Esas No: 2021/11702
Karar No: 2022/4529
Karar Tarihi: 29.03.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/11702 Esas 2022/4529 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2021/11702 E. , 2022/4529 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
İlk DereceMahkemesi: Karaman İş Mahkemesi
Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammının sigortalılık başlangıcından ve yaş haddinden geriye doğru çekilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın 114/1-h maddesinde düzenlenen hukuki yararın bulunmaması nedeni ile HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile; Karaman İş Mahkemesinin 2020/299-2021/419 E.K. sayılı kararının HMK.nın 353/1-b.2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurularak, davanın kabulüne, davacının hak etmiş olduğu 2 yıl 3 ay filli hizmet zammı süresinin tamamının, sigorta başlangıç tarihinden geriye çekilerek ve yaş haddinden de aynı süre düşülerek emeklilik tarihinin tespit edilmesi gerektiğine, dair karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; 15/09/1992 tarihin 4/1.c kapsamında ... sicil numarası ile göreve Uzman Çavuş olarak başladığını, 9 yıl çalıştığını, ve 07/09/2001 tarihinde ayrıldığını 2 yıl 3 ay fiili hizmet zammı süresi bulunduğunu, Karaman Sosyal Güvenlik Kurumuna 20/02/2020 tarihli dilekçesi ile ne zaman emekli olacağını sorduğunu, cevap yazısında hesabın doğru olduğuna inandığını, ancak fiili hizmet zammı süresinin yaş grubundan düşülmediğini, fiili hizmetin yaştan düşülmesini ve emeklilik yaşının yeniden hesaplanmasını talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yasal düzenlemeler ışığında 5434 sayılı Kanunun 32. maddesine göre davacının iddialarının yerinde olmadığını, Kurum tarafından verilen cevapta, ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak açıklama yapılmış olduğunu, buna göre davacının yerinde olmayan dava ve taleplerinin reddi gerektiğini, kurum işleminin usule ve yasal mevzuata uygun olduğunu, davanın hukuki yarardan yoksun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesi, davacının hangi tarihte emekli olabileceği belirlemek amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından düzenlenen 18.03.2021 havale tarihli rapor dosya içerisine alınmıştır. Bilirkişi raporunun dosya içeriğine, iş hukuku mevzuatına uygun olduğu, gerekçeli ve yargı denetimine uygun olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda davacının 15.12.2019 tarihi itibariyle emekliliğe hak kazandığı belirlenmiştir. Ancak davacının SGK'ya verdiği dilekçelerden davacının kurumdan ne zaman emekli olacağına dair bilgi talep ettiği, davacının tahsis talebinde bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacının tahsis talebi bulunmadığından Kurumun davacının emekli olması adına herhangi bir işlem tesis etmediği, bu nedenle de davacının bu davayı açmakta dava şartı olan hukuki yararın bulunmadığı anlaşıldığından davanın 114/1-h Maddesinde düzenlenen hukuki yararın bulunmaması nedeni ile HMK 115/2 Maddesi gereğince usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi, Dava, fiili hizmetin yaştan düşülmesini ve emeklilik yaşının yeniden hesaplanması istemine ilişkindir.
Davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Dairemizce istinaf incelemesi HMK 355 ve 357. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılmıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde; 15/03/1970 doğumlu davacının, 15/09/1992-14/09/2001 tarihleri arasında 9 yıl 5434 sayılı Kanun kapsamında, 01/11/2001-30/09/2008 tarihleri arasında 6 yıl 10 ay 29 gün 4/1-b (Bağ-Kur) kapsamında, 06/05/2013-28/02/2020 tarihleri arasında 2417 gün 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı olduğu, 5434 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının 2 yıl 3 ay fiili hizmet zammı ile birlikte 11 yıl 3 ay (4050 gün) olduğu, davacı 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışmaları devam ederken 20/02/2020 tarihinde Kuruma müracaat ederek, “ fiili hizmet süresi zammına tabi olarak geçen sürelerin hesaplanarak, sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi ve tabi olduğu yaş haddinden düşülmesi sonucunda emekli olabileceği tarihin bildirilmesini” talep ettiği, Kurumun 27/02/2020 tarih, 3555074 sayılı cevabi yazısında; “ ilk defa 15.09.1992 tarihinde çalışmaya başladığı, 5434 sayılı Kanunun 32. maddesine göre 810 gün fiili hizmet süresinin bulunduğu sigorta başlangıç tarihinin 15.06.1990 olduğunun tespit edildiği, buna göre 52 yaş şartını dolduracağı 15/03/2022 tarihinden sonra aylığa hak kazanacağının” belirtildiği anlaşılmakla, davacı yanın 20.02.2020 tarihli talebinin, emekli olacağı tarihin bildirilmesine ilişkin olduğu, Kurumun 810 günlük fiili hizmet zammını sigorta başlangıcından geriye götürdüğü, ancak yaştan aynı süreyi indirmeden cevap verdiği, halbuki 2829 sayılı Kanun gereği 15/09/1992 – 14/09/2001 tarihleri arasındaki 5434 sayılı Kanun kapsamında Emekli Sandığı hizmetleri birleştirilen davacının 2 yıl 3 ay (810 gün) fiili hizmet zammı süresinin 506 sayılı Kanun’un Ek 5, 6 ve 39’uncu maddeleri kapsamında itibari hizmet kabul edilerek yaş haddinden de indirilmesi ve buna bağlı olarak, işten ayrıldıktan sonra tahsis talebinde bulunması halinde bu tarihi takip eden aybaşından itibaren davacıya aylık bağlanması gerekmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Kurumun davacının sigortalılık başlangıç tarihini fiili hizmet zammı süresi kadar geriye götürmesine rağmen fiili hizmet zammı süresini yaştan geriye götürmemesinden (yaş haddinden düşürmemesinden) kaynaklanmaktadır.
Somut olayda davacının nihai talebi; fiili hizmet zammı süresinin yaş haddinden düşürülmesi olup, dava açmakta hukuki yararı bulunduğu açıktır.
Mahkemece davacının hak etmiş olduğu 2 yıl 3 ay filli hizmet zammı süresinin tamamının, sigorta başlangıç tarihinden geriye çekilerek ve yaş haddinden de aynı süre düşülerek emeklilik tarihinin tespitine karar verilmesi gerekirken Kurum kayıtlarında, tahsis başvurusu olmadığından bahisle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Kararın bu yönden düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden istinaf eden davacının başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılarak, davanın kabulü ile, davacının hak etmiş olduğu 2 yıl 3 ay filli hizmet zammı süresinin tamamının, sigorta başlangıç tarihinden geriye çekilerek ve yaş haddinden de aynı süre düşülerek emeklilik tarihinin tespitine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Eldeki davada, davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülmesi gerektiğinin tespitini talep etmiş olup, uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. Maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 Sayılı Yasanın geçici 205. Maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35.maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın ek 5.maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı Yasanın Ek 39'uncu maddesinde de "Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun'un 60. ve Geçici 81'inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı Yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “....çalıştığı işten ayrıldıktan sonra...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı Yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı yasanın 11. Kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece davacının talebine göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.