Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/3201
Karar No: 2022/4543
Karar Tarihi: 29.03.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/3201 Esas 2022/4543 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/3201 E.  ,  2022/4543 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi: ... 17. İş Mahkemesi


    Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, yaşlılık aylığı tahsisi ve aylıkların yasal faizleri ile davalı kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince davalı Kurumun istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 02.10.1989-27.02.2009 tarihleri arası Hava Kuvvetlerinde muvazzaf pilot olarak göre yaptığını, toplam 6983 gün hizmet süresi, 1395 gün fiili hizmet süresi zammı olduğunu, emekli sandığı bünyesinde görevden ayrıldıktan sonra 4/a kapsamında özel bir havayolu şirketinde 29.07.2009 tarihinden itibaren çalışmasını sürdürdüğünü, 15.10.2018 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebi için gerekli koşulların bildirilmesini kurumdan istediğini, kurumca 13.04.2020 tarihinde emekli olabileceğinin bildirildiğini, kurum işleminin hatalı olduğunu, emeklilik için gerekli şartların tespitinde fiili hizmet zammına ilişkin sürelerin dikkate alınmayıp, 506 sayılı yasanın geçici 81 ve ek 39. Maddesi hükümlerinin uygulanmadığını belirterek müvekkilinin fiili hizmet zammı sürelerinin yaştan ve işe başlangıç tarihinden mahsubuyla başvuru tarihini takip eden aybaşı olan 01.11.2018 tarihi itibarıyla emekliliğe hak kazandığının, bu tarih itibarıyla aylık bağlanması, hak edilen aylıkların faiziyle ödenmesi, bu tarihten sonra işveren tarafından kuruma bildirilen tüm sigorta kollarına tabi hizmetlerinin SGK destek primi olarak dönüştürülerek emekli aylığının kesilmeksizin ödenmesine devam edilmesi, yaşlılık aylığının kesilmeksizin ödenmesine devam edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; hizmetlerinin birleştirilmesi halinde fiili hizmet zammının eklenmesinin söz konusu olmadığını, yaş haddinden indirilecek sürenin bu sürenin yarısı olduğunu ve dava tarihinden sonraki bir tarihin emeklilik tarihi olarak tespitinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk derece mahkemesi, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının hangi tarihte yaşlılık aylığına hak kazanacağının tespitine yönelik olduğu, SGK kayıtları ve delil durumuna göre davacının 02/10/1989-27/02/2009 tarihleri arası 5434 sayılı yasaya tabi (5510 sayılı yasa 4/1-c) kapsamında 8385 gün hizmeti bulunduğu, 5510 sayılı yasa 4/1-a kapsamında 3240 gün sigortalılığı bulunduğu, kuruma başvurusuna 50 yaş şartını yerine getirmediğinden yapılacak işlem bulunmadığı şeklinde cevap verildiği, 11625 günü olduğu, tahsis talep tarihi 15/10/2018 itibarıyla 29 yıl sigortalılık süresi olduğu, 13/04/1970 doğum tarihine göre 48 yıl 6 ay 2 günlük yaşı ikmal ettiği, 25 yıldan fazla sigortalılık süresi ve 5000 günden fazla prim ödemesi olduğu, davacının bir kısım hizmetinin 01/10/2008 tarihinden önce 5434 sayılı yasa kapsamında, bir kısmının ise bu tarihten sonra 5510 sayılı yasa 4/1-a kapsamında olduğundan 5510 sayılı yasa 2/son fıkrası gereği mülga 2829 sayılı yasanın uygulanması gerektiği, davacının fiili hizmet zammı sürelerinin yaş ve işe başlangıç tarihinden indirilmesiyle 01/11/2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının, davacıya 01/11/2018 tarihinden bağlanacak aylığın 01/02/2019 tarihinden toplu olarak ödeneceği tarihe kadar yasal faiz işletilerek ödenmesi gerektiğinin, davacıya yaşlılık aylığı bağlanması gereken 01/11/2018 tarihinden itibaren bildirilen tüm sigorta kollarına tabi sigortalılık sürelerinin sosyal güvenlik destek primine tabi olarak kabul edilmesi gerektiğinin, davacıya 01/11/2018 tarihinden itibaren bağlanacak yaşlılık aylıklarının kesilmeksizin ödenmeye devam edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri başlıklı geçici 1. maddesi (Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.
    Mülga 506 sayılı Kanunun 62/1. maddesi, “Sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır.”
    Yine mülga 506 sayılı Kanunun 60/h maddesi ise; “Bu maddede belirtilen yaşlılık aylıklarından yararlanabilmek için, sigortalının çalıştığı işten ayrılması ve yazılı istekte bulunması şarttır.”hükümlerini içermektedir.
