Esas No: 2022/2638
Karar No: 2022/4474
Karar Tarihi: 29.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/2638 Esas 2022/4474 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/2638 E. , 2022/4474 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalılardan ...Yapı Tic. A.Ş. vekilleri ile... İnş. San. Tic. A.Ş. tasfiye memuru sıfatıyla ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, davacı Kurum ve davalılardan ...Yapı Tic. A.Ş. vekillerinin temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Hüküm fıkrasında tasfiye memuru olarak gösterilen ... vekilinin temyizi incelendiğinde,
COVİD-19 salgını sebebiyle 7226 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi ve 29.04.2020 tarih, 2480 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile tüm adli süreler 13.03.2020 tarihinden itibaren 15.06.2020 tarihine kadar durdurulmuş, bitimine 15 gün ve daha az kalan süreler de 16.06.2020 tarihinden başlamak üzere 15 gün uzatılmıştır. Buna göre davada, ... İnşaat San. Tic. A.Ş. vekiline gerekçeli karar ve temyiz dilekçesinin 09.06.2020 tarihinde yöntemince tebliğ edildiği, temyiz dilekçesinin ise 04.08.2020 tarihli olması karşısında temyiz talebinin süresinde yapılmadığından temyiz isteminin reddine,
2- Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, ... 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, ... 2000, s.288).
Önceki bozma ilamında açıklandığı üzere, davalı ... Dekorasyon Sanayi ve Ticaret A.Ş. nin 31.07.2013 tarihinde Ticaret Sicilinden terkin edildiği belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile AŞ.'nin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir.
Dairemizin bozma ilamı sonrası, davalı ... Dekorasyon San. ve Tic. A.Ş. ihyasının sağlanması amacıyla açılan ... 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/290 Esas 2017/396 Karar sayılı ilamında, davalı ... ile ilgili davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine açılan ihya davasının kabulü ile ... Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ... sicil numarasında kayıtlı... İnşaat Dekorasyon San. ve Tic. A.Ş.'nin ... 21. İş Mahkemesi’nin 2015/120 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere tüzel kişiliğinin yeniden ihyasına karar verilmiş, ancak tasfiye memuru atanmamıştır.
Şu halde yapılması gereken iş; öncelikle... İnşaat Dekorasyon San. ve Tic. A.Ş.'nin usulüne uygun ihyası ile tasfiye memuru atanması sağlanarak usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve savunma ve deliller toplandıktan sonra karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve infazı mümkün olmayacak şekilde, karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum ve davalılardan ...Yapı Tic. A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair hususlar incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, Üyeler ... ve ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ... ve ...’nın oyları ve oy çokluğuyla, 29.03.2022 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1. Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık, "hizmet tespit davasında taraf olan anonim şirketin sicilden resen terkin edilmesi üzerine tekrar ihyasında tasfiye memuru atanıp atanmayacağı” noktasında toplanmaktadır.
2. Somut uyuşmazlıkta, mahkemece yargılama sırasında resen tasfiye memuru atanmayan davalı şirket 6102 sayılı TTK’nun Ek 7. Maddesi uyarınca ihya edilmiş ve terkinden önceki şirketin sicildeki adresine ve temsil eden yönetim kurulu üyesine dava tebliğ edilmiştir.
3. Çoğunluk görüşü ile ihya edilen şirkete tasfiye memuru tayin edilmesi ve davada şirkete temsilen tasfiye memuruna tebliğin yapılarak taraf teşkili sağlanması gerektiği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
4. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca, münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatifler, 01.07.2012-01.07.2015 tarihleri arasında ilgili kanunlardaki tasfiye usullerine uyulmaksızın tasfiye edilmiş ve ticaret sicili kayıtları silinmiştir. Ancak, anılan hükümde, ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilme hakkı da tanınmıştır. Açılan dava üzerine mahkeme tarafından ihya kararı verilmesi halinde ise ilgili şirket ve kooperatif tüzel kişiliğini yeniden kazanacaktır.
5. Geçici 7. maddenin 15. fıkrasının son cümlesi; “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Buna göre şirketin, geçici 7. madde kapsamında ilgili ticaret sicil müdürlüğünce gerçekleştirilen terkin işleminin hukuka aykırı olduğu ve terkin işleminin anılan maddede işaret edilen usul ve esaslara aykırı şekilde gerçekleştirildiği, şirket alacaklıları yahut hukukî menfaati bulunanlarca terkin tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde dava yoluyla ileri sürülebilir. Terkin işlemindeki hukuka aykırılıklara ilişkin olarak geçici 7. maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, şirketin taraf olarak yer aldığı derdest bir davanın varlığı yahut aynı maddedeki ihtar ve ilan usullerine aykırılıklara örnek olarak gösterilebileceği gibi münfesih sayılmasını gerektiren nedenlerden hiçbirisi mevcut olmayan şirketin hatalı şekilde re’sen terkin kapsamına alınması da başka bir örnek olarak belirtilebilir.
6. Esasen bu tür sebeplere dayalı olarak açılan davada şirketin ihyasını talep eden davacı, ticaret sicil müdürlüğünce münfesih kabul edilerek terkin edilen şirketin varlığını devam ettirdiğini veya re’sen terkin sürecinin hukuka aykırı olarak işletildiğini ileri sürerek bir nevi gerçekleştirilen terkin işleminin iptalini istemekte olup davanın kabulü hâlinde verilecek olan ihya kararı da şirketin terkin işleminin iptali niteliğinde olacaktır. Buradan hareketle hukuka aykırı terkin işlemi nedeniyle geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan dava sonrasında verilecek ihya kararı, TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye olarak nitelendirilemez. Zira hukuka aykırı şekilde geçici 7. madde kapsamında terkin edilen şirketin ihyasında amaç, eksik kalmış tasfiye işlemlerinin tamamlanarak şirketin tekrar ticaret sicilinden silinmesinden ziyade hukuka aykırı terkin işleminin iptaliyle şirketin usulsüz terkin öncesindeki hukukî statüsüne kavuşturulmasıdır. Böyle bir karar sonrasında ihyasına karar verilen şirket, herhangi bir şekilde tasfiye aşamasına girmeksizin hukuken varlık kazanır(Y. HGK. 28.09.2021 tarih ve 2017/11-3184 E, 2021/1107 K). Hukuken varlık kazanan şirketin de terkin edildiği anda temsil eden yönetim kurulu ve ticari temsilcilerinin, temsilcilik sıfatı kendiliğinden doğacaktır. Böyle bir durumda tasfiye memuru atanmasına da gerek yoktur.
7. Dosya içeriğine göre davalı şirket, tasfiye süreci olmaksızın sicilden terkin edilmiştir. Açılan dava hizmet tespiti olup ek tasfiye niteliğinde değildir. İhya ile terkinden önce temsil eden anonim şirketin temsile yetkili yönetim kurulu üyesine dava tebliğ edilmiştir. Adı geçen temsilci de temyizinde tasfiye memuru olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Taraf teşkili sağlanmıştır.
8. Açıklanan nedenlerle kararın esasına girilerek incelenmesi gerekirken, tasfiye memuru atanması yönünde bozulması görüşüne katılınmamıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.