
Esas No: 2021/8883
Karar No: 2022/4315
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/8883 Esas 2022/4315 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/8883 E. , 2022/4315 K."İçtihat Metni"
... adına Av. ... ile SGK Başkanlığı adına Av. ... arasındaki dava hakkında ... Anadolu 21. İş Mahkemesinden verilen 26.12.2019 günlü ve 2019/335E-2019/545 K. sayılı hükmün Dairemizin 29.3.2021 tarih ve 2020/2896 E-2021/4191K sayılı ilamı ile süreden red kararı verilmiştir. Davalı Kurum vekili tarafından Dairemiz kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
1-Davalı Kurumun maddi hata talepli dilekçesinden incelenmesinde;
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinin son fıkrası hükmüne göre İş Mahkemelerinden verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı yeni İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddenin 3. fıkrasına göre “12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır.” Geçici 1. maddenin 4. fıkrasına göre de “İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir.”
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddenin 3. ve 4. fıkrasına göre “12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır. Kanun yoluna başvuru süresi, ilamın taraflara tebliğinden itibaren işlemeye başlar.”
HMK’nın 05.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunun 31. maddesi ile değişik 361/1. maddesine göre “Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.”
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda katılma yolu ile temyize ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak anılan Yasanın 15. maddesi, İş Mahkemeleri Kanunu’nda açıklık bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) uygulanacağını düzenlemektedir. İş mahkemelerine özgü kurallar dışında, dava açılmasıyla başlayan bütün yargılama işlem ve yöntemlerinde olduğu gibi iş mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurmalarda, HMUK hükümlerinin aynen uygulanması gerekir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın Geçici madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 433/2. fıkrası gereğince karşı taraf, hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını temyiz dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde bildirerek temyiz isteğinde bulunabilir. Yargıtay 16.06.1975 gün ve 1975/6-8 E. - K. sayılı İBK kararından da aynı sonuç çıkmaktadır (HGK 16.11.2016 tarih 2014/22-1260 E. - 2016/1068 K.). Belirtilen hüküm yine 5236 sayılı Kanunla eklenen geçici madde 2’ye göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar uygulanmasına devam olunmuştur.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7/3. maddesinde HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır denildiğinden katılma yolu ile temyizin de HMK’a tabi olduğu belirlenmiştir. HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 348/1. madde uyarınca, İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile iki haftalık süre içerisinde vereceği cevap dilekçesi ile temyiz yoluna başvurabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, iş mahkemelerince verilen ve HUMK hükümlerine göre temyiz edilen kararlarda temyiz süresi tebliğ tarihinden itibaren 8 gün, katılma yolu ile temyiz süresi ise temyiz dilekçesinin tebliği tarihinden itibaren 10 gündür. Bölge Adliye Mahkemelerince verilip HMK hükümlerine göre temyiz edilen kararlarda temyiz süresi, 20.07.2016 - 24.10.2017 tarihleri arasında 8 gün, 25.10.2017 tarihinden sonra ise 2 haftadır. Katılma yolu ile temyiz süresi ise 2 haftadır.
Yine HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kanuni süre geçtikten sonra verilirse, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar vermesi gerekir. Ancak temyiz edilen karar temyiz süresi geçtiği halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verebilecektir.
Somut olay incelendiğinde, hüküm davalıya 13.06.2020 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, uyaptan yapılan incelemede temyiz ise 29.06.2020 tarihinde yapılmıştır.
Davalı Kurum vekili karar düzeltme dilekçesi ile, süresinde temyiz kanun yoluna başvurulduğunu kararın düzeltilmesi talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinin son fıkrasında, iş mahkemelerinden verilen hükümlerin Yargıtay tarafından incelenip karara bağlanmasından sonra bu kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı öngörülmüş ise de Dairemiz süreden red kararının incelemesinde, maddi hata yapıldığı anlaşılmış olup davalı Kurum vekilinin maddi hata dilekçesi şeklindeki karar düzeltme istemi niteliğini taşıyan başvurusunun kabulune ile Dairemizin 29.03.2021 tarih ve 2020/2896Esas-2021/4191k sayılı süre aşımı yönünden red kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Dosyanın esas yönden incelemesinden;
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde de “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.” hükmü düzenlenmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda idare ve temsil 317 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 317'nci maddede; Anonim Şirketin idare meclisi tarafından idare ve temsil olunacağı 319'ncu maddede;esas mukavelede idare ve temsil işlerinin idare meclisi azaları arasında taksim edilip edilmiyeceği ve taksim edilecekse bunun nasıl yapılacağının tesbit olunacağı,idare meclisinin en az bir azasına şirketi temsil salahiyeti verileceğini, esas mukavele ile temsil salahiyetinin ve idare işlerinin hepsini veya bazılarını idare meclisi azası olan murahhaslara veya pay sahibi olmaları zaruri bulunmıyan müdürlere bırakabilmek için umumi heyete veya idare meclisine salahiyet verilebileceği, bu gibi kayıtlar bulunmadığı takdirde 317 nci madde hükmü gereği idare meclisinin temsil ve ilzam yetkisi olduğu düzenlenmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; 3E Endüstriyel Elektrik A.Ş’ye ait 2003/5-2005/11 dönemler arası (prim, işsizlik, damga vs) prim borçlarından dolayı davacı hakkında ödeme emri gönderildiği, süresinde iş bu davanın açıldığı, 3E Endüstriyel Elektrik A.Ş şirketinin ortaklarının Eka San. Tic. A.Ş, Selim Alguadis, Ertuğrul Sözmen ve Sporx Yönetim A.Ş’den oluştuğu, davacının prim borçlusu şirket A.Ş'de pay sahibi olmadığı, prim borçlusu A.Ş'nin tüzelkişi ortağı olan Eka San Tic. A.Ş'yi temsilen yönetim kurulu üyeliğine seçilerek kendisine müştereken temsil ve ilzam yetkisinin verildiği, davacının borç dönemleri itibariyle temsil ve ilzam yetkilerinin olduğu anlaşılmakta olup davacının sorumluluğu görevlendirildiği şirket yönünden irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.