Esas No: 1997/46
Karar No: 1997/45
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 1997/46 Esas 1997/45 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 1997/46 E., 1997/45 K.
"İçtihat Metni"
OLAY : Davacı, 1972 yılında doğduğunu ancak bu tarihte nüfusa kaydedilmediğini; kendisinden önce doğan ve 1972 yılında öldüğü halde nüfustan kaydı düşülmeyen 1967 doğumlu kardeşinin nüfusunu taşıdığını ileri sürerek doğum tarihinin 1972 yılı olarak düzeltilmesi istemiyle Malatya Nüfus Müdürlüğüne karşı 24.10.1996 tarihinde adli yargı yerine dava açmıştır.
MALATYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 22.1.1997 gün ve E. 96/574, K. 97/10 sayı ile, 1967 yılında doğan ve doğumundan kısa bir süre sonra ölen aynı isimdeki ablasının ölüm kaydı ile 1972 doğumlu davacının doğum kaydının nüfus kütüğüne işlenmesinin idari bir işlemle mümkün olacağı gerekçesiyle davayı reddetmiş; bu karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 22.5.1997 günlü, E. 97/4571, K. 97/5154 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
Bunun üzerine davacı, 1.7.1997 günlü dilekçesi ile nüfus kaydının bulunduğu Akçadağ Kaymakamlığına başvuruda bulunarak nüfustaki doğum kaydının düzeltilmesini istemiş ise de; idarenin 1.7.1997 günlü, 4192 sayılı işleminde, yaş düzeltilmesi için mahkeme kararı gerektiği belirtilerek isteği reddedilmiştir.
Davacı, bu kez, nüfustaki doğum kaydının düzeltilmesi yolundaki isteğinin reddine ilişkin Akçadağ Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğünün 1.7.1997 günlü, 4192 sayılı işleminin iptali istemiyle 17.7.1997 tarihinde idari yargı yerine dava açmıştır.
MALATYA İDARE MAHKEMESİ; 23.7.1997 gün ve 1997/501 - 542 sayı ile, Nüfus Kanunu gereğince çıkartılan Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 174. maddesine göre dolaylı yoldan yaş düzeltilmesini amaçlayan iddia ve bildirimlerin nüfus idaresince dinlenmeyeceği ve bu tür işlemlerin yaş düzeltmeye ilişkin mahkeme kararıyla yapılabileceği; nüfus kayıtlarındaki düzeltmelerin Medeni Kanunun 38. maddesine göre de hakim kararı ile mümkün olacağı kuralı karşısında, uyuşmazlığın adli yargı yerine açılacak dava ile çözümlenmesinin olanaklı bulunduğu gerekçesiyle davayı görev yönünden reddetmiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacı vekilinin, adli ve idari yargı yerlerince verilen kararlar arasında doğan ihtilafın halli için konunun Uyuşmazlık Mahkemesine götürülmesi yolundaki 27.8.1997 tarihli dilekçesi üzerine idari yargı dosyası Malatya İdare Mahkemesi Başkanlığının 28.9.1997 günlü, 97/501-542 sayılı yazısı ekinde Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü"nün, Selçuk Tüzün"ün Başkanlığında, Üyeler: O. Hulusi Mustafaoğlu, M. Salim Özer, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, Ertuğrul Taka ve Halit Karabulut"un katılımlarıyla yapılan 29.9.1997 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa Yeğenoğlu"nun başvurunun reddi gerekeceği yolulundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Erdoğan Güneş ile Danıştay Savcısı Tülin Özdemir"in başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 14. maddesinde "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir." hükmü yer almaktadır.
Anılan hükme göre, olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğundan sözedebilmek için; adli, idari veya askeri yargı düzenlerinden en az ikisine dahil yargı yerlerine ait kesin veya kesinleşmiş kararların, yargı yerlerinin her ikisinin de kendilerini görevsiz görmeleri yolunda verilmiş olması gerekmektedir.
Olayda, İdare Mahkemesince davanın adli yargının görevine girdiği gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta ise de; Asliye Hukuk Mahkemesince "... bu talebin nüfus müdürlüğünce idari bir işlemi gerektirdiği anlaşıldığından davacının davasının reddine" yolunda verilen karar, yargı düzeni bakımından görevsizliğe ilişkin bir karar niteliğini taşımamaktadır.
Belirtilen duruma göre ve olayda ayrı yargı düzenlerine dahil yargı yerlerince verilmiş iki ayrı görevsizlik kararı bulunmaması karşısında, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen şekilde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğundan sözedilemeyeceğinden başvurunun reddi gerekmektedir.
SONUÇ : Anlaşmazlığın niteliğine göre, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde olumsuz görev uyuşmazlığının varlığı için öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden, başvurunun aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddine, 29.9.1997 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.