Esas No: 2022/1133
Karar No: 2022/4355
Karar Tarihi: 25.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/1133 Esas 2022/4355 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme kararı, SGK Başkanlığı ile bir kişi arasındaki dava hakkında verilmiştir. Daire, iş mahkemesi tarafından verilen kararın onanmasına karar vermiştir. Ancak davalı kurumun karar düzeltme istemi üzerine yapılan incelemede, hüküm kısmında şüphe ve tereddüt uyandıracak şeklinde karar verildiği tespit edilmiştir. Bu nedenle Daire kararı kaldırmıştır. Kararda, iş mahkemelerine verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir. Ancak yeni İş Mahkemeleri Kanunu'na göre bu hüküm değişmiştir. Ayrıca davacının borç döneminde iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiği ve 08.08.2007 tarihinden sonra davacının prim borçlarını ödeyememesinin haklı neden teşkil edeceği belirtilmiştir. Kanun maddeleri ise şu şekildedir: İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8. maddesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi, 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi.
"İçtihat Metni"
... adına Av. ... ile SGK Başkanlığı adına Av. ... arasındaki dava hakkında ... 19. İş Mahkemesinden verilen 29.6.2020 günlü ve 2020/65 E-2020/93 K. sayılı hükmün Dairemizin 08.02.2021 tarih ve 2020/9955 E-2021/1302 K sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiştir. Davalı Kurum vekili tarafından Dairemiz kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
1-Davalı Kurumun maddi hata talepli dilekçesinden incelemesinden;
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinin son fıkrası hükmüne göre İş Mahkemelerinden verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.
25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı yeni İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddenin 3. fıkrasına göre “12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanır.” Geçici 1. maddenin 4. fıkrasına göre de “İlk derece mahkemeleri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen kararlar, karar tarihindeki kanun yoluna ilişkin hükümlere tabidir.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüştür.
Davalı Kurum vekili karar düzeltme dilekçesi ile, bozma kararları ve gerekçeye aykırı şekilde 2007/40712 sayılı ödeme emrine konu (2007/4-2007/7) dönemlerine yönelik prim borçlarından dolayı davacının sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ödeme emirinin iptaline şeklinde karar verilmek suretiyle maddi hata yapıldığını ve kararın düzeltilmesi talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinin son fıkrasında, iş mahkemelerinden verilen hükümlerin Yargıtay tarafından incelenip karara bağlanmasından sonra bu kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı öngörülmüş ise de Dairemiz onama kararının incelemesinde, Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamları kapsamında, hüküm kısmında HMK 297/2 maddesi gözetildiğinde şüphe ve tereddüt uyandıracak şeklinde karar verilmek suretiyle maddi hata yapıldığı anlaşılmakta olup davalı Kurum vekilinin maddi hata dilekçesi şeklindeki karar düzeltme istemi niteliğini taşıyan başvurusunun kabulune ile Dairemizin 08.02.2021 tarih ve 2020/9955 E-2021/1302 K sayılı ilamı ile onanmasına yönelik kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Dosyanın esas yönden incelemesinden;
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 17.11.2015 tarihli ve 2015/17608 E., 2015/20423K. sayılı kararı ile; “6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; 6183 sayılı Kanun 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre daha genel bir Kanun durumunda olup uygulamada da benimsendiği üzere öncelik özel Kanun hükümlerine tanınacağından, özel kanun niteliğinde olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi karşısında, dosya kapsamından ticaret sicil bilgilerine göre davacının borç döneminde imza ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığı, dava dışı şirket hakkında 08/08/2007 tarihi itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiği, 23/03/2012 tarihi itibariyle dava dışı şirketin iflasına karar verildiği ve aynı tarih itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tüm tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verildiği, tüm borç dönemleri bakımından davacının sorumluluk süresi içerisinde kalan kamu borçlarından dolayı 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde belirlenen "haklı sebep olmaksızın ödememe" hali kapsamında dava dışı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı; ancak dava dışı şirket hakkında 08/08/2007 tarihi itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiğinden davacının 08/08/2007 tarihi sonrasına ait prim borçlarını ödeyememesinin haklı neden teşkil edeceği ve bu tarih sonrasına ait Kurum alacağından sorumluluğunun bulunmayacağı, bu tarihten öncesine ilişkin Kurum alacağından ise dava dışı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı...” belirtilmiştir.
Aynı şekilde Hukuk Genel Kurulu Karar’ında “ ….Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda dava dışı şirket hakkında malvarlığının korunmasına yönelik tedbirlerin alınması için 08.08.2007 tarihi itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiğinden davacının 08.08.2007 tarihi sonrasına ait prim borçlarını ödeyememesinin haklı nedeni teşkil edeceği ve bu tarih sonrasına ait Kurum alacağından sorumluluğunun bulunmayacağı...” belirtilmiştir.
Bozma ilamları doğrultusunda Mahkemece, 08.08.2007 tarihi itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiğinden davacının 08.08.2007 tarihi sonrasına ait prim borçlarını ödeyememesinin haklı nedeni teşkil edeceği gözetilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.