
Esas No: 2017/6198
Karar No: 2019/4905
Karar Tarihi: 29.05.2019
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/6198 Esas 2019/4905 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası sonucunda mahkemece verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine, yerel mahkemece verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası, 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununa eklenen Geçici 4. maddenin ikinci fıkrası uyarınca Dairemize gönderilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda kabulüne dair verilen 16.10.2012 gün ve 2011/41 Esas, 2013/129 sayılı Kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Dairemizin 19.06.2013 gün ve 2013/7701 Esas 2013/9351 sayılı Kararı ile eksik inceleme nedeniyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun 22.11.2017 tarih 2017/14-2220 E. 2017/1434 K. sayılı Kararıyla yerel mahkemece bozmadan önceki kararda yargılama giderlerinin davalıya yüklenmesine karşın, bozmadan sonraki direnme olarak adlandırılan kararda yargılama giderlerinin Kadastro Kanununun 36/A maddesi uyarınca davacı üzerinde bırakılmasına karar verilerek ilk kararda direnildiği, bu nedenle mahkemece kurulan hükmün bir direnme kararı olmayıp, yeni bir hüküm niteliğinde olduğu, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Daireye ait olduğundan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir.
Dairemiz yapılan temyiz incelemesi sonucunda ;
İmar planı içindeki meralar planın onayıyla birlikte hukuki bakımdan meralık vasfını yitireceğinden, bu yerlerden genel hizmete ayrılanların (yol, park, yeşil saha, gibi) belediye veya özel idareye bedelsiz terkini edilmelidir. İmar planında genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek konut, sanayi ve ticaret alanı olarak belirlenmiş alanlarda kalan meralar bu vasıflarını yitirmeleri halinde Hazine adına tescili gerekir. (Danıştay 1. Dairesinin 1988/328 E, 1989/19 K. sayılı mütalaası) Belediye adına tescili gerekmeyen yerler belediye veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş ise “Yolsuz Tescil“ olacağından Hazine her zaman bu iddia ile dava açabilir. Ne var ki, başlangıçtaki tescil işlemi yolsuz tescil olsa da 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi hükmü koşullarının oluşması halinde tescilin belediye veya gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına devam etmesi olanağı sağladığından, artık burada 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi şartları üzerinde durulması gerekir. 27.05.2004 tarihli 5178 sayılı Kanunun 5. maddesi ile ayrıca 03.06.2007 tarihli 5685 sayılı Kanunun 1.maddesi ile 4342 sayılı Mera Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmış ve eklenen geçici 3. madde ile;
“Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir.
(Ek fıkra: 3/6/2007-5685/1 md.) Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan, Hazine adına tescil edilmesi gerekirken belediyeler adına tescil edilen ve belediyelerce konut veya işyeri yapılmak üzere bedelsiz olarak veya bedeli karşılığında gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine tahsis edilen, daha sonra Hazine tarafından ilgili belediye aleyhine açılan davalar sonucu mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilerek mera, yaylak ve kışlak özel siciline yazılan, fakat daha sonra bu Kanun hükümlerine göre mera, yaylak ve kışlak vasfı değiştirilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazlardan; herhangi bir kamu hizmeti için gerekli olmayan, Hazinece herhangi bir tasarrufa konu edilmeyen ve halen tapuda Hazine adına kayıtlı olan taşınmazlar, tahsis tarihindeki arsa değerine devir tarihine kadar geçen süre için yasal faiz eklenerek belirlenecek bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla adlarına tahsis yapılanlara devredilir” şeklinde düzenlemeler yapılmıştır.
Yukarıya aynen alınan madde hükmünden anlaşılacağı üzere; 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinin uygulanacağı taşınmazlar, öncesi mera iken yasanın öngördüğü koşulların gerçekleşmesi sebebiyle aslında Hazine adına tescili gereken veya Hazine adına tescili gerekirken gerçek veya tüzel kişiler adına tescil edilecek taşınmazlardır.
Bir yörede 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesine göre işlem yapılabilmesi için;
a) Mera, 4342 sayılı Kanunun geçici 3. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 03.05.2005 tarihi itibariyle belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde bulunmalıdır. Zira bu tarih itibariyle köy sınırları içerisinde bulunan veya bu tarihten sonra belediye ve mücavir alan sınırları içerisine alınan meralarda bu madde hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
b) Mera, 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içersinde kalmalıdır. Bu tarihten sonra imar planı içerisine alınan veya imar planı bulunmayan yerlerdeki meralarda bu madde hükmü uygulanmaz. Yasa hükmünde geçen “imar planından” maksat ise, her türlü ölçekteki plan yani nazım, uygulama veya mevzi imar planlarıdır.
c) Meranın yerleşim yeri olarak işgal edilmesi yani bu şekilde kullanılması durumunun da 01.01.2003 tarihinden önce mevcut olması gerekir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kullanılan meralarda bu madde hükmü uygulanamaz. Bu maddenin uygulanmasında “yerleşim yeri” kavramı konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri v.b. amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşim alanlarını ifade etmektedir.
d) Diğer bir koşul da meranın mera niteliği ile kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunmamasıdır. Bu gibi yerler yasa uyarınca Hazine adına tescili gereken yerler olacağından, mahkemece 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi koşullarının varlığı veya yokluğu üzerinde yeterince durulmalıdır.
Somut olayda;
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu ifrazen oluşan bir kısım parsellerin 359.000 m2 yüzölçümlü mera vasıflı 28 No"lu parselden geldiği, 1965 yılında yapılan tapulama çalışmaları ile Belediye adına mera vasfı ile tescil edildiği ve sonradan yapılan imar uygulamaları ile dava konusu taşınmazın önce belediye adına sonra 20.12.2006 tarihinde tahsis suretiyle davalı adına tescil edildiği ve üzerinde betonarme iki katlı bina bulunduğu, dava konu taşınmazın bulunduğu yörede yapılaşmalar olduğu anlaşılmaktadır..
Bu durumda mahkemece, çekişme konusu taşınmazın tapu kaydı ilk tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte getirtilip incelenmeli, davacıya yapılan tahsisin niteliği de araştılarak yerinde şehir plancısı, ziraatçı bilirkişi ve harita mühendisi bulundurmak koşuluyla yeniden keşif yapılmalı, 2981 sayılı Kanunun 10/c. maddesi ve imar planı uygulama haritaları Belediyeden sağlanmalı ve bu haritaların kapsamına göre mera olan taşınmazların 01.01.2003 tarihinden önce yerleşim yeri olarak işgal edilen yerlerden olup olmadığı resmi deliller toplanarak ve bu tarihlere yakın tarihlerde çekilen hava fotoğraflarından da yararlanarak saptanmalı, öte yandan, meranın artık mera olarak kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunup bulunmadığı parsel bazında değil, imar planları ve ada bazında ziraatçı bilirkişiye incelettirilmeli, 6100 sayılı HMK"nın 290. maddesi hükmü gereğince keşfi izlemeye olanak sağlayacak ve bilirkişi raporlarını denetlemeye yardımcı olacak sayıda fotoğraf çektirilerek dosyaya eklenmeli, böylelikle varılacak sonuca uygun bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, belirtilen tüm bu hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırlan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.05.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.