    Davanın yasal dayanaklarından olan mülga 506 sayılı Yasanın 62. maddesindeki “....çalıştığı işten ayrıldıktan sonra...”ibaresinin önüne gelen başka bir uyuşmazlık nedeniyle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından Anayasanın 2.,10.,48.,49. ve 60. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptali için Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurulmuş, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “....çalıştığı işten ayrıldıktan sonra...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiştir.
    Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Gerekçe ile Bağlı Olmama başlıklı 29. maddesi; “Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya aykırlığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur değildir. Anayasa Mahkemesi, taleple bağlı kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasaya aykırılık kararı verebilir.
    Ancak, başvuru, Kanunun, Kanun Hükmünde Kararnamenin veya İçtüzüğün sadece belirli madde veya hükümleri aleyhinde yapılmış olup da, bu belirli madde veya hükümlerin iptali Kanunun, Kanun Hükmünde Kararnamenin veya İçtüzüğün bazı hükümlerinin veya tamamının uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi, keyfiyeti gerekçesinde belirtmek şartıyla, kanun'un, kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün bahis konusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir.” amir hükmü gereği 506 sayılı Kanunun 60/h bendindeki işten ayrılma koşuluna ilişkin düzenlemeyi de iptal edebilecek olmasına karşın sadece 62. maddesindeki ibarenin iptal edilmiş olması sigortalılar aleyhine olan durumun devamına imkan sağlamakta ise de, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul ettiği belirgindir.
    Açıklanan nedenlerle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27/10/2021 tarih, 2021/1953 Esas ve 2021/12982 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 506 sayılı yasanın mülga 62. maddesindeki “çalıştığı işten ayrıldıktan sonra” ibaresinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği hususu da dikkate alınarak, 5434 sayılı Kanun kapsamındaki fiili hizmet zammının 506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerle birleştirilmeleri durumunda sigortalılık süresine eklenerek işe başlangıç tarihinden ve yaş haddinden de indirilmesi gerekeceği, buna göre, Kurumun kabul ettiği, 3 yıl 10 ay 15 gün gün fiili hizmet süresinin sigortalılık süresine eklenerek işe başlangıç tarihinden ve yaş haddinden de indirilmesi gerektiği, davacının 15/10/2018 tarihli Tahsis Talep ve Beyan Taahhüt Belgesi ile Kuruma başvuru yaparak tahsis talebinde bulunduğu, tahsis talep tarihinde aylık koşullarının oluştuğu anlaşıldığından mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılmakla davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
    V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Eldeki davada, davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında dikkate alınması ile tahsis yapılırken sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ve bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine yaşlılık aylığı bağlanmasını ve aylıkların faiziyle kurumdan tahsilini talep etmiştir.
    Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. Maddesi gereğince uygulanması gereken 506 Sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
    Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
    5434 Sayılı yasanın 10. Kısmında (31. ila 34. Maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. Kısmında (35 ila 38. Maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
    5434 sayılı yasanın 31. Maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. Maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. Maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
    Eklemek gerekirse; 5434 Sayılı Yasanın geçici 205. Maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
    5434 Sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35.maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. Maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
    506 sayılı yasanın ek 5.maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
    506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesinde de "Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun'un 60. ve Geçici 81'inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
    Konu, son olarak 5510 sayılı yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
    5510 Sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. Maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “....çalıştığı işten ayrıldıktan sonra...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
    2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
    Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. Vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı yasanın 11. Kısmında 35 vd. Maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 Sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. Ve geçici 81. Maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Eldeki dava bakımından ise, 15.10.2018 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu anlaşılan davacı hakkında, 5510 Sayılı Yasanın geçici 1. Maddesinin 2. Fıkrası gereği uygulanması gereken 2829 sayılı Yasa kapsamında uygulama yapılırken son 7 yıllık süre içerisinde en fazla 506 Sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerinin geçtiği anlaşılmakla, tahsis şartları bakımından 506 Sayılı Yasanın 60 ve geçici 81. Maddeleri hükümlerine tabi olduğu anlaşılmakta olduğundan, 18 yaşından sonra ve ilk kez Emekli Sandığı kapsamına alındığı 15.10.1989 tarihine göre, tahsis talep tarihi itibari ile 29 yıl, 23.05.2002 tarihi itibari ile de 12 yıl 7 ay 8 gün sigortalılığına ve 11.625 gününün bulunmasına göre, geçici 81. maddenin ilk fıkrasının (B) bendinin (h) alt bendi gereğince 25 yıl sigortalılık süresi, 5450 gün ve 51 yaş şartlarına tabi olduğu belirgin olup, 13.04.1970 doğumlu davacının 51 yaşını doldurduğu 13.04.2021 tarihinden 3 yıl 10 ay 15 günlük fiili hizmet zammının geriye çekilmesi gerektiği dikkate alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ:
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi