konu işverenler, komşu işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı kişilere başvurulması gerektiği belirtilir. Kararda, 506 sayılı Kanun'un 79/10. maddesi ile sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların kamu düzeniyle ilgili olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılıkla yürütülmesinin zorunlu olduğu ifade edilir. Ayrıca, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun Geçici 7. maddesi de hükümlerin geriye yürümemesi prensibine atıfta bulunularak, bu tür davaların özenli şekilde yürütülmesinin temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için önemli olduğu vurgulanır.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, davacının sigortalı bildirimlerinin aynı isimli ve aynı köy nufüsuna kayıtlı başka bir şahıs adına tescil edildiğinin ve bu çalışmaların kendisine ait olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, bozma kararından sonra ilamında yazılı gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7. maddesinin “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ve aidiyete ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Eldeki dava dosyasına konu olayda, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karşın, yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Mahkemece öncelikle, davacının imza ve fotoğraf örnekleri alınarak, iddiasına konu döneme ait davalılar murisinin celp edilen işe giriş bildirgeleri ve imzalı ücret bordroları üzerinde Adli Tıp Kurumu marifetiyle imza ve fotoğraf incelemesi yaptırılmalıdır. Bunun yanında davalılar murisinin çalışmalarının görüldüğü, ancak davacının kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü hizmetlerin geçtiği her bir işveren yanında, aynı dönem zarfında bordrolu çalışanlar tespit edilerek konuyla ilgili beyanlarına başvurulmalı, çalışma iddiasına konu işverenlere komşu işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler resen saptanarak, çalışmaların varlığı, süresi ve kime ait olduğu yönünden bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çekişme konusu hizmetlerin, gerçekte kime ait olduğu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 24.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